Egitimciler, 7 yillik aradan sonra 1-3 Aralik tarihlerinde toplanacak 20’nci Milli Egitim Sûrasi’nda, Batici tarzda ve seküler anlayisla kurgulanan mevcut egitim sisteminde köklü degisiklikler yapilmasi, ilkögretim ve ortaögretim ders kitaplarinin müfreda
Seçmeli derslerde uygulanan kota zorunlulugu, toplumun temel dinamikleri gözetilmeden hazirlanan ders kitaplari, ateist fikirlerin empoze edildigi müfredatlar, Müslüman Anadolu’nun kimyasina uymayan egitim modelleri genç dimaglari zehirliyor. 7 yil sonra toplanacak 20’nci Milli Egitim Sûrasi öncesi önemli uyarilarda bulunan egitimci ve akademisyenler, “Nesli kaybediyoruz, islahat yetmez inkilâp yapilmali” çagrisinda bulundular...
Mevcut egitim çatistiriyor
Egitimci Prof. Dr. Adem Tatli: “Milletlerin gelecegi, gençlerinin aldigi egitim sekliyle dogrudan alakalidir. Bir asirdan fazla bir süredir gençlerimize verilen egitim, insani konusan hayvan olarak tarif eden batidaki felsefi düsünceye göre sekillenmistir. Bu egitim sisteminde ateizmi esas alan pozitif felsefenin prensiplerine göre bir yaratici devreden çikarilmakta, bütün kâinatin hadiseleri tabiata, sebeplere ve tesadüfe verilmektedir. Iste böyle bir egitim, gençlerin büyük bir kismini ailesinin ve milletinin ahlaki deger hükümleriyle çatismaya sevk etmektedir. Egitimin hedefi ve gayesi de, insanin istidat ve kabiliyetlerinin inkisafiyla dünya ve ahiret mutlulugunu saglamak, toplumun refah ve huzurunu temin etmek olmalidir. Bir gencin kendisini yaratan ve her an ona nimetlerini ikram eden sonsuz ilim, irade, merhamet ve kudret sahibi birisinin varligini bilmesi, onu düsünce ve davranislarinda ölçülü olmaya sevk edecektir. Bunun yolu ve metodu da, onlara Tevhidî düsünce isiginda ahlaka dayali bir egitimin verilmesiyle mümkündür. Böyle bir egitim felsefesi ve düsüncesi bu milletin bin yillik geçmisinde uygulaya geldigi bir egitim sistemidir.”
LGBTI’den ögretmen mi olur?
Van Yüzüncü Yil Üniversitesi Egitim Fakültesi Ögretim Görevlisi Doç. Dr. Naki Erdemir: “Türkiye Cumhuriyeti bagimsiz ve güçlü bir devlet olarak ilelebet yasayacaksa; egitim - ögretim sisteminden kaynaklanan sorunlarin tespiti, tam bagimsiz bir milli egitim olmasi, mevcut müfredatin evrensel degerler ile yerel degerlerimizin harmanlandigi bir müfredatla yenilenmesi, egitim fakültelerinin ideal egitimciler yetistirecek bir yapiya dönüstürülmesi, okul, aile, ögrenci, ögretmen iletisim ve isbirliginin gelisimi için iyilestirici faaliyetlerin belirlenmesi gerekir. Ögretmen adayinin adam yaralama veya öldürme olayindan dolayi hüküm giymemis, herhangi bir ahlâksizliga adi karismamis olmasi önemlidir. Dolayisiyla adli sicilinin temiz ve güzel ahlâk sahibi oldugunun bilinmesi, bunun da belgesinin ibraz edilmesi, yazili ve sözlü bir sekilde yapilacak sinavlardan basarili olmasi gerekir. LGBTI ve versiyonlari da asla ögretmen yapilmamalidir. Ögretmen adayinin yeni nesilleri yetistirmesi ve yetistirdigi bireylere rol-model olmasi bakimindan bunlar oldukça önemli ve gerekli bir sarttir.”
Ögrenci merkezli saçmaligi
Ondokuz Mayis Üniversitesi Ögr. Üy. Doç. Dr. Bayram Özer: “Ögrenci merkezli egitim hem ögretmenler tarafinda hem de ögrenciler açisindan bir saçmaliga dönüsmüs durumda. Ögrenciler keyfine göre okula giderek, keyfine göre derse girerek, hatta keyfi istemezse sinava bile girmedigi halde sinifi ve dersi geçse de böyle bir sistemde insan yetismez. Böyle bir ögrenci merkezli egitim yerine tamamen ögretmen merkezli egitim çok daha iyidir. Ögrenci merkezli egitimin, dersin gruplar halinde ve sirayla ögrenciler tarafindan kâgittan kitaptan ya da akilli tahtadan okunmasi, proje adi altinda ögrenciye ödev vererek ögrencinin de bu ödevi velisine yaptirmasi ya da satin almasi, ögrencilere egitimi ücretsiz yapmak, kitaplari ücretsiz dagitmak seklinde uygulanmasi hiç mi hiç dogru degildir. Burada yazdigim hizmetler yanlis oldugu için söylemiyorum ama bunlari yapinca her seyi yaptim zannetmek yanlistir diyorum. Çünkü egitim disiplin ve ciddiyet isteyen bir istir. O halde egitimde ciddiyeti, disiplini, siki çalismayi, ögretmene saygi ve hürmeti geri getirmedigimiz, basarili, istekli, çaliskan ve hedefleri olan ögrencileri bulup özellikle yetistirmedigimiz sürece egitimden bekledigimiz faydayi elde etmek oldukça zor.”
Kadim kültür baz alinmali
Egitimci Yazar Adnan Kalkan: “Mevcut egitim sisteminde pozitivizm ve seküler anlayis geregi gerek ders kitaplari gerekse ögretim asamalarinda sadece akla hitap edilerek kalp ve ruh ihmal edilmektedir. Oysa insan sadece biyo-psiko-sosyal bir varlik degildir. Ayni zamanda duygusal ve ruhsal bir varliktir. Egitim sadece akla degil duygulara kalbe ve ruha hitap edecek sekilde yeniden düzenlenmelidir. Bilgi düzeyinde verilen bir egitim mühendisler, doktorlar, ögretmenler yetistirse de hissiz, duygusuz, huzursuz ve sorumluluk duygusundan yoksun, digergamligi bilmeyen, empati kuramayan bireyler yetistirecektir. Bizim inanç kadim kültürümüzde ise akil, kalp ve ruh yani ilim, irfan ve hikmet bir bütün olarak verilir. Bu da gerek patolojik gerekse psikolojik açidan saglam ve saglikli bir neslin yetismesine vesile olur. Egitim surasinda milli egitim’in köklerinin batidan degil nice medeniyetler kurmus kendi kadim kültürümüzden ve inanç degerlerimizden alinmasi üzerine çalismalar yapilmalidir.”
Ögretmen bizi anlatmali
Egitimci Yazar Prof. Dr. Halit Ertugrul: “Milli Egitim Sûrasi nedeniyle egitim sistemimizin yeniden tartisildigi su günlerde, ben de üç önemli anekdotla katilmak istedim. Birincisi; ünlü egitimci Nizam-ül Mülk’ün su tespitleridir: “Kitaplar bize ‘biz’i anlatmalidir. Okul ise ‘biz’i yasatmalidir. Ögretmenler de ‘biz ’den biri olmalidir.. Ikincisi ise; Bediüzzaman’in egitim felsefesi konusundaki su özlü görüsüdür; ‘Aklin nuru fen ilimleridir, kalbin nuru din ilimleridir. Ikisi birlesince hakikat ortaya çikar. Bir kisiye yalnizca fen ilimleri verilirse inkâr ve süphe, yalinizca din ilimleri verilirse de taassup ve saplanti olusur.’ Tipki bugün okullarimizda bir yanda din adina dine muhalefetin öte yanda da ateizmin ve deizmin endise edecek boyutlara ulasmasi gibi. Üçüncüsü de; bir gurup Japon egitimcisiyle görüsmemizden. Kendilerine bugünkü Japon basarisinin hikâyesini sormustuk. Verdikleri cevap çok önemliydi: “Ikinci dünya savasinin agir yenilgisiyle kendimize geldik ve biz olmaya karar verdik. Batinin bilimini ve teknigini kendi sartlarimiza uyarladik ve kendi kültürümüz ve degerlerimizle de kenetlendik. Bütün müfredat programlarimizi da buna göre yazdik. Simdi ülkemizde her ögretmen kendimizi anlatir, her ögrenci kendimiz gibi olmak için çalisir.”
Degerler egitimi verilmeli
ASÜ Egitim Fakültesi Prof. Dr. Süleyman Yilmaz: “Egitimin ana unsurlarindan birisi egitimcilerdir. Egitimciler mesleki anlamda donanimli olduklari gibi vicdanli da olabilmelidir. Vicdan özveri ve fedakârligi gerektirir. Ögretmenin itibarli olmasi sistemin iyi islediginin bir göstergesidir. Ögretmene verilen deger, medeniyetimizin bekasinin teminati olacaktir. Evde baslayacak deger egitimi okuldaki rol model ve etkinliklerle pekistirilmelidir. Sosyal etkinlikler, ögrencilerin akademik basarisinin yani sira sosyal hayatta yer edinebilme, farkindalik süreçlerini gelistirebilmek için oldukça önemlidir.”
Karma egitim basarisiz oldu
Egitimci Yazar Ali Erkan Kavakli: “Karma egitim, 68 kusagi ve feminist akimin toplumda kadin-erkek esitligini saglama projesi idi. Bir proje 20 yilda netice vermelidir. 1968’lerde uygulamaya konan proje toplumda kadin - erkek esitligini saglamadi ve basarisiz oldu. Çünkü karma egitim, erkek ve kizlarin farkli yaratilis ve yetenekte olduklarini dikkate almadi. Almanya, Ingiltere ve ABD’de yapilan arastirmalar, karma egitimin toplumda kadin-erkek esitligini saglamadigi kizlara da erkeklere de zarar verdigini ortaya koydu. Bu egitim modeli, yaratilistan getirilen yetenekleri dikkate almiyor. Karma siniflarda sosyal ve sözel derslerde erkekler, kizlarla yarisamiyor, zarar görüyor zira kizlarin beyinlerinin sözel bölümü erkeklerden % 11 daha büyük. Karma siniflarda stres var. Ögrenci alay edilmesi korkusuyla anlamadigi konuyu rahatça soramiyor. Karma egitim cinsel tacizlere yol açiyor. Milli Egitim Bakanligi bu ideolojik bakis açisindan kurtulmali, çocuguna ayri egitim aldirmak isteyen velilere ilkokuldan üniversiteye kadar imkân hazirlamali.”
Amaç tutarli nesiller olmali
Egitim Bilimci Doç. Dr. Cihat Yasaroglu: “Müfredat ya da ögretim programi, ögrencilerin okullarda gördükleri derslerin amaçlarini, muhtevasini, temel çerçevesini belirlemektedir. Müfredat hazirlanirken sadece ‘bilgi’ odakli amaçlara yer verilmez. Ayni zamanda duygu ve davranisi da kapsayacak sekilde kazanimlari ve bakis açisini da ihtiva eder. Bütüncül bir bakis açisiyla müfredatlar incelendiginde kisiligin insasina dogrudan katki saglamaktadir. Gelistirilen ögretim programlari, bu genel amaçlara ulastiracak sekilde özel amaçlar ve kazanimlar ihtiva eder. Ögretim programlarina uygun bir biçimde yazilmasi zorunlulugu olan ders kitaplari da daha detayli bir sekilde bu degerlerin ögrenciye ulasmasina hizmet eder. Son olarak sinif içerisinde ögretmen, müfredati uygulamaya koyarak degerlerin ögrenciler tarafindan kazanilmasina gayret gösterir. Pratikte müfredatin ögrencide ‘hayat bulmasi’ bu sekildedir.”
Kaynak: Akit Gazetesi
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.