Yillarca Millî Egitim Bakanligi’nda ögretmenlik yaptim, çesitli kademelerde yöneticilik ve son olarak farkli illerde il millî egitim müdürlügü görevlerinde bulundum.
Farkli kademelerdeki deneyimlerimden sonra vardigim son kanaat; Millî Egitim Bakanligi’nin en önemli sorununun, üzerinde çalisilmasi gereken en önemli konunun “ögretmen yetistirme” konusu oldugudur. Dolayisiyla Bakanlikta bu konuyla ilgili en önemli birim, Ögretmen Yetistirme Genel Müdürlügü'dür ve öyle de olmalidir.
Millî Egitim Bakanligi’nin en önemli konusu, ne bakan ve bürokrat degisikligi ne müfredat degisikligi ne fiziki ihtiyaçlar ne de bina sorunudur. En önemli meselemiz, ögretmen yetistirme konusudur. Ögretmen yetistirme konusu, devlet tarafindan tesadüfe birakilmamalidir.
Kanaatime göre ögretmen yetistirme konusu, devletin beka meselelerinden biridir. Nasil sinirlarimizi korumak için asker yetistirme, güvenlik stratejileri ön planda ise devletin içerideki ve disaridaki sinirlarini korumak için de egitim ve egitimin en önemli bileseni olan ögretmen yetistirme konusu ön planda olmalidir. Millî bekamiz için bu önemlidir.
Selçuklu Sultani Meliksah ile onun meshur veziri Nizamülmülk arasindaki malum konusmayi bilirsiniz. Kisaca hatirlayacak olursak; Nizamülmülk, medreselere çok yatirim yapip paralar harcadiginda Meliksah’a sikâyet edilmis. Ancak engin deha sahibi Nizamülmülk, bu husus kendisine soruldugunda öyle böyle bir cevap vermistir ki Meliksah onu takdir ederek egitim konusunda yaptigi yatirimlarda onu serbest birakmistir. Sultan, “Medreselere çok para harciyor, yatirim yapiyorsunuz.” diye sordugunda dahi vezirin cevabi, “Efendim, sizin askerlerinizin attigi ok en fazla 100 metre, 300 metre ileri gider ama benim açtigim medreselerden (o zamanki üniversiteler) atilan ok bin yil ötesine gider.” olmustur.
Iste bu nedenle egitime ve özellikle idealist ögretmen yetistirme konusunda uzun süreli, akilci yatirimlar yapilirsa Bakanlikta yapilan diger degisiklikler ve hatta Bakan degisiklikleri, bu uzun süreli hedefleri etkilemeyecektir. Çünkü Bakanlar degisir ama Bakanlarin bazilari bakar, bazilari bakmaz. Bazi Bakanlar bakar, görmez. Bakanlarin bazilari bakamaz, bakmak isteyen bazi Bakanlara da baktirmazlar. Zaten Bakan degisiklikleri de genelde sembolik hale gelmistir. Son yillarda yapilan Bakan degisiklerinde genelde Millî Egitim kökenli olmayan, diger alanlardan isimler tercih edilmistir.
Bu nedenle Millî Egitim Bakani kim olursa olsun, alinacak kararlarin ve esas kararlarin alanda uygulanmasini yapacak olan egitim kadrosu olan yetismis ögretmenlerdir. Bu konuyu dile getirdikten sonra diger bütün önlemler veya sik sik Bakan degisikligi yapmak, kisir bir döngüdür ve kendimizi oyalanmaktan ibarettir diyebilirim.
Bakanlikta “çok degisiklikler yapiliyor” diye elestiriler yapilir. Aslinda degisiklik yapilmasi normaldir ve günümüz sartlarina uyum için degisiklik yapilmasi da gerekir. Bakanligin kendisine güncellemesi de sahadaki gelismelere ayak uydurma açisindan olumlu bir gelismedir.
Müfredatlar degisir. Degismeli ve güncellenmeli de. Günümüz gelismeleri dogrultusunda yeniden gözden geçirilmeli. Ancak bütün bu degisiklikleri alanda uygulayacak, yorumlayacak olan ögretmenlerdir. Eger ögretmenlerimiz çok iyi yetistirilirse müfredat yanlis yapilmis olsa da onu yorumlayarak güncelleyip, pisirip, çocuklarin önüne koyacak olan yine ögretmenlerimiz olacaktir.
Son yillarda Millî Egitim Bakanligi olarak fiziki alanda çok güzel yatirimlar yaptik. Benim aktif olarak görev yaptigim yillarda da bizzat buna sahidim. Güzel binalar yaptik, sinif ögrenci sayisini belli oranda düsürdük. Tabletler dagittik (ki bana göre tablet dagitimi dogru bir uygulama degildi ve yanlis sonuçlara yol açmistir). Pek çok konuda çok önemli mesafeler aldik. Ancak Millî Egitim Bakanligi, istedigi kadar güzel binalar yapsin, araçlar getirsin, tabletler versin, nihai olarak bunlari alanda uygulayacak, yönlendirecek olan insan faktörüdür, dolayisiyla ögretmenlerdir.
Bilindigi üzere egitimin birçok bileseni vardir. Ögrenci, okul, fiziki donanim, teknoloji ve ögretmen. Ancak bunlarin en önemlisi, bas uygulayicisinin ögretmen oldugunu hepimiz biliyoruz. Yani bu teknolojilerin nerede nasil kullanilacagini, nasil kullanilmasinin daha faydali olacagini çocuklarimiza uygulatacak olan yine ögretmenlerdir.
Bu nedenle Türkiye’yi yönetenler, devlet, hükümet ve derin yapinin ilgili yetkilileri, ögretmen yetistirmeyi bir güvenlik meselesi olarak, millî, yerli, derin stratejik politika olarak ele alip uzun vadeli projeksiyonlar yapabilirlerse egitimin, dolayisiyla Türkiye’nin de önü açilir. Bunun için ilk etapta 5 yillik, 10 yillik, 20 yillik planlamalar yapilirsa ülkenin rengi de, boyasi da olumlu manada degisecektir.
Basta konuya girerken ifade ettigim gibi ögretmeni ve egitimi devletin bir beka meselesi olarak ele alip, nasil askere yillarca çok önemli görevler verilerek ülkenin geleceginin elinizde oldugu hissettiriliyor ise ögretmene de ayni suur verilmelidir. Evrensel egitim dayatmacasiyla insanlarin kendi degerleri ve kültürlerinden uzaklastirilmasi yerine, önce kendi kültürünü bilen kendi degerlerine saygili, yani misyon ve vizyon sahibi donanimli yerli ve millî düsünen ögretmen yetistirmek en önemli görevimiz olmalidir. Biz buna her ülkenin kendi degerlerini bilen, kendi geçmisi ve kültürü ile barisik, bir anlamda “Egitimin Türkçesi” dedigimiz anlayisla, yeni nesiller için önlemlerin bir an önce alinmasi gerekir. (Egitimin Türkçesinden kastimiz her ülkenin kendi degerleri olabilir. Mesela bir Fransiz için egitimin Fransizcasi, Çinli için egitimin Çincesi oldugu gibi egitimin Türkçesi de olmasi gerekir.)
Bu nedenle tekrar önemine binaen ifade edecek olursak, bana göre Millî Egitim Bakanligi’ndaki en önemli genel müdürlük Ögretmen Yetistirme Genel Müdürlügü'dür.
Bu konuyu daha önce bir ilde Millî Egitim Müdürü olarak görevli iken bir Bakanimiza yazmistim. Orada özetle "Millî Egitim Bakanligi’nin en önemli iki bölümü, iki genel müdürlügü oldugunu söyledim. Bunlardan birisi Ögretmen Yetistirme Genel Müdürlügü, yani insan yetistirmek; ikincisi ise Insan Kaynaklari Genel Müdürlügü," yani yetistirdigimiz insani dogru bir sekilde yerlestirmek ve yönetmek diye ilettim. Ancak bürokratik kaygilar içinde bunlar ne kadar dikkate alindi bilemiyorum. O konuda bir icraat oldugunu ve bir adim atildigini da görmedim. Maalesef, Ögretmen Yetistirme Genel Müdürlügü hâlen ögretmenlerimizin yaz tatillerinde veya egitim süreci içinde çok da verimli olmayan hizmet içi egitimleri (bir nevi tatilleri) ile ugrasmakta ve onlari oyalamaktadir.
Hani “Türkiye ne zaman düzelir?” diye herkes birbirine sorar ya bana da “Türkiye ne zaman düzelir? sorarsaniz cevabim: “Veliler ne zaman benim oglum doktor olsun, mühendis olsun ile beraber ögretmen olsun hatta özellikle ögretmen olsun demeye baslarlarsa…” olacaktir. Böylelikle Türkiye daha iyi noktalara gelir diye düsünüyorum. Çünkü herkesi yetistiren ögretmendir, yani herkes ögretmenlerin elinden geçiyor. Dolayisiyla ögretmenler, bunlardan daha üst bir yetenege, beceriye sahip olmali. Yeterli vizyon ve amaca sahip oldugu gibi ayni zamanda asgari gelir düzeyi olarak da bunlarin ortalamasindan asagi kalmamasi lazim ki ögretmenlik mesleginin mali açidan da bir çekiciligi olsun.
Çünkü sonuçta herkesi yetistiren ögretmenlerdir. Yani herkes ögretmen elinden geçiyor. Valisi, velisi, Cumhurbaskani, imami, sanatçisi, esnafi, doktoru, hâkimi vd. Tüm bunlari yetistiren insan en az onlar kadar belli yeteneklere, zekâya sahip olmasi gerektigi gibi, bunlardan az olmamak sartiyla da asgari bir gelir düzeyine sahip olmasi gerekir. Yani ögretmenin bir vizyonu, misyonu, derdi, davasi olmasi gerektigi gibi, meslek olarak bir sayginligi ve ayni zamanda sayilan bu meslekler kadar bir gelir düzeyine sahip olmasi gerekir ki tercih edilebilirligi olsun. Yoksa “hiçbir sey olamiyorsan ögretmen ol” anlayisiyla egitim fakültelerine gidip orada da rastgele bir egitimden geçerek günlerinin çogunu kafelerde geçirip mezun olan ögretmen adaylari ve çocuklari emanet ettigimiz ögretmenlerle biz ülkemizin gelecegini emanet edecegimiz, ufku açik donanimli nesiller yetistiremeyiz.
Peki, biz toplum olarak bu kadar önemli, stratejik ve güzel görevleri icra eden ögretmenlik mesleginin öneminin farkinda miyiz? Hz. Ali, “Bana bir harf ögretenin 40 yil kölesi olurum.” demis. Bizler gençligi emanet ettigimiz ögretmenleri yetistirmek konusunda ülke olarak bu konuyu ne kadar önemsiyoruz? Iste can alici nokta ya da sorun da burada. Bu nedenle basta söyledigim gibi; Millî Egitim Bakanliginin en önemli meselesi, ögretmen yetistirme meselesidir.
Bu baglamda ögretmen yetistirme konusunu yeniden düsünüp, planlayip, örgütleyip, uzun vadeli planlamalarla ülkemizin gelecegini düsünerek -ilk etapta 20 yillik bir planlamayla- bu konunun üzerine gitmeliyiz. Bunun için ögretmen yetistirme konusu üzerine israrla gidip bunu bir millî politika ve ülkenin manen savunmasi için beka meselesi hâlinde düsünmeliyiz.
PEKI, NE YAPILMALI
1. Ögretmen yetistirme tesadüfe birakilmamalidir. Gerekirse sadece "EGITIM ÜNIVERSITELERI" kurulmali. Egitim, Kültür ve Ahlak konulari temelden, yerli ve millî anlayisla yeniden ele alinarak, müfredat gelistirilmelidir.
2. Çocuklarimiz üzerinde daha ortaokul son sinifta iken konu ile ilgili çalismalar yapilarak, aile ve rehber ögretmenler ile çocugun beraber yapilacak çesitli yetenek testleri sonucunda, çocugun da onayi alinarak ögretmenlige istidadi, hevesi, kabiliyeti olan lider tipler tespit edilip Ögretmen Liselerine yönlendirilmelidir.
3. Geçmiste çok basarili ögrenciler yetistiren Fen Liseleri ayarinda, hatta Fen Liseleriyle yarisan Anadolu Ögretmen Liselerinin neden kapatildigini anlamak mümkün degil. (Bir rivayete göre Anadolu Ögretmen Liseleri, FETÖ okullarinin önünü kestigi için bir oldubitti ile sudan gerekçelerle kapatilmistir.) O nedenle Ögretmen Liseleri yeniden açilmalidir. Bu okullarda yukarida dile getirdigimiz idealler dogrultusunda misyon ve vizyon sahibi ögretmenler yetistirilecek sekilde gözden geçirilerek, daha lisede ülkenin kalkinmasinin yolunun egitimden geçtiginin bilincinde olan ögretmen adaylari hazirlanarak, gelecegi için ideali, istegi hedefi olan ögretmen adayi gençler yetistirilmeli; Harp Okulundaki ülke savunmasi gibi ideallerle ruh ve ufuk verilerek egitim fakültesine yönlendirilmelidir.
4. Buraya gönderilen çocuklara da önemli idealler yüklenerek Nurettin Topçu’nun ifadesi ile “40 yil ögretmenlik yaptim, sinifa mabede girer gibi girdim.” anlayisinda yaptigi isin önemini bilen, kavrayan, ibadet askiyla çocuklara dokunan bir ögretmen kadrosu yetistirirse Türkiye 20 yilda egitimde kendisini çok iyi noktada bulabilir. 20 yil da bir devletin ömründe çok uzun süre degildir. Nitekim son hükümet, yaklasik 20 yildir iktidarda bulunmaktadir.
5.Tabii bu arada ögretmenlik mesleginin ehemniyeti, degeri, toplumun yogrulmasinda ve gelistirilmesindeki önemi devlet tarafindan kendilerine verilecek maddi ve manevi itibarlarinin artirilmasi ile toplumdaki yeri de saglam temellere oturtulmalidir.
6. Tabi bu arada egitim fakülteleri de daha üst bir akil (istisare) tarafindan bu mantalite içinde yeniden dizayn edilmeli, bu fakültelerde görev alacak ögretim üyeleri de özellikle seçilerek, parasal kaygilarin disinda idealist hocalardan seçilmelidir. Derse girecek hocalar sadece derste degil, ders disinda da bu ögretmen adaylarini egitecek, o vizyonu verecek yukarida örnegini verdigim Nurettin Topçu gibi anlayisa sahip hocalardan seçilmelidir. Ders programlari ve müfredat misyon ve vizyon sahibi ögretmen adayi yetistirecek sekilde planlanmalidir. Hepimiz "Beyaz Zambaklar Ülkesinde" adli kitabi okumusuzdur. Finlandiya’daki kalkinmanin (ya da bir ülkenin kalkinmasinin) hikâyesinin bir ögretmen ve ögretmenler grubunun gayreti ile oldugu, bu kitapta gayet ideal bir sekilde anlatilmistir.
7. Yukarida biraz bahsettigimiz gibi ögretmen adayi alirken bastan seçici olmak gerekiyor. Polis, asker alirken dikkat ettigimiz kadar ögretmen alirken de dikkat edilmesi gerekiyor. ögretmenlige yatkin, fiziki olarak konusmasi düzgün, idealist, yaptigi isi seven, yaptigi isi bir vatan savunmasi ve ibadet gibi gören idealist gençler alinip, rol model olabilecek donanima sahip sekilde ama sovmen ve sovenist olmadan, ülkeyi kurtaracak insan olarak kendisini görecek sekilde Kizilelma hedefleri önüne konulmalidir.
8. Yukarida bir nebze degindigimiz gibi ögretmenlik bir meslek hâline getirilmeli, saygi yönünden artirilmali, asgari gelir düzeyi ise bir hâkim ve doktordan asagi olmamalidir.
9. Eski bir Talim Terbiye Kurulu Baskanimizin dedigi gibi ögretmen iyi yetistirilmis, idealist ve donanimli ise müfredatlar çok iyi hazirlanmamis olsa bile müfredati kendisi istedigi gibi yorumlayabilir veya yönlendirebilir.
10. Bütün bunlari bir devlet politikasi olarak yaparsak Bakan degisikligi ya da hükümet degisikligi çok da egitimi etkilemez basta da söylemis oldugumuz gibi bazen gelen Bakanlarin bir seyler yapmaya Bakanliktaki protokol uygulamalari nedeniyle veya bürokratlarin yönlendirmesi nedeniyle yapmak istedikleri güzel seylere de görev süresi ya da siyasi ömrü yetmeyebiliyor. Gelen Bakanlar öncelikle devletin yaptigi yerli ve milli politikalarinin uygulanmasina nezaret etmelidir. Nitekim gelen Bakanlarimizin Bakanlikta kalma ortalamasi üç yilin altinda olmasi sebebiyle kendi politikalarini uygulama sansi olmadigindan devletin belirledigi politikalari uygulamak birinci amaci olmalidir. Bu da bizim düsündügümüz idealist ögretmeni yetistirmek için istedigimiz ideal bir süre için yeterli degildir. Bir seyler yapmak isteyen Bakani da zaten bürokratik oligarsi pek rahat birakmiyor. O nedenle ögretmen yetistirmek yerli ve millî bir devlet politikasi olarak ele alinmalidir.
11. Ben burada Millî Egitim Bakanligi’ndaki uzun süreli tecrübelerimden yola çikarak, en önemli konunun ögretmen oldugunu merkeze koyarak bu konuda genel yapilmasi gerekenlerle ilgili bir fikir jimnastigi yaptim. Tabii ki bu fikirlerin alti doldurulmali, teknik çalismalar yapilarak nasil uygulanabilecegi bir proje hâline getirilebilir.
Mustafa ALTINSOY
MEB Müsaviri
MEB Eski Il Müdürü