Kur'an'da Kurban ile ilgili ayetler, hadisler; kurban kesmenin hanefi ve safi mezhebine göre hükmü; kimler kurban kesmeli, kurban organizasyonlari caiz mi? gibi kurban ibadeti ile ilgili merak edilen sorular ve cevaplari...
Kurban ibadeti, Kur’an-i Kerim, Sünnet ve icmâ ile sabit bir ibadettir. Kurban kesmenin dinimizdeki dayanaklarini merak edenler için Diyanet Isleri Baskanligi kaynaklarindan da faydalanarak hazirladigimiz bu rehber konuya açiklik getirecektir. Kurbanin mesru bir ibadet olduguna dair Kur’an-i Kerim’de deliller mevcuttur. Sâffât suresinde Hz. Ibrahim’in oglu Hz. Ismail’in yerine bir kurbanin, Allah tarafindan kendilerine fidye (kurban) olarak verildigi açikça bildirilmektedir.
Ve (ogluna bedel) ona büyük bir kurbanlik fidye verdik. (Sâffât, 37/107)
“Kendilerine rizik olarak verdigi kurbanlik hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah’in adini ansinlar. Artik onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.” (Hac, 22/28),
“Her ümmet için, Allah’in kendilerine rizik olarak verdigi hayvanlar üzerine ismini ansinlar diye kurban kesmeyi mesru kildik.” (Hac, 22/34)
“Kurbanlik büyükbas hayvanlari da sizin için Allah’in dininin nisanelerinden kildik. Sizin için onlarda hayir vardir. Onlar saf saf siralanmis dururken kurban edeceginizde üzerlerine Allah’in adini anin. Yanlari üzerlerine düsüp canlari çikinca onlardan yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Sükredesiniz diye onlari böylece sizin hizmetinize verdik. Onlarin etleri ve kanlari asla Allah’a ulasmaz. Allah’a ulasacak olan ancak, sizin O’nun için yaptiginiz, gösteristen uzak amel ve ibadettir.” (Hac, 22/36-37)
Kur’an-i Kerim’de geçen bu âyetlerde zikredilen hayvan kesiminin, et ihtiyaci temini için olmadigi, bunlarin ibadet amaçli birer uygulama olduklari gayet açiktir. Et ve kanlarin Allah’a ulasamayacaginin, asil olanin ihlâs ve takva oldugunun bizzat âyetin metninde yer almasi bunu açikça ortaya koymaktadir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) bizzat kendisi de kurban kesmistir. Hz. Peygamberin (s.a.v), mesru kilinmasindan itibaren vefat edinceye kadar her yil kurban kestigi bilinmektedir (Tirmizî, Edâhî, 11; bkz. Buhârî, Hac, 117, 119; Müslim, Edâhî, 17).
Sahih kabul edilen hadis kaynaklarinda yer alan rivayetlerde, Hz. Peygamber (s.a.v.), kurban bayraminda Allah katinda en sevimli ibadetin kurban kesmek oldugunu, kurbanin kesilir kesilmez Allah katinda makbul olacagini ve kurban edilen hayvanin boynuzu, tirnagi da dâhil olmak üzere her seyinin kisinin hayir hanesine yazilacagini ifade edip; bu ibadetin Allah rizasi için yapilmasini tavsiye etmistir (Tirmizî, Edâhî, 1; Ibn Mâce, Edâhî, 3).
Bununla birlikte hicretin ikinci senesinden bugüne kadar müslümanlarin kurban kesmeleri, bu konuda görüs birligi oldugunu da ortaya koymaktadir. (Ibn Kudâme, el-Mugnî, XIII, 360).
Sözlük anlami olarak yaklasmak, Allah’a yakinlasmaya vesile olan sey manasina gelen kurban dinî bir terim olarak, Allah’a yaklasmak ve O’nun rizasina ulasmak için ibadet niyetiyle, belirli sart ve özellikleri tasiyan bir hayvani usûlüne uygun sekilde kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvani ifade eder (Ibn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IX, 452). Kurban kesildigi vakit ve yere göre farkli isimlerle ifade edilir. Burada konuyla ilgili olarak Kurban bayraminda kesilen kurbana udhiyye, Hac’da kesilen kurbana ise hedy denir.
Mental ve akil sagligina sahip, özgür, mukim ve dinî ölçülere göre zengin kabul edilen mümin, ilâhî rizayi kazanmak maksadiyla kurbanini kesmekle hem Cenab-i Hakk’a yaklasmakta, hem de ekonomik durumlarinin yetersiz olmasi sebebiyle kurban kesme ibadetini yerine getiremeyen müminlere yardimda bulunmaktadir (Serahsî, el-Mebsût, XII, 8; Ibn Nüceym, el-Bahr, VIII, 197). Bu ibadetin ruhunda Cenab-i Hakk’a yakinlik ve halka fedakârlikta bulunma paylasma anlayisi vardir. Kurban kesme ibadeti, bir müslümanin bütün varligini, gerektiginde Allah yolunda Allah için feda etmeye hazir oldugunun bir göstergesidir.
Hüküm olarak mezheplerin çoguna göre udhiyye kurbani kesmek sünnettir (Ibn Rüsd, Bidâye, I, 429). Hanefî mezhebinde ise kabul edilen görüs, kurbanin vacip oldugudur (Mergînânî, el-Hidâye, VII, 146). Kurban, müslüman toplumlarin belirli simgesi ve siari sayilan ibadetlerden biri olarak -fikhî hükmü ne olursa olsun- asirlardan beri özellikle milletimizin dinî hayatinda önemli bir yer tutmaktadir.
Kurban kesme ibadeti, akil sagligi yerinde, büluga ermis (ergen olmus), dinen zengin kabul edilecek kadar mal varligina sahip ve mukim yani yerlesik durumda olan her müslümanin yerine getirecegi malî bir ibadettir (Mergînânî, el-Hidâye, VII, 148). Nisab miktari olarak ifade edilen temel ihtiyaçlarindan ve borcundan baska 80.18 gr altin veya degerinde para ya da esyaya sahip olan kimselerin kurban kesmesi gerekir (Mevsilî, el-Ihtiyâr, IV, 252-256; Ibn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IX, 452-453). Zekattan ayri olarak kurban mükellefiyeti için aranan nisabin üzerinden, bir yil geçmesi sarti aranmaz.
Günümüz sartlarinda altinla kiyaslandiginda asiri derecede deger kaybeden gümüsün nisap konusunda ölçü olma niteligini yitirdigi gayet açiktir. Nisab konusunda nisab miktarinda gümüs ölçü alindigi takdirde zekât alabilecek durumdaki kimseler, zekât yükümlüsü hâline geleceklerdir. Altinin ekonomik sartlarda gümüse göre daha itibarli olmasi ve bu itibarla zekât ve kurban gibi ibadetlerin sorumlulugunu belirlerken altinin ölçü alinmasi daha uygundur.
Kurban kesmeyi vacip kilan zenginligin dinî ölçüsü, ister nâmi (artici) olsun isterse olmasin kisinin borçlari ve temel ihtiyaçlari disinda 80.18 gr. (20 miskal) altina ya da bunun degerinde para veya mala sahip olmasidir. Bu hesaplar çerçevesinde hangi türden olursa olsun bu miktar mala sahip olmayan kisi kurban kesmekle mükellef degildir(Mevsilî, el-Ihtiyâr, IV, 252-256).
Islam dininde aile bireyleri arasinda mal ayriligi esasi vardir. Ibadetlerde sorumluluk ve bu sorumlulugun bir neticesi olan ceza ve mükâfat da bireye özeldir. Aile içinde kari, koca ve çocuklardan her birinin mali ayri ayri tanimlanmissa mal da dini sorumluluklarda kendilerine aittir.
Aile fertlerinden kari, koca ve yetiskin çocuklar ele alindiginda ayri ayri kimin borcu ve temel ihtiyaçlari disinda 80.18 gram (20 miskal altini veya bu miktar altin degerinde parasi veya nâmî (artici) olmasa bile nisaba ulasan) fazla mali ve esyasi varsa, o kisi zengin sayilir. Bu sartlari saglayan aile bireylerinden dinen zengin sayilan her biri, Ramazan ayinda fitir sadakasi vermekle mükellef olduklari gibi, kurban bayraminda da Hanefîlere göre kurban kesmekle yükümlüdür. (Ibn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IX, 452-454).
Sâfiî mezhebine göre ise her aile için bir kurban kesmek sünnet-i kifâyedir. Bu noktada aileden birisinin kurban kesmesi ile hepsi için sünnet yerine gelmis olur (Nevevî, el-Mecmû‘, VIII, 384; Sirbînî, Mugni’l-muhtâc, IV, 377). Bu görüse göre asgarî derecede nisâba sahip olan aileler için daha uygundur.
Kurban Bayraminda kurban kesim vakti, kurban bayrami namazi kilinan yerlerde bayram namazi kilindiktan sonra; kurban bayrami namazi kilinmayan yerlerde ise, fecirden yani sabah namazi vakti girdikten sonra baslar. Hanefî mezhebine göre bayramin üçüncü günü aksamina kadar devam eder (Mergînânî, el-Hidâye, VII, 154). Bu süre zarfinda gece ve gündüz kurban kesilebilir. Bununla birlikte kurbanlarin gündüz kesilmesi daha uygun görülür. Sâfiî mezhebine göre ise dördüncü günü gün batimina kadar kesilebilir (Sirbînî, Mugni’l-muhtâc, IV, 383; Ibn Rüsd, Bidâye, I, 436).
Her ibadette dikkat edilmesi gereken noktalar oldugu gibi Kurban ibadetinde kurban keserken dikkat edilmesi hususlar vardir. Bunlar;
a) Usulüne uygun bir sekilde kesim yapmis olmak için hayvanin yemek ve nefes borulariyla, iki atardamarindan en az birinin kesilmesi gereklidir. Bu sekilde yapilan bir kesim sirasinda, hayvanin omuriliginin kesilmesi mekruhtur. Bu noktada etlik kesim ile kurbanlik kesim arasinda bir fark yoktur.
b) Kurbanlik Hayvanin cani çikmadan basinin gövdesinden ayrilmamasina özen gösterilmelidir.
c) Kesim sirasinda kurban edilecek hayvana aci çektirilmemeli ve eziyet edilmemelidir. Bu nedenle hayvanlar ehil kisiler tarafindan kesilmeli ve bogazlama islemi süratli bir sekilde yerine getirilmelidir.
d) Kesim öncesinde çevre temizligi için gerekli tedbirler alinmali ve sonrasinda çevre temizligi ve hijyen hususlarina dikkat edilmelidir.
f) Kurbanlik hayvanlarin her birinin bir digerinin kesimini görecek sekilde yan yana bulundurulmamalarina azami özen gösterilmesi gereklidir.
Gerek kurban ibadeti niyetiyle olsun ister baska bir amaçla olsun hayvan kesilirken besmele çekilmesi gerekir. Kesim esnasinda besmele kasten terk edilirse, o hayvanin eti Hanefîlere göre yenmez. Fakat kasitsiz ve unutularak besmele çekilmediyse, hayvanin eti yenilir (Kâsânî, Bedâî‘, V, 46; Ibn Nüceym, el-Bahr, VIII, 190-191). Sâfiî mezhebine göre besmele kasten çekilmese bile kesilen hayvanin eti yenir (Mâverdî, el-Hâvî, XV, 95; Sîrâzî, el-Mühezzeb, II, 885).
Kurban kesilirken üç defa “Bismillahi Allahü ekber” denilir ve su âyetler okunabilir (Semerkandî, Tuhfe, III, 66):
???? ????? ??????? ???????? ??????????? ????????? ??????? ????? ???????????? ??? ?????? ???? ?????????? ???????? ??????? ??????? ?????????????
“De ki: Süphesiz benim namazim, ibadetim/kurbanim, hayatim ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun ortagi yoktur. Bana sadece bu emredildi ve ben müslümanlarin ilkiyim.” (En’âm, 6/162-163)
????? ????????? ???????? ??????? ?????? ???????????? ??????????? ??????? ?????? ????? ???? ?????????????
“Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah’a ortak kosanlardan degilim.” (En’âm, 6/79)
Islam Dini, tüm canlilara iyi davranilmasini emretmistir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), kesim esnasinda hayvana eziyet edilmemesini emretmistir. (Bkz. Müslim, Sayd ve Zebâih, 57; Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 12)
Kurbanin bilinen geleneksel yöntemle kesilmesi asildir. Bununla birlikte kurbana fazla eziyet etmemek (ölüm acisini azaltmak) amaciyla, kesim esnasinda hayvani elektrosok, narkoz veya benzeri bir yöntemle bayiltilarak kesilmesi caizdir. Ancak hayvanin bayiltildiktan sonra ölmeden bogazindan kesilmesi gerekir. Henüz kesilmeden, hayvan sok etkisiyle ölürse, kurban olmayacagi gibi, eti de yenmez (DIYK 24. 02. 2010 tarihli karar; bkz. Mecma’u’l-Fikh, Karârât ve Tevsiyât, 28 Haziran-3 Temmuz 1997 tarihli Karar, s. 314-318). Zira kurbanlik veya etlik hayvanin yenilmesinin caiz olabilmesi için kesim esnasinda hayvanin canli olmasi gerekir (Mergînânî, el-Hidâye, VII, 133).
Kaynak: Din Isleri Yüksek Kurulu Web Sitesi
Çesitli dernek, vakif ve kurumlar araciligi ile kurban kesimi konusu kurban ibadetinin geçerliligi konusunda soru isaretlerini akla getiriyor.
Kurban ibadetinde esas, kisinin kurbanini kendisinin kesmesidir. Bununla birlikte kurban malî bir ibadet oldugu için vekâlet yoluyla da kestirilebilir. Son yillarda vekâletle kurban kesimi genellikle iki sekilde uygulanmaktadir:
Bunlardan ilki: kurban kesmek isteyen kisinin ilgili kuruma kurbanlik alimi ve kesimi için umumi vekâlet vermesi, söz konusu kurumun da müvekkili adina taahhüt ettigi bu hayvani alip belirli günlerde kesmesi seklinde gerçeklesmektedir.
Ikincisi: Kurumun, kurban kesmek isteyen kimselere belirli bir bedel karsiliginda kurbanlik hayvani ya da hisse yada hisseleri satmasi ve kesim günü geldiginde de müsteriden vekâlet alarak onun adina kesmesi seklinde gerçeklesmektedir. Uygulamada, önce satim akdi yapilmakta, daha sonra da kesim için vekâlet alinmaktadir. Kesim sonucu elde edilen etler de, bazen kurbani kestirene bazen de onun rizasiyla ihtiyaç sahiplerine ve hayir kurumlarina ulastirilmaktadir. Her iki durumda da asagidaki belirtilen sartlara uyuldugu takdirde yapilan bu uygulamalar dinen caizdir:
1. Ilk uygulama esas alindiginda kurban için ilgili organizasyona basvuran müsteriden, kurbanin alim-satim ve kesimi için umumi vekâlet alinmasi gereklidir. Ikinci uygulamada ise, belirsizligin olusmamasi için satima konu olan hayvan müsteriye gösterilmeli ya da cinsi ve yasi gibi özelliklerinin yaninda küpe numarasi da bildirilmelidir.
2. Satisa konu edilen hayvan, kurbanlik hayvanda aranan sartlara sahip olmalidir.
3. Kurbanlik hayvana ortak olanlarin tamaminin niyeti, ibadet olmalidir.
4. En bastan umumi vekâlet alinmadigi uygulamada, hisse satildiktan sonra veya satim akdi esnasinda ilgili kurulusun, müsterisinden hayvani kurban etme vekâleti almasi gereklidir. Bu vekâlet, sözlü veya yazili olarak verilebilecegi gibi telefon, internet, faks ve benzeri iletisim araçlari ile de verilebilir.
5. Kurbanlik hayvani kesen kisi, kurban niyetiyle ve müvekkili adina kesmelidir.
6. Kurbanlik hayvanlar, mutlaka kurban kesim günleri içerisinde kesilmelidir.
7. Kesim için bir ücret aliniyorsa hayvan kesim ücretleri; kesilen kurbanlik hayvanlarin etleri, derileri veya sakatatindan karsilanmamalidir.
8. Hissedarlardan her biri, kurban edilecek bir büyükbas hayvanin en az yedide bir hissesine kaydedilerek belirlenmelidir. Kuruluslarin hissedarlarini belirlemeden hayvanlari topluca kesmeleri caiz degildir. Dolayisiyla her hayvanin hissedarlari belirlendikten sonra kasaba vekâlet verilmelidir. Hissedarlardan her birinin isminin kesim sirasinda tek tek zikredilmesi zorunlu olmasa da süpheden uzak olmasi açisindan tavsiye edilir.
9. Henüz kesimi yapilmadan önce kurban edilecek hayvanin hissedarlarin belirlenmesi gerekir. Buna göre önceden belirlenen hissedarlar adina kesilen bir hayvana kesimden sonra baskasi ortak olamaz. Mesela alti kisi adina kesilen bir büyükbas hayvana, kesimden sonra yedinci kisi dâhil edilemez.
10. Kurbanlik büyükbas ise, hayvan kesildikten sonra vekâlet veren yedi kisi için etleri esit hisselere bölünmeli, istege göre sakatati da eklenmeli ve vekâlet veren kisiye/kisilere teslim edilmelidir. Kurbanlik küçükbas hayvan ise sadece bir kisi için kesilmeli ve sahibine teslim edilmelidir.
11. Karisikliga mahal vermeyecek sekilde bir düzen olusturulmalidir. Hisseleri belirlendikten sonra kesilen kurbanliklardan elde edilen etlerin karistirilmamasi ve her hissedara kendisi adina kesilen hayvanin etlerinden verilmelidir. Zira bu hisseler, vekâlet verenlerin mülkiyetinde oldugundan yapilacak her türlü tasarruf onlarin izni ve onayina tabidir.
12. Kurban organizasyonunu yapan kurum, vekâletlerini aldiklari kisiler adina kesecekleri kurbanliklarin etlerinin tamamini hissedarlara ya da sahibinin rizasiyla yoksul ve ihtiyaç sahiplerine teslim etmelidir. Bunlarin bir kismini et olarak satmamali veya belirlenen kilogram üzerindeki et miktarlarini bir araya getirerek yeni bir hisse olusturmamalidir.
13. Kurbanlik hayvanin deri ve sakatati hisse sahibine/sahiplerine ait oldugundan, bunlarin ya kendisine ya da kendisinin izniyle dinen bagislanmasi caiz olan sahis veya hayir kurumlarina ulastirilmasi gereklidir.
14. Ibadetin ruhuna zarar vermemek adina, et satin alimini andirmamasi için belli kiloda et miktarinin kurban sahiplerine verilmesi taahhüt edilmemeli, bunun yerine tahmini bir kilo araligi belirlenerek çikan et ne ise o teslim edilmelidir.
GEREKÇESI:
Günümüz sartlarinda sehirlesmenin de etkileriyle sosyal bir dönüsüm yasanmis ve toplumsal yapida degisiklikler meydana gelmistir. Gerek iktisadi alanda, gerekse sosyal hayatta etkili olan bu degisim, beraberinde birçok yeni sorunu da beraberinde tasimistir. Süphesiz bu problemlerin dinî hayatta da farkli yansimalari meydana gelmistir. Bu anlamda kurban ibadetinin ifasi ve edâsiyla ilgili farkli yönelisler ve birçok yeni uygulama gündeme gelmektedir.
Biraz geriye gittigimizde geçmiste kurban kesmek isteyenler Kurban Bayrami’nda evinin önünde veya mahalle sakinlerinin belirledigi bir yerde aile ve komsulariyla birlikte kurban kesiyorlardi. Hatta bu sekilde kurban ibadetinin siar olma özelligi de tam anlamiyla açiga çikiyordu. Nitekim Hz. Peygamber de (sav) bizzat kurban kesmis ve kendisi kesemeyecek olanlarin da kesim sirasinda buna sahitlik etmelerini istemistir. (Taberânî, el- Mu’cemü’l-Evsat, III, 69; Hâkim, Müstedrek, IV, 247; Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, IX, 476; )
Kurban ibadeti için bu geleneksel yöntemlerin ve uygulamalarin alani günümüzde oldukça daraliyor. Büyüyen sehirlerde kurban ibadetini yerine getirmek durumunda kalan müslümanlar zorluklarla karsilasiyorlar. Gerek sagligin korunmasi, gerekse hijyen kurallarina riayet ve çevre kirliliginden korunmak gibi pek çok husus, kurban ibadetinin edâsiyla ilgili yasal düzenlemelerin yapilmasini zorunlu kilmis ve yukarida zikredilen geleneksel isleyis, yerini özellikle büyüksehirlerde farkli uygulamalara birakmistir.
Bu baglamda özellikle son yillarda yeni bir uygulama da giderek yayginlasmakta. Bu uygulamaya göre kurban kesmek isteyen kisi, market vb. bir kurulusla anlasarak kurbanini kestirmekte ve kesim sonrasinda elde edilecek etin kendisine gönderilmesini talep etmektedir. Yapilan anlasma çerçevesinde kurban sahibi (alici) iletisim bilgilerini ve kesim vekâletini kurulusa vermekte ve belirtilen gün gelince de kesilen hayvandan elde edilen eti teslim almaktadir. Hayir kuruluslari basta olmak üzere bazi organizasyonlar ise, kurban müvekkilinden aldigi umumi vekâlet ile yurt içi ve yurt disinda kurbanlari alarak kesmekte ve etlerini ihtiyaç sahiplerine teslim etmektedir.
Sözü edilen uygulama, yukarida da belirtilen sartlar çerçevesinde yapilmasi halinde dinen herhangi bir sakinca bulunmamaktadir. Bu sartlarin bir kismini açiklamak daha iyi olabilir:
Birinci maddede, yapilan akdin sihhati hususu degerlendirilmis olup ilgili kuruluslarin, kendi mülkiyetlerinde bulunan hayvanlarin satisini yapiyorlarsa yapilan is bey’ (satim) akdi gerçeklesmis olur. Bey’ akdinin sahih ve sihhatli olabilmesi için satisa konu olan malin bilinmesi gereklidir.
Bu gereklilikten hareketle ilgili kurumun kurban organizasyonunu yaparken hissesini sattigi hayvani müsteriye göstermesi ya da küpe numarasi gibi belirsizligin önüne geçecek önemli vasiflarini zikrederek kesinlik saglamalidir. Kurumlar sayet mülkiyetlerinde bulunmayan bir hayvanin satisini taahhüt ediyorsa bu durumda yapilan is bir vekâlet akdi gerçeklesmis olur. Kurban için kuruma basvuran müsteriden, kurbanin alim-satim ve kesimi için umumi vekâlet alinmasi gereklidir. Bu vekâlet, sözlü veya yazili olarak verilebilecegi gibi telefon, internet, faks ve benzeri iletisim araçlari ile de verilebilir. Uygulama genellikle vakif ve dernek araciligiyla kurban organizasyonlari yapan hayir kurumlarinda görülmektedir. Kurumlar vekâlet aldiklari kisilerle sabit bir fiyat üzerinden anlasma yapmaktadir. Bu anlasmada ilgili kurum, kurban organizasyonu islemlerinde para artmasi halinde bunun nasil degerlendirilecegi konusunda müvekkiline bilgi vermeli ve onun onayini almasi gerekmektedir.
Üçüncü madde kapsaminda, kurbanlik hayvanda ortaklarin tamaminin niyetinin ibadet olmasi gerektiginin alti çizilmektedir. Zira Hanefî mezhebine göre kurban hissedarlarindan biri bile et niyetiyle hayvana ortak olmussa, o hayvana ortak olan herkesin kurbani geçersiz sayilir. (Ibn Âbidîn, Reddu’l-Muhtâr, VI, 326, 327) Binaenaleyh böyle bir organizasyonu yapacak kisi ve kuruluslarin bu önemli husus üzerinde farkindalik tasimasi ve hisse satarken hissedarlara bu hassasiyeti hatirlatmalari önemlidir.
Yedinci madde çerçevesinde organizasyon dahilinde hayvan kesimi hizmetinin ücretlendirilmesinin kesilen hayvan üzerinden karsilanamayacagi belirtilmektedir. Nitekim Hz. Ali’nin söyle bir rivayet bulunmaktadir: “Peygamber (s.a.v), develer kesilirken basinda durmami, derilerini ve sirtlarindaki çullarini yoksullara paylastirmami emretti ve onlardan herhangi bir seyi kasap ücreti olarak vermeyi yasakladi ve ‘kasap ücretini biz kendimiz veririz’ buyurdu.” (Buhârî, “Hac”, 120; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 19) Bu rivayete göre kurbanda görevli kasabin ücret almasi caizdir ama ücretini kurbanin derisi veya etinin bir kismindan tahsil edilmesi caiz degildir.
Sekiz ve dokuzuncu maddelerde kesimden önce kurbanlik hayvanin hisselerinin belirlenmesi ve her hayvanin önceden belirlenen hissedarlar adina kesilmesi hususunun alti çizilmistir. Zira kesimden sonra kurban ibadeti tamamlanmis olacagindan, daha sonra birinin bu hayvana ortak olmasi söz konusu olamaz. Bunun haricinde büyükbas hayvanlarda kesim anina kadar da yediyi asmamak kaydiyla yeni hissedarlarin eklenmesi caiz olur. (el-Fetâvâ’l-Hindiyye, V, 305) Kesim esnasinda hayvanin kimler adina kesildiginin belli olmasi, kesim isleminin bu niyetle yapilmasi ve bir büyükbas hayvan kesilirken en fazla yedi kisiye niyet edilmesi gerekir.
On ve onbirinci maddelerde kurban etlerinin kesimden sonraki durumuna dikkat çekilmistir. Kesimden sonra etlerde tasarruf hakki kurban sahibinde oldugundan, rastgele dagitilmasi ve onun rizasi olmadan etlerin karistirilmasi caiz olmamaktadir.
On dördüncü maddede ise bütün bu kurban organizasyonunda uygulamanin et alim satimini andirmamasi için müsterilere belli kiloda et vermenin taahhüt edilmemesi gerektigi husuna dikkat çekilmistir. Zira bu sekilde yapilan bir uygulamada müsterinin, ibadet olarak kurbanlik hayvani almaktan çok et almaya odaklanmasi durumu ortaya çikar ki, bu da kurban ibadetinin ruhuna uymamaktadir.
Yukarida belirtilen sartlara uygunlugu saglanmak kaydiyla vekâlet yoluyla kurban alimi, kesimi ve dagitimi caizdir.
Kaynak: Diyanet Haber