Peki Cumhurbaskanligi Hükümet Sistemi ya da halk arasinda kullanilan adiyla Baskanlik Sistemi Türkiye'ye ne kazandirdi? Yeni sistemin hayata geçirilmesi sürecinin her asamasinda yer alan Cumhurbaskanligi Hukuk Kurulu Baskanvekili ve Cumhurbaskani Basdanismani Mehmet Uçum, Sabah gazetesinden Isa Tatlican'a verdigi röportajda sisteme yöneltilen elestirilere tüm açikligiyla cevap verdi.
HANTAL, DAGINIK YAPIYI GERIDE BIRAKTIK-
Nisan referandumu ile kabul edilen Cumhurbaskanligi Hükümet Sistemi ya da Baskanlik sistemi Türkiye'ye ne kazandirdi? Çok ayrintili analiz etmek gerekiyor. 1. yildönümünde yapilan degerlendirmede önemli sonuçlara ulasildi. Parlamenter sistemin en önemli sorunu olan daginik, çok basli, parçali yönetim uygulamasinin ortaya çikardigi zafiyetleri ve sorunlari artik geride biraktik. Cumhurbaskanligi Hükümet Sistemi'ne geçildikten hemen sonra örnegin Türk parasinin korunmasi mevzuatinda yabancilik unsuru olmayan iliskilerde TL ile islem yapma karari çikti. O dönemde yurtdisindan çok tehlikeli döviz manipülasyonlari yapiliyordu. Eger böyle bir öngörüde bulunup o kararlari almasaydik birçok mali ve ekonomik problem yasayacaktik. Geçmiste böyle bir adim için Bakanlar Kurulu karari gerekirdi ve karar alma süreci çok uzardi, uygulama çok sorunlu hale gelebilirdi. Birçok operasyona yakalanabilirdik.-Cumhurbaskanligi Hükümet Sistemi daha ön alici ve daha hizli hareket ettigini söyleyebilir miyiz?Evet geçmisten farkli olarak bir sorun ortaya çiktiginda reaksiyoner degil ön alici bir hükümet pratigi mümkün hale geldi. Örnegin pandemi süreci. Daha Covid19 konusu dünyanin gündeminde olmadigi bir dönemde, 2019'da Türkiye ulusal pandemi programini Cumhurbaskani karariyla uygulamaya aldi. Yine bu sistemin diger bir özelligi kolektif çalismaya çok uygun olmasidir. Parlamenter sistemde gerçek anlamda bir kolektif yönetim olmamistir. Çok basli yönetim vardir, çok fazla irade çarpisir ve ortaya en iyi çikmaz. ?Ehven'i Ser? dedigimiz kötünün iyisi çikar. Oysa baskanlik sisteminde tüm süreçler kolektif yönetilir ve ihtiyaca uygun ?en iyi karar? çikar. Iki buçuk yillik uygulamada bunun kaniti olan birçok örnek vardir
ESKI BAKANLAR KURULU ÇOK BASLIYDI-
?Bakanlar Kurulu etkisizlestirildi? elestirilerine katilmiyor musunuz?Katilmiyorum, çünkü bakanlar kurulu modelinden sorunlari sebebiyle vazgeçildi, vazgeçilen bir modelin etkili olup olmadigini tartismak anlamsizdir. Bakanlar Kurulu modeli, çok basli yönetim esasina dayanir ve parçali yönetim üzerinden birçok sorun üretir. Baskanlik Sistemi çok basli ve parçali yönetim özelligini ortadan kaldirmistir. Parlamenter Sistemde Bakanlar Kurulundaki her bakan esit güce sahiptir. Bakanlar Kurulu kararlari ancak oybirligi ile çikar. Bir kisi muhalif kalsa oradan karar çikmaz. Hele koalisyon hükümetleri döneminde Bakanlar Kurulundan bir karar çikmasi çok zordur. Cumhurbaskanligi Hükümet Sistemi parçali degil kolektif bir yönetim anlayisina sahiptir. Cumhurbaskani bir karar almadan önce kabinesi, ofisleri, baskanliklari ve kurullari ile çalisir. Bu süreç sonunda ortaya bir karar çikar. Parlamenter Sistem ise çatismalar üzerine kuruludur. Istenilen karari almak çok zordur. Yine parlamenter sistemde bakanliklar arasinda koordinasyon konusunda birçok uyusmazliklar çikar. Cumhurbaskanligi Hükümet Sisteminde ise bu sorun ortadan kalkmistir. Örnegin sel felaketinde, yasadigimiz depremlerde ayni anda 4-5 bakan afet bölgesinde yüksek bir koordinasyon ve is birligi içinde çalisma yapti. Olagan yürütme süreçlerinde ise bakanliklar arasi yüksek seviyeli isbirlikleri görülmektedir.
MUHALEFET ESKI TÜRKIYE HAYALI KURUYOR-
Peki bu kadar olumlu yansimasi olmasina ragmen muhalefet neden sürekli güçlendirilmis Parlamenter Sistem vurgusu yapiyor? Adina ne derseniz deyin. Parlamenter sistemle ilgili muhalefetin tüm beklentileri bir hayalden öteye gidemez. Bu gerçekçi ve dürüst bir siyaset degil. Niye böyle bir hayal kuruyorlar? Çünkü Cumhurbaskanligi Hükümet Sistemi güçlü bir yürütme anlayisina dayandigi, halk karsiti güç odaklarini ortadan kaldirdigi ve çoklu ve çok basli yönetime son verdigi için muhalefet baskanlik sistemine karsi çikiyor. Çoklu yani çok basli yönetim hayalini siyaset diye pazarliyorlar. Parlamenter Sisteme dönerek bakanliklari paylasmak ve kendilerine küçük çikar gruplari üzerinden yeni hakimiyet alanlari olusturmak istiyorlar. Yani milli egemenligi parçalamak istiyorlar. Bu bir hayaldir. Parlamenter sisteme geçis geriye gidis demektir. Nasil ki Cumhuriyet'ten sonra öncesine dönüs, çok partili sisteme geçtikten sonra tek partili sisteme dönüs mümkün olmadiysa Cumhurbaskanligi Hükümet Sistemi'nden de Parlamenter sisteme geri dönüs asla mümkün olmayacaktir.'
GÜÇSÜZ OLSUN BENIM OLSUN' ALISKANLIGI!
-?Geçmiste yüzde 35 ile iktidara geliyorken simdi yüzde 50'yi yakalamamiz gerekiyordu. Ne gerek vardi? gibi bir elestiri var. Katiliyor musunuz bu elestiriye? Bu anlayis da çoklu ve çok basli yönetim hayalinin bir yansimasidir. Güçlü ve dinamik hükümet olmak yerine çok basli yönetimden pay alalim anlayisidir. Meseleye böyle bakanlar yönetim konusunu kendi dar siyasi ajandasi üzerinden degerlendiriyor, halkin iradesine dayali bir yönetimi benimsemiyor, parçali yürütme üzerinden halk için degil kendi çikarlari üzerinden güç edinme pesine düsüyor. Oysa ülke için iyi yönetim anlayisi; çok basli yönetime karsi güçlü yönetim, parçali yönetime karsi kolektif yönetim, statik yönetime karsi dinamik yönetim, reaktif yönetime karsi proaktif yönetimdir. Güçlü, kolektif, dinamik ve önalici yönetimi hayata geçiren de yüzde elliden fazla oyla seçilen yürütmedir, yani baskanlik sistemidir onun adi da Türkiye'de Cumhurbaskanligi Hükümet Sistemidir.-Cumhurbaskanligi Hükümet Sistemi'ne geçilirken uyum yasalari da önemli bir süreç olarak karsimiza çikmisti. Uyum yasalarinda hangi asamadayiz?Uyum yasalari konusunda 2,5 yil içerisinde önemli mesafe alindi. Ama bu süreç devam ediyor. 2023'e kadar sistemsel olarak adimlar atilmaya devam edilecek. Mevzuat açisindan uyum süreci devam ediyor. Yapilabilecek çok is var. 2023'ten sonra da devam edecek bir süreçten söz ediyoruz. Önümüzdeki döneminde ise 1982 darbe anayasasindan kurtulmamizi saglayacak, yeni ve hakikaten sivil bir anayasayi gerçeklestirecek adimlar da atilabilir. Elbette yeni anayasanin esaslari devletin üniter yapisini korumak ve hükümet modeli olarak da cumhurbaskanligi hükümet sistemini güçlendirmek olacaktir.
ATATÜRK, INÖNÜ, BAYAR PARTILI CUMHURBASKANIYDI
-Partili Cumhurbaskanligi ve tarafsizlik meselesi de sik sik gündeme getiriliyor. Bu konu hakkinda ne söylemek istersiniz? Bizim siyasal tarihimizde birçok gerçekler gözardi ediliyor. Parlamenter Hükümet dönemlerinde de partili Cumhurbaskanlari çok görüldü. Mesela Cumhuriyet'imizin kurucu lideri Atatürk, devaminda Ismet Inönü, sonra Celal Bayar partili Cumhurbaskaniydi. Parlamenter Sistemlerde bile partisiz cumhurbaskani olmaz diye bir kural yok.
DÜNYAYI PARTILI BASKANLAR YÖNETIYOR
-Dünyadaki Baskanlik ve yari baskanlik sistemlerinde Baskanlar partili degil mi?Baskanlik ve yari baskanlik sistemlerinde zaten Baskan partili olmak zorundadir. Demokratik sistemin esasini siyasi partiler olusturur. Siyasi partiler seçimlere hükümet olmak için girer. Baskanlik sisteminde hükümet Baskandir. Baskan partili olmadan veya parti mecralariyla iliskili olmadan nasil hükümete aday olacak. Bu demokratik bir haktir. Herkese partili olma hakkini taniyorsun ama Cumhurbaskanina tanimiyorsun. Bu demokratik siyasi katilim hakkina kökten aykiridir. Trump, Biden, Macron, Mitterrand partili degil miydi? Partili olmak baskanlik ve yari baskanlik sistemlerinde demokratik isleyisin kaçinilmaz bir sonucudur. Ayrica bizim sistemde cumhurbaskaninin partili olmasi zorunlu bir kural degil demokratik bir haktir, bir siyasal katilim imkanidir. Isteyen cumhurbaskani partili olur hatta partisinde genel baskan olur, bunu tercih etmeyen cumhurbaskani ise sadece üye olur veya hiçbir partiyle iliskili olmadan cumhurbaskanligini yürütür. Bunu belirleyecek olan toplumsal ve siyasal dinamiklerdir. Yani baskanlik sisteminde cumhurbaskaninin hukuken partili olmasini yasaklamak tamamen anti demokratik bir durumdur. Ayrica hangi hükümet modelinde olursa olsun tamamen hakikate aykiri olan partisiz ve siyasi tercihten bagimsiz cumhurbaskanligini savunanlara da demokrat demek mümkün degildir.
CUMHURBASKANI YÜRÜTME YETKISINI KULLANIRKEN TARAFSIZDIR-
Yeni sistemde Cumhurbaskaninin tarafsiz olmasi çok tartisilan konular arasinda. Tarafsizlik kavrami konusunda bir kafa karisikligi var mi sizce?Tarafsizlik üstlenilen sorumluluk ve kullanilan yetki ile ilgilidir. Örnegin bir belediye baskani da seçildikten sonra tarafsiz olmak zorundadir. Ne demek bu? Herkese esit hizmet götürmek demektir. Tarafsizlik meselesi seçilen konumla, üstlenilen görevle ilgilidir. Cumhurbaskani da yürütme görevini yerine getirirken ve yetkisini kullanirken tarafsiz olmalidir. Cumhurbaskani yeminine açin bakin. Siyaset yaparken, seçim yarisindayken tarafsiz olmasi ile ilgili degildir. Cumhurbaskanligi görev ve sorumluluklari açisindan olmasi gereken tarafsizlikla ilgilidir bu yemin. Dolayisiyla tarafsizlik üstlenilen görevle ve hizmetlerle ilgilidir. Orda bile dikkat etmek gerekir. Bir insan hayatinin her alaninda tarafsiz olabilir mi? Bu insan dogasina aykiridir. Bu anlamda da Cumhurbaskani görevini yaparken ve yetkilerini yerine getirirken de milletin ve ülkesinin tarafidir, öyle olmalidir. Sonuç olarak demokratik siyaset yarisi içinde örnegin adaylikta, örnegin siyasi katilim hakkini kullanirken cumhurbaskani da bir yurttas olarak elbette siyasi taraf olmak hakkina sahiptir. Ancak cumhurbaskani olarak yürütme görevini yerine getirirken, yürütme yetkisini kullanirken tarafsiz hizmet yapar, durum budur.?
ATANMIS BAKAN? ELESTIRISI DEMAGOJI!
-Yeni dönemde rastladigimiz bir diger husus da Bakanlarin ve bürokratlarin ?atanmislar? seklinde asagilanmasi ve itibarsizlastirilmaya çalisilmasi. Atanmis olmak kötü bir sey midir? Anlamadiklari nokta su. Parlamenter sistemde bakanlar atanmiyor mu? Bakanin milletvekilleri arasindan atanmasi, o bakanin seçilmis oldugunu göstermez. Parlamenter sistemde Cumhurbaskani ve Basbakan bakanlari atar. Ayrica Parlamenter sistemde istenirse disardan da bakan atanir. Bunun birçok örnegi geçmis dönemde var. Demagoji yapiliyor. Kötü bir siyaset yürütülüyor. Yeni sistemde bakanlari, baskanlari Cumhurbaskani dogrudan atiyor. Cumhurbaskani halkin yüzde 50'den fazla oyu ile seçiliyor. Anayasa geregi yürütme görevini ve yetkisini üstleniyor. Cumhurbaskani'nin atadigi bakanlari, baskanlari ve üst kademe yöneticilerini ?atanmis? diyerek asagilamaya çalismak bir yerde halkin iradesine de karsi çikmak ve saygi duymamaktir. Atanmislar üzerinden söz söyleyenler aslinda seçilmis iradenin sinirlandirilmasini istiyorlar. Atanmislarin demokratik iradeye degil kendi ajandalarina göre hareket etmesini, milli egemenligin sinirlanmasini yani bürokratik egemenligin geri gelmesini istiyorlar. Bürokrasinin idari degil siyasi bürokrasi olmasi hasretindeler. Bunun için de atanmislar üzerinden Cumhurbaskani'nin alaninin daraltilmasini arzuluyorlar. Bu bir vesayet özlemidir.
AIHM VE AYM KARARLARI YÖNLENDIRICIDIR
-Son dönemde AIHM ve AYM'nin kararlarini tartismaya basladik. Bu mahkemelerin kararlari baglayici midir? Mahkeme kararlari üzerinde iki türlü denetim vardir. Hiyerarsik denetim ve yönlendirici denetim. Hiyerarsik denetim dikey bir iliski içerisinde temyiz mercilerine aittir. Bunlar da Yargitay ve Danistay'dir. AIHM ve AYM'nin kararlari hiyerarsik degil yönlendirici denetimdir. AIHM ve AYM'nin kararlari dosyalarin yeniden ele alinmasi konusunda baglayicidir. Mahkemeler yeniden bakmak zorundadir. Yeniden baktiginda yeni hüküm kurabilir ya da kurmayabilir. Ceza ve Hukuk Muhakemeleri Kanunlarina baksinlar. Orada açikça su söylenir: ?AIHM karari ile bir ihlal tespit edilirse ve talep olursa mahkemeler yargilamayi yeniden yapar. Ya önceki kararini onaylar ya da kismen veya tamamen yeni bir hüküm verir. AIHM kararlarinin esastan baglayici olmadigi bu kadar açik iken ve yetki bagimsiz mahkemelere aitken baglayici oldugunu nasil ileri sürüyorlar. Bu elestiriyi yapanlar demek ki yürürlükteki hukukumuzu, CMK ve HMK hükümlerini tanimiyor. Yürürlükteki hukuku tanimayanlarin görüslerine hukuki bir deger atfetmek mümkün degil. Bu durumda demek ki siyasi bir yaklasim var ve siyasi yaklasimlari da hukuk alaninda görmek ciddi hata olur.
YENI SISTEMDE SEÇIM BIR IHTIYAÇ DEGIL-
Parlamenter sistemin eski aliskanliklarindan biri de erken seçim. Erken seçim konusunda yine bazi taleplerin oldugunu görüyoruz. Bu konuda ne söylemek istersiniz?Evet parlamenter sistemin aliskanliklarindan biri de erken seçimdi. Ancak Cumhurbaskanligi Hükümet Sistemi'nde erken seçim gibi bir ihtiyaç sözkonusu degil. Yeni anayasal sistemde erken seçim kavrami yoktur. Cumhurbaskani ve Meclis 5 yillik sabit süreyle seçilir. Meclis ve Cumhurbaskani seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bunun adi erken seçim degil seçimlerin yenilenmesidir. Cumhurbaskani tarafindan seçimlerin yenilenmesini istemenin çok olaganüstü gerekçeleri olmasi gerekir. Bu son çare olarak verilebilecek bir karardir. Seçimlerin yenilenmesi kararini 360 milletvekilinin destegi ile Meclis'te verebilir. Meclisin bu karari vermesi de nitelikli çogunluk gerektirdiginden ve bunun içinde ancak olagan üstü sartlarda bir mutabakat saglanabileceginden istisnai bir durum olacaktir. Bu durumda ?erken seçim? tartismasi 2023'e kadar olaganüstü sartlar ve istisnai durumlar olusmadigi sürece asla gerçekçi bir tartisma degildir. Peki bu tartisma niye gündeme getirilmek istenmektedir: Son derece açik; 2023'e kadar Türkiye'nin sahip oldugu siyasal istikrar avantajini zedelemeye dönük ideolojik bir hamle yapiliyor. Özetle yeni sistem siyasi projelerle veya ideolojik mühendislikle erken seçim üretmeye elverisli degildir. Bu nedenle bu tip yapay ve sapma tartismalari bir kenara koyup Ülkemizin her alanda ihtiyaç olan reform gündemlerine ve 2023 hedeflerine yogunlasmak gerekir.
ÖZGÜRLÜKLERDEN VE DEMOKRASIDEN GERI ADIM YOK
-2002-2012 yillarinda AK Parti iyiydi ama 2012-2021 yillari arasinda hukuk ve özgürlükler noktasinda gerileme dönemine girdi deniliyor. Bu elestirilere hak veriyor musunuz?2002-2021 yillari arasindaki 19 yillik süreci bir bütün olarak degerlendirmek gerekir. Bunu yillara bölerek degerlendirmek objektif ve kapsayici bir yaklasim olmaz. 19 yil içerisinde Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve toplumsal süreçlerinde nasil degisimler oldu? 2002'den sonra bürokratik ve askeri vesayetin tasfiyesiyle ilgili birçok adim atildi. FETÖ'cü çetenin devletten temizlenmesi noktasinda önemli çalismalar yapildi. 17/25 Aralik emniyet ve yargi darbesine karsi büyük mücadele verildi. 15 Temmuz darbe ve isgal girisimine karsi tarihi mücadele verildi. Ekonomik ve siyasi alanda uluslararasi saldirilara gögüs gerildi. Terörle mücadelede tarihi adimlar atildi. Hak ve özgürlükler alaninda sessiz devrimler yapildi. Cumhuriyet tarihinin en büyük reformu olan Cumhurbaskanligi Hükümet Sistemi'ne geçildi. Dis politikada Ege'de, Dogu Akdeniz'de, Libya'da mülteciler meselesinde, enerji kaynaklari konusunda, Azerbaycan'da tarihi hamlelere imza atildi. Siyasi, ekonomik ve kültürel bagimsizlik adina büyük adimlar atildi. Bölgesinde ve dünyada oyun kuran ülke haline geldik. 10 yilda geriye gittik diyenler neye göre diyorlar bunu anlamak mümkün degil.
HUKUK REFORMUNDA SONA GELINDI
Hukuk reformu konusu gündemde? Neden böyle bir reforma ihtiyaç duyuldu?Böyle bir reforma ihtiyaç duyulmadi, zaten yürüyen bir süreç var. Ülkemiz 19 yildir birçok alanda sürekli bir degisim içerisinde. Anayasa kabul edildiginden beri 18 kez degisti. Hukuk alaninda da sürekli bir degisim talebi var. Çünkü hukuk sistematikleri statiktir. Hayatin dinamizmi ile hukukun statigi arasinda hep bir çeliski olur. Bu da degisimi zorlar. Ayrica Cumhurbaskanligi Hükümet Sistemi'ne geçildiginde gerçek anlamda bir reform süreci basladi. Su anda yürüyen de o sürecin devamidir. Cumhurbaskanimizin açikladigi gibi çalismalar yogun bir sekilde sürüyor. Ayrica vurgulayalim ki reform denilince artik AIHM ve AB'nin referanslari akillara gelmemeli. Bizim referansimiz ülkemizin, toplumumuzun, yurttaslarimizin yani bizim insanimizin ihtiyaçlaridir. Bu ihtiyaçlar üzerinden en geliskin adimlari atacagimiza da kimsenin süphesi olmamalidir.