Tarih: 25.11.2020 12:14

Siddet Virüsünün Asisi Örgütlü Mücadeledir

Facebook Twitter Linked-in

Mesajinda kadinlarin toplumsal yasamda haklari ile korundugu ve firsatlara erisimde esitligi yakaladigi adil bir dünyanin mümkün olduguna inandiklarini belirten Satir, “Kadina karsi siddete karsi çikmak; çocuga karsi siddete, yaslilara karsi siddete, yetiskinlere karsi siddete yani bir bütün olarak siddet olgusuna karsi çikmaktir ki bu, siddeti olagan gören zihniyetle mücadeleyi gerektirir. Zihinleri enfekte ederek kusaktan kusaga aktarilabilen siddet virüsüne karsi mücadele bütünsel ele alinmali ve örgütlü mücadele ile yürütülmelidir” ifadelerini kullandi.

Emine Satir açiklamasinda su ifadelere yer verdi;

“Siddet tarih boyunca insanligin temel sorunlarinda birisi ola gelmistir. Basta siddete karsi koyamayacak durumda olan çocuklar, yaslilar ve kadinlar olmak üzere siddet bütün toplumu tehdit eden kötücül bir olgudur. Siddet; dil, din, irk, sinif, etnisite, mezhep, cinsiyet ayirt etmemektedir. Bu yönüyle sadece toplumun bir kesiminin sorunu degildir, olmamistir. Bu kadar yaygin ve yikici bir sorun karsisinda hem küresel düzlemde hem de çok yönlü örgütlü mücadelenin gelistirilmesi zorunludur.

Güçlünün zayifa karsi uyguladigi, insan onurunu zedeleyen siddet, bazen yasam hakkini ihlaline varacak boyutta yikici sonuçlar dogurmaktadir. Savaslardan, mülteci kamplarinin agir sartlarindan, ücret adaletsizliginden, çalisma ortamindaki esitsizliklerden, is sagligi ve güvenligi kurallarina uyulmamasindan, sosyal dejenarasyondan, yoksulluktan ve aile içinde meydana gelen siddetten en agir sekilde kadin ve çocuklar etkilenmektedir.

Dünya genelinde sayilari 60 milyonu bulan siginmaci/mülteciler insan onurunu dikkate almayan yasalar ve uygulamalar nedeniyle agir sartlar altinda yasamlarini sürdürmekte, bu agir kosullardan da en fazla kadinlar ve çocuklar etkilenmektedir. Türkiye’deki göçmen kadinlarin yasamlarinin, onurlarinin ve emeklerinin korunmasi tüm siyasi mülahazalarin üstünde insani bir görevdir. Göçmen karsiti düsmanca söylem ve eylemlerin mülteci kadin ve çocuklarin siddete maruz kalmalarina neden oldugu/olacagi unutulmamalidir. 

Kadina siddete karsi politikalarin gelistirilmesinde ve uygulanmasinda emek örgütlerinin önemi tartismasizdir. Emek örgütleri; siddet bakimindan yüksek riskli meslek gruplarinin belirlenmesi, farkindalik çalismalari yürütülmesi, toplu sözlesme görüsmelerine bu konunun dâhil edilmesi, uygulamalarin izleme ve degerlendirmelerinin yapilmasi, is yasaminda kadinlara yönelik siddetin önlenmesi hususlarinda kritik kurumlar ve önemli paydaslardir. 

Kadinlarin karar mekanizmalarinda yer alma oraninin düsüklügü ve kariyerlerinde belli bir yerden sonra yükselmelerinin önünde görünmez engellerin çikmasi hem kamuda hem özel sektörde devam etmektedir. Annelik ücret farki tüm dünyada oldugu gibi ülkemizde de çözülmesi gereken problemlerdendir. Kadinlarin kariyer yolculuklarini kisaltan ayirimciligin ortadan kaldirilmasinda, kadinin analik haklarinin korunmasi ve is-aile hayatini uyumlastiracak politikalarin gelistirilmesi önemli ve gereklidir.

Ayrica, çalisma yasaminda siddet, üzerinde ciddiyetle durulmasi gereken bir is sagligi ve güvenligi sorunudur. Çalisma hayatinin her asamasinda karsilasilan yildirma ve tacizler bir bütün olarak mobbing baglaminda isyerinde siddet olarak görülmelidir. Bu baglamda 5. Dönem Toplu Sözlesme tekliflerimizin önemi gün geçtikçe artmaktadir. Is yerlerinde kreslerin açilmasi, dogum izinlerinin artirilmasi ve kadin kamu görevlilerine yönelik mobbinge artirimli ceza uygulanmasi taleplerimizin takipçisi olacagimizi yineliyoruz.

Covid-19 pandemisi küresel ekonomik sistem üzerinde yikici tesirinin yani sira çalisma hayatinda siddeti artiran bir etkendir. Çalisma hayati dinamiklerinde yeni bir faktör olan pandemi bir yandan issizlik sorununu arttirirken öte yandan kamu görevlilerinin is yeri güvenligini de tehdit etmektedir. Pandeminin çalisma hayatinda siddeti yayginlastirmasi basta saglik çalisanlari olmak üzere bu süreçte is yükleri artan tüm çalisanlari tehdit etmeye devam etmektedir. Bu vesile ile tüm dünyada oldugu gibi ülkemizde de salginla mücadelede öncülük eden basta saglik çalisanlari olmak üzere tüm emekçilere yönelik saldirilari kiniyor ve kamu iradesini gerekli tedbirleri almaya davet ediyoruz.
 
Bu süreçte Covid-19 tedbirleri kapsaminda uzaktan egitim veren basörtülü kadin kamu görevlilerine yönelik nefret söylemleri ve ayirimciligina da taniklik ettik.  Sendikal misyonumuzun geregi olarak, bu menfur hadiseyi Türkiye Insan Haklari ve Esitlik Kurumuna tasidik ve nihayetinde yetkili merci olayda ayirimcilik yasaginin ihlal edildigine hükmetti.  Geçmiste ülkemizde kadin kamu görevlilerinin çalisma özgürlügünün, kitlesel düzeyde kisitlayan bu tür yaklasimlara her ne düzeyde olursa olsun karsi oldugumuzu yinelemekte fayda görüyoruz. Fransa'da geçen yil gerçeklesen Islamofobik saldirilarin yüzde 70'inin kadinlara karsi gerçeklestirildigi göz önünde bulunduruldugunda, islamofobiyi kadina yönelik siddetle birlikte ele almamiz gerektigi açiktir. Basörtülü kadinlarin kamusal alanda varligini yasaklayan islamofobik anlayis küresellestigi oranda, bu çarpik anlayisla emek örgütleri olarak mücadelemizin de küresellesmesinin gerekliligine inaniyoruz.

25 Kasim Uluslararasi Kadina Yönelik Siddetle Mücadele Günü vesilesi ile Memur-Sen Kadinlar Komisyonlari olarak diyoruz ki;

Kadina karsi siddetin karsisinda durmak hayati savunmaktir. Bu savunmanin hakkiyla yapilmasi için siddeti cinsiyetler arasi degil zihniyetler arasi bir çatisma olarak ele almak gerekir. Kadina karsi siddete karsi çikmak; çocuga karsi siddete, yaslilara karsi siddete, yetiskinlere karsi siddete yani bir bütün olarak siddet olgusuna karsi çikmaktir ki bu siddeti olagan gören zihniyetle mücadeleyi gerektirir. Zihinleri enfekte ederek kusaktan kusaga aktarilabilen siddet virüsüne karsi mücadele bütünsel ele alinmali ve örgütlü mücadele ile yürütülmelidir.

Biliyoruz ki, siddete bütüncül yaklasimin bir diger yansimasi çalisma hayatinda siddeti ortadan kaldirmaktir. Zira Is hayatinda siddet sonlanmadan toplumsal yasamda siddeti azaltmak mümkün degildir.  Bu yönüyle isyerlerinde siddet ve tacizin ortadan kaldirilmasi için sosyal diyalog mekanizmalarinin etkinligi arttirilmalidir. Kamu hizmeti verirken siddete ugrayan kamu görevlileri için mevzuatta gerekli düzenlemeler ivedilikle yapilmalidir. Bu nedenle, sendikalara ve diger paydaslara çalisma dünyasinda siddet ve tacizle mücadele konusunda küresel ölçekte ivme kazandiracak 190 sayili ILO sözlesmesi önemlidir ve tüm ülkeler tarafindan benimsenmelidir.

Bu önemli gün vesilesiyle; Covid-19 pandemisi sürecinde görevlerini yerine getirmeye çalisirken siddet ve kötü muameleye maruz kalan kadin kamu görevlileri basta olmak üzere tüm emekçileri selamliyor ve siddetle mücadelede yaninizdayiz diyoruz.   

Kapitalizmin ürettigi emek sömürüsünde kadinlarin ucuz is gücü olarak kullanilmadigi, emperyalizmin ürettigi savaslarda kadinlarin insan ticaretine kurban verilmedigi, kadinlarin toplumsal yasamda haklari ile korundugu ve firsatlara erisimde esitligi yakaladigi adil bir dünyanin mümkün olduguna inaniyoruz.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —