Kur’an-ı Elle Yazan Emekli Öğretmen Muzaffer Van ile İlham Veren Röportaj
Vanlı emekli öğretmen Muzaffer Van, üç yıl boyunca sabır ve azimle Kur’an-ı Kerim’i elle yazdı. Hat sanatına duyduğu derin ilgiyle çıktığı bu yolda, karşılaştığı manevi tecrübeleri ve ilham veren hikayesini Medya90 okurları için anlattı.
Kalemini Kur’an’a Hadim Eden Adam: Muzaffer Van Hoca
Van'da ikamet eden emekli öğretmen Muzaffer Van Hoca, üç yıllık disiplinli bir çalışma ile Kur’an-ı Kerim’i elle yazmayı başardı. Allah kendisinden razı olsun. Bu konuda yazarlarımızdan Eyüphan Kaya'ya bir röportaj verdi.
Soru: Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Cevap: Bismillahirrahmanirrahim, 1961 yılında Adilcevaz’ın bir köyünde dünyaya geldim. İlkokulu köyümde, ortaokulu Özalp’ta, liseyi Van Alpaslan Öğretmen Lisesi'nde okudum. 1982’de Eğitim Enstitüsü'nü bitirdim. 1996 yılında da Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümünü tamamladım. Giresun’da öğretmenlik yaptım, Van’da kuyumculuk yaptım. Evli, beş çocuk babasıyım ve Van’da ikamet ediyorum.
Soru: Hat sanatı ciddi bir sanat, buna ilginiz nasıl oluştu?
Cevap: Hat sanatına küçüklüğümden beri ilgim vardı. Kısa süreliğine İstanbul’da hattat Selim Türkoğlu'ndan online ders aldım. Asıl hat hocam Hüsrev Paşa Camii İmam Hatibi Hüsrev Koyuncu’dur. Hocamla ilk derste aramızda şöyle bir diyalog gelişti:
"Hocam, ben Kur’an-ı Kerim’i yazmak istiyorum, onun için bu kursa yazıldım."
"Bu sene olmaz, gelecek sene inşallah." dedi.
"Hocam, ben yaşlıyım. Çok gecikirse gözümde rahatsızlıklar oluşabilir, elim de titriyor, yazamam." dedim. Hocam gülümseyerek, "Öyle mi? O zaman kursa iki yıldır devam eden arkadaşlarına sor, gözün kesiyorsa onlarla devam et." Ben de hocama, "Onların iki yıllık çalışmalarının seviyesine kısa sürede ulaştım." dedim. "Derse ciddi devam et, Kur’an-ı Kerim’i bir an evvel yazmaya başlarsın." deyince bu teşvik karşısında birkaç gün çalışıp yazdığım ilk sayfayı hocama getirdim. Hocam çok beğendi, “İşte bu.” dedi.
Esas ilham kaynağım ise büyük alim Şeyx Ahmedî Xani'nin Kürtçe söylediği şu söz olmuştu:
"Heta tû dewrû dersan nekî tekrar û mesrûf, Li dûnyayê tu nabî ne meşhûr û ne ma’rûf"
Mısraları ile:
"Gerdîte meksûdek hebî lazime dîbi libilez, Hasma-te ma’bûdek hebî daîm tû bî emri wî bî bez.”
Soru: Kur’an-ı Kerim’i yazma fikri sizde nasıl oluştu?
Cevap: Kur’an-ı Kerim’i yazma fikri takriben üç sene önce bende oluştu. Bu üç yıl içinde birçok engelle karşılaştım ve birkaç kişiye danıştım. Bu konuda olumlu konuşan pek olmadı. Yalnız Hüsrev hocam hep bana olan desteğini yeniledi. Üstad Bediüzzaman’ın dediği gibi, "Hayırlı işlerin muzır manileri çok olur." sözü hep kulağımda çınlıyordu. Tam da gevşemek üzereyken bende şu fikir hâkim oldu:
Çok meşhur bir alimin binlerce baskısı yapılmış bir kitabı olsa, ben onun kitabını el yazısıyla yazıp ona takdim etsem ve desem ki "Üstadım, biliyorsunuz bu kitabınızın piyasada binlerce baskısı var ve benim yazdığımdan daha güzeldir. Ancak ben de bu kitabınızı okudum, hoşuma gitti; elle yazıp size takdim ediyorum." Herhalde hoş karşılar dedim.
Öyleyse kelamullah unvanını kazanan Kur’an-ı Kerim’in piyasada binlerce baskısı olsa da el yazısıyla yazıp Yüce Yaradan'a takdim etsem inşallah kabul buyurur dedim ve yazmaya başladım. Cenabı Allah’ın inayeti ve yardımıyla bitirdim. Ne kadar şükretsem azdır.
Kur’an-ı Kerim, her müminin hem anayasası, hem bir dua kitabı, hem bir fikir kitabı, hem de bir zikir kitabı olması münasebetiyle onu yazma şerefini bahşeden Allah’a sonsuz şükürler olsun. Rahmetli babam medrese hocasıydı. Ramazan-ı Şerif’te her gün sahurda başlayıp ikindi vaktine kadar Kur’an-ı Kerim’i hatmederdi. Onun vefatından sonra bende Kur’an-ı Kerim’e karşı başka bir duygu oluştu.
Tabii günde bir hatim indirmek öyle kolay değildi. Her gün bir hatim indirmek, tırpan çekmekten daha yorucudur. Arkadaşları ne kadar ısrar etseler de babam ömrünün sonuna kadar bu adetine devam etmişti. Bundan çok etkilenmişim ki yazmamın ilk zamanlarında bir gün mezarı başındayken, "Baba şikayet gibi olmasın, sen her gün bir hatim okumanın ne kadar zor olduğunu söylerdin, bir de yazmanın ne kadar sabır gerektirdiğini bir bilsen..." diye latife yaptım.
Soru: Yıllar süren bu süreçte sabrınızı besleyen ne oldu?
Cevap: Hakikaten Kur’an-ı Kerim herhangi bir kitap değildir. Yazmak için çok ciddi bir ihtimam, hassasiyet, dikkat ve emek ister. Bir de Hüsrev hocam hep abdestli olarak yazmamı istemişti. Çok şükür, bir tek harfini dahi abdestsiz yazmadım. Bu tür manevi işlerde sabırla çalışmak, adeta bir kuyumcu hassasiyeti göstermek gerekir. Kur’an-ı Kerim ise 1400 seneden beri günümüze kadar tek bir harfi dahi değişmeden muhafaza edilen yegâne kitaptır. Cenabı Allah, kıyamete kadar korunacağını bize vadetmiştir: “Hiç şüphe yok ki Kur’an’ı biz indirdik, elbette biz koruyacağız.” (Hicr:9)
Soru: Kur’an-ı Kerim’i harf harf dokunarak yazmak insana nasıl bir duygu veriyor?
Cevap: Kur’an-ı Kerim’i sizin de belirttiğiniz gibi harf harf dokunarak yazmak, çok büyük bir mutluluğa vesiledir. Yazarken inanılmaz bir keyif alıyordum. En stresli zamanımda bile yazarken bir anda rahat bir nefes alıyordum. Hocamın dediği gibi: “Haza min fadli Rabbi” (Bu Allah tarafından verilmiş bir nimettir.) Bu vesileyle bildiğimiz ve bilmediğimiz birçok ihsanına ve bereketine vasıl olduk.
Soru: Kur’an-ı Kerim’i yazma sürecinde yaşadığınız bir anı ya da manevi bir hâl oldu mu?
Cevap: Kur’an-ı Kerim zaten kerametli ve bereketlidir. Yazmaya başladığımda gözlerimdeki ağrı geçti, elimdeki titreme düzeldi. Kur’an-ı Kerim’i yazarken çok manevi haller yaşadım, müsaadenizle bunları anlatmak istemiyorum.
Yalnız şu örneği paylaşayım: Gözlük için doktora gittiğimde, doktor bana her nasılsa iki numara büyük gözlük yazmıştı. Baktım okuyamıyorum, tekrar doktora gittim. Doktor durumu anlayınca o da nasıl bu numarayı yazdığına şaşırdı. İki numara büyük yazılan gözlüğün camlarını çıkartmadım, “Ne de olsa ileride gözümün numarası büyüyecek, o zaman gözlüğü takarım.” diye düşünerek eski bir çerçeveye taktım. Yalnız yazarken bayağı rahatsız oluyordum. Bir de ilk gözlüğü deneyeyim dedim, baktım ki o iki numara büyük olan yazmaya tam uygunmuş. Tüm Kur’an’ı onunla yazdım. Eğer benim ve doktorun iradesi dışında böyle bir yanlış olmasaydı, bu numarada bir gözlük almak aklıma gelmezdi. Demek ki her şey bir plan dâiresinde yürüyor.