Ateist fikirlerin empoze edildiği ve toplumun temel dinamikleri gözetilmeden hazırlanan mevcut müfredattaki evrim safsatasını temizleme çalışmalarını sürdüren Milli Eğitim Bakanlığının gayretinin bakanlık içerisindeki seküler kadro engeline takıldığı belirtilirken, eğitimciler milli ve manevi değerleri önceleyen bir nesil için müfredatın tevhidi bakış açısı ile yazılması gerektiğini vurguladılar.
Müslüman Anadolu’nun kimyasına uymayan ve evrimci dille hazırlanan müfredatlar yüzünden Türkiye’de imanlı nesiller yetiştirme ideali yıllardır sekteye uğratılırken, gelen bilgiler sorunun çözüm umudunu azaltıyor. Yüzlerce eğitimcinin aktif rol aldığı ‘eğitimde yeni müfredat çalışmalarında’ son aşamaya gelinirken, müfredatı hazırlayan kadrolarda seküler bakış açısının hakim olduğu ifade edildi. 2024-2025 eğitim öğretim yılından itibaren geçerli olması beklenen ve bu ay açıklanacak olan yeni müfredatın mütedeyyin kesimde hayal kırıklığına sebep olmasından endişelenen eğitimciler, bakanlık yetkililerini laikçi tahakküme boyun eğmemeleri konusunda uyardı. Milli ve manevi değerleri önceleyen bir gençlik yetiştirmek için yeni hazırlanan ve MEB Talim ve Terbiye Kurulu’na gönderilerek onay bekleyen yeni müfredatın son şans olduğunu belirten eğitimciler, akit’e özel açıklamalarda bulundu.
Eğitimci Yazar Adnan Kalkan, şunları dile getirdi: “Milli Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin, ‘milli maarif modelini hazırlıyoruz’ dediğinde, bu söylem toplumda ciddi bir ses getirdi. Çünkü ilk defa bu kadar iddialı ve büyük bir hedef konulmuş oldu. Fakat bugünlerde hazırlanmakta olan yeni müfredatın yine seküler bir bakış açısıyla ve milli-manevi değerlerden uzak şekilde hazırlandığı söylemleri ayyuka çıkmış durumda. Sayın bakanın milli ve manevi değerlere olan bağlılığını elbette biliyoruz. Lakin müfredatı hazırlayan bakan yardımcısı, genel müdür ve daire başkanları da aynı hassasiyetleri taşıyor mu? Özellikle müfredatı hazırlayan 600 civarında eğitimci hangi kriterlere göre seçildi? Eğer müfredatı hazırlayan ekip seküler ise nasıl milli bir eğitim modeli ortaya çıkacak? Milletimizin uzun zamandır özlemle beklediği müfredat eğer beklentileri karşılamazsa toplumda büyük bir hayal kırıklığı yaşanması kuvvetle muhtemeldir. Bu sebeple, Talim Terbiye Kurulu hazırlanan çalışmayı titizlikle incelemeli ve milli manevi değerleri barındırmıyorsa asla onaylamamalıdır.”
Doç. Dr. Ahmet Kavlak da şunları söyledi: “MEB, bir asırdır idealsiz gençlik yetiştirdiği açıkça ortada görünen müfredat konusunda güncelleme yapmak için ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Programı’ adıyla çaba sarf ederken, milletimizin tarihinin bir asır önce başladığına inanan bir güruh yeniliğe ve tazelenmeye karşı çıkıyor. Her yeniliğe karşı çıkan bu güruhun itirazı olumlu bir şeyler yapılmaya çalışıldığını gösteriyor. Her vatansever için bu takdir edilecek bir durumdur. Fakat bununla birlikte basına yansıdığı kadarıyla yapılmaya çalışılan müfredatın komisyonlarının çoğunluğu eski idealsiz insan yetiştirmeye programlı müfredattan fazlasını hayal dahi edemeyecek ekiplerden oluşuyor ki, bakanlığın Türkiye Yüzyılı söylemleri ile ortaya konulan müfredat kısmen dahi örtüşmemektedir. İdealsiz ve eski müfredatın daralttığı beyinlerle istikbale yürümek hayal kurmakla aynı anlama gelir. Dünya geleneğinde meydana gelen son olaylar, müfredatın yerli ve milli bir nesil yetiştirmesini zorunlu hale getirmiştir. Müfredat hem teknolojik hem de milli ve manevi değerleri kazandırmalıdır. Sadece bu da yetmez, zenginleştirmesi ile beraber nasıl uygulanacağı da önemli bir problemdir. Hazırlayan ekibin idealleri ile milletin idealleri örtüşmeli ve ekipler buna göre seçilmelidir. Aksi takdirde yine yeniliğe ve değişime engel olan zihniyet bu engelci çabalarının karşılığını almış ve milleti kabına sıkıştırmış olacaktır. Her ne olursa olsun, bu ve benzeri konular göz önünde bulundurularak, yerli, milli ve manevi değerleri içeren uygulanabilir bir müfredat hazırlanmalıdır.”
Milli Eğitim Bakanlığı, biyoloji müfredatında ispatlanamamış evrim teorisini bir tarafa bırakarak, “yaratılış felsefesi”ni kabul etmiş ve ders kitaplarını yaratılışı esas alarak yazmayı kabul etmişti. Kitap yazma komisyonunun yaratılış felsefesinden vazgeçtiği, ispatlanamamış teorilere döndüğü öğrenildi. Gazetemize açıklama yapan eğitimci ve bilim adamları Ali Erkan Kavaklı, Prof. A. Halim Ulaş, Prof. Cihat Yaşaroğlu, Dr. Ali Akben fen kitaplarındaki ateist dayatmanın son bulmasını istediler.
Eğitimci Yazar Ali Erkan Kavaklı, Bakanlığın fen bilgisi kitapları hem mantıksız hem bilimden uzak diyerek tepki gösterdi. Gazetemize açıklama yapan Kavaklı şunları söyledi: “Fen bilimleri dersleri kâinattaki eserleri anlatır. Fen kitapları Süleymaniye Camii’ni Mimar Sinan’ı, Safahat’ı Mehmet Akif Ersoy’u anmadan, Mona Lisa’yı Leonardo da Vinci’siz anlatıyor. Lambayı Edison buldu, Güneş kendiliğinden oldu. Tac Mahal’i mimarlar yaptı, Dünya sarayının mimarı yok. Eser ustasız olmaz, bu yaklaşım mantıksız. Ateist felsefecilerin, Auguste Comte gibi inkârcı pozitivistlerin görüşlerini ders kitapları yoluyla Müslüman milletimizin çocuklarına dayatmak bilimsel değil. Üstelik demokratik değil. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu eğitimin demokratik olduğunu söyler. Ülkemizde %2.7 oranında ateist var, milletimizin % 95’i Müslüman. Ateistlerin dünya görüşünü Müslümanların evlatlarına dayatmak demokrasiye aykırıdır. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’den tevhidi bakış açısıyla kitap yazan bilim adamlarına görev vermesini bekliyorum. Mevcut komisyon, Bakan Tekin’in çabalarını boşa çıkarmak, Cumhurbaşkanımızın gayretlerini neticesiz bırakmak için çalışıyor.”
“Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ile TTK Başkanı mevcut müfredat geliştirme çalışmalarında ana eksenin milli ve manevi değerler olacağını her fırsatta dile getirmektedir.
Programların bu bakış açısını yansıtacak şekilde hazırlanması, toplumun ihtiyaçlarının nazara alınması anlamına gelir; 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu da milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerleri benimseyen fertler yetiştirmeyi âmirdir. Hazırlanmakta olan müfredatın bu toplumun temel dinamiklerine uygun olması, bu dinamiklerle çelişmemesi de bir zarurettir. Toplumun kahir ekseriyeti milli ve manevi değerlerine bağlıdır. Müfredatın da bu eksende olması gerekir. Ancak programlar tamamen pozitivist bakış açısıyla yazılmaktadır. Bu bakış açısı, toplumun inanç ve değerlerinin programa yansımasında temel engellerden biridir. Mesela biyoloji programında kainattaki mükemmel düzen ve intizamın nazara verilmemesi konusundaki ısrar, katı bir pozitivist anlayışın yansımasıdır. Müfredat, materyalist bakış açısı ile değil kültürümüzü yansıtan kodlarla yazılmalı. Bu noktadaki çok değerli gelişmelerden de geri adım atılmamalıdır. Kültürümüzün devamlılığına hizmet etmeyen müfredat ve genel çerçevede eğitim sistemi, belli bir süre sonra kültürü istemediğimiz şekilde etkileyecek bir dönüşüme yol açabilir. Böylesi bir eğitim sisteminde yetişen öğrenciler, kendi öz değerlerine yabancı ve hatta düşman durumuna düşebilirler.”
“Bir millet değerleriyle ayakta kalır. Ateşten çember bir coğrafyada yaşıyoruz. Gündemin hemen her gün değiştiği, dünyayı yöneten çok uluslu çetelerin sürekli operasyon yaptıkları bir vatanda yaşamamın elbette ağır bedelleri var. Tarihi bir misyona sahip bu ülke fertlerinin sadece seküler bir dinamikle ayakta kalamadığı akl-ı selim her kalbin tasdik edeceği bir hakikat. Karakter inşası her ne kadar önemli ölçüde ailenin görevi olsa da okul bu sürecin önemli bir tamamlayıcısıdır. Dolayısıyla eğitim sistemi, ülkenin kaderini, bekasını alacağı önlemlerle ya inşa ya da imha edecek. ‘Türkiye yüzyılı’ sloganı vatansever her kişide büyük beklentiler oluşturdu. Yerli ve milli bir müfredatla ilgili basına sızan bilgiler, ölü doğacak bir bebeğin sinyallerini veriyor. Gençlikle ilgili yapılan anketler, sokak röportajları ve saha gözlemleri, dindar değil, ateizm, deizm, evrim kıskacında debelenen bir gençliğin yetiştiğini gösteriyor. Bilimcilik (scientism) ve sekülerizm dayatması, evrimi sanki bilimsel bir teori gibi sunma gayreti içinde. Çünkü onlar çok iyi biliyorlar ki evrim balonu sönerse sekülerizm biter. Birçok konuda hakikaten devasa adımlar atan, sağlıktan savunma sanayiine kadar dev projeler üreten devletimiz, maalesef eğitim konusunda, yerli, milli ve manevi bir eğitim felsefesi, eğitim müfredatı ve eğitim materyali ortaya koyamadı. Dolayısı ile sıfırların önündeki 1 rakamının düşmesiyle tüm sayı hanesinin zail olması gibi bir milli-manevi güvenlik sorunu ile karşı karşıyayız. Köprüden önce bu son çıkışı çok iyi değerlendirmek, basiretli ve cesur adımlar atmak, işin ehli, vatanperver bir kadro ile ülkemizin milli eğitim işini ele almak devletin en önemli önceliğidir.”
“Sayın Prof. Dr. Yusuf Tekin’in paylaşımları, Milli Eğitim Bakanlığı’nın tüm dünyada çürütülmüş evrim safsatasının bir tarafa bırakıldığını, evrensel doğru olan yaratılışla ilgili gerçekleri biyoloji kitapları müfredatına koymak istendiğini gösteriyor. Ak Parti çok daha önce atmalı, genç dimağların zehirlenmesinin önüne geçmeliydi. Medyaya yansıyan haberlere göre atılmaya çalışılan olumlu küçük bir adıma dahi sekülerist, materyalist güruh kazan kaldırıyor. Seküler görüşü benimseyenlerin Milli Eğitim Bakanlığı kitap yazma komisyonlarında etkili olması hem ibretlik hem de trajikomik bir durum. Sayın Bakanımız Yusuf Tekin’e çürütülmüş evrim safsatasını savunan kitap yazma komisyonunu tasfiye etmesini tavsiye ediyorum.”
Kaynak: Akit, Zekeriya Say, 2024-04-16