Türkiye’de sağ ve sol siyaset üzerine yapılan değerlendirmelere bakıldığında pek çok parametrenin dışarıda bırakıldığı gözlemlenmektedir. Türkiye’nin siyasi yelpazesini sağ ve sol kavramlarıyla ele almak ve tanımlamak çoğunlukla eksik ve yanıltıcı sonuçlara götürmektedir. Çünkü sağ ve sol ayrımları Türkiye siyasetinin kendi dinamikleri ile oluşmuş tanımlamalar değildir. Son iki yüz yılda yaşadığımız siyasi süreçlerin ve kavramsallaştırmaların batıdaki gelişmelerden bağımsız değerlendirilemeyeceğini düşünüyorum. Kanaatimce Türkiye’deki siyasi yaklaşımları sol siyaset parantezine alarak yapılan analizler yerine bütün siyasi akımları birlikte değerlendiren perspektiflere ihtiyaç vardır. Siyasi akımların ve fikirlerin sosyolojik ve tarihsel temellere dayanan bir gerçekliği yoksa başarılı olma şanslarının da olmadığına inanırım. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin siyaset tarihinde gerçek bir sosyal tabana sahip olan ve bu tabanın talep ve ihtiyaçlarına cevap verebilen “sosyoloji temelli siyaset” paradigmasının çok partili sisteme geçtiğimizden bu yana başarılı örneklerinden bahsedebiliriz.
Türkiye toplumu; kültürü, geleneği, tarihsel gerçekliği ve toplumsal yapısıyla batı toplumlarından çok farklıdır. Türkiye toplumunda sınıfsal bir yapı ve mücadele yoktur. Kilise ve ruhban sınıfı gibi siyasetin bir parçası olan dinî bir yapı da yoktur. Sanayi toplumu olmadığı için bir işçi-emekçi sınıfından da bahsedilemez. Sol çevrelerin etkisiyle bazılarının iddia ettiği gibi kırsalda feodal yapılanma da söz konusu değildir. Bazı bölgelerimizdeki aşiret yapılanmalarında toprak sahibi asillerin köylüleri çalıştırdığı bir sistem de bizde yoktur. Aşiretler, aralarında kan bağı olan geniş aile topluluklarıdır. Hiçbir zaman bağımsız ve yerel siyasi otorite olamayan aşiretler, aile büyüklerinin bilirkişi sıfatıyla öne çıktığı ve aile mensuplarına göz kulak olduğu kültürel yapılardır. Bu yüzden sınıf çatışması, emekçipatron, feodalite gibi kavramlarla siyasi söylem geliştiren Marksist teoriler, Türkiye sosyolojisinde sosyal-toplumsal bir karşılık bulamamış, daha çok “aydınlanmacı bir fikir hareketi” ve bir “kadro hareketi” olarak kalmışlardır.
Türkiye’de kendisini sol olarak tanımlayan bir sosyolojik tabanın varlığı inkâr edilemez. Ancak bu sosyolojinin tarihsel dayanağı iki yüz yıllık batıcılık siyasetidir. Solculuğu bir üst kimlik olarak gören bu sosyolojik tabanın alt katmanlarına inildiğinde kendini sosyal demokrat, Atatürkçü, laik, cumhuriyetçi ve çok az da olsa farklı sol ideolojilerle tanımlayan marjinal gruplar karşımıza çıkmaktadır. Belki de Türkiye’ye mahsus garip tecellilerden biri olarak bu sosyolojik tabanın önemli bir kısmı, ilginç bir şekilde Türkiye’de sosyo-ekonomik piramidin en üst katmanlarında yer alır. Bu çevreler, iyi eğitimli ve yüksek gelir grubuna dâhildir. Kendilerini cumhuriyet döneminin elitleri olarak görürler. Cumhuriyet kazanımlarından, laiklikten ve geriye gidişten endişelidirler. Aralarında derin farklılıklar olsa da sağ sosyolojik tabandan destek alan iktidarlara karşı, salt karşıtlık motivasyonuyla merkez sol siyaseti desteklerler. Bu kesimlerin önceliği, imtiyazlarını kaybetme korkusu olduğu için iktidar merkezini elde tutmak adına daima vesayet sistemini desteklemişler; inkâr, asimilasyon ve ayrımcılık politikalarına arka çıkmışlar, darbe ve müdahaleleri normal görmüşlerdir. Türkiye’nin sosyolojik gerçekliğinde azınlıkta bir zümre olduklarını bildiklerinden dolayı iktidar olabilmek ve iktidarda kalabilmek adına küçük grupların devrimci halk savaşı hazırlıklarını ve silahlı yapılanmalarını da mazur görmüşlerdir.
Türkiye’deki sol siyaset müntesipleri, kültürel anlamda batı ile tam entegrasyonu savunurlar. Kendi kültürlerine aidiyetleri çok zayıftır. Tarih onlar için cumhuriyet tarihi ile başlar. Kendilerini yaşadıkları coğrafyaya ait hissetmezler. Büyük bölümü Müslümanlığa bir kimlik olarak bağlılık duysa da dinin kurallarının yaşama müdahale etmesini kabul etmezler. Az bir kısmının dinî inancı yoktur. Çoğunlukla batı hayranıdırlar. Anadolu kültürünü, geri-arkaik bir kültür olarak görürler. Azımsanmayacak bir kısmı da Müslümanlığın, geri kalma sebebi olduğuna inanır.
Kendisini sağ olarak tanımlayan sosyolojik tabana gelince, bu kesim Türkiye’nin çoğunlukta olan sosyolojik unsurlarıdır. Genel özellikleri itibarıyla dindar, muhafazakâr, milliyetçi ve İslamcı olarak tanımlanırlar. Çoğunluk olmalarına rağmen cumhuriyetin ilk dönemlerinde siyasetin merkezinde yer alamamışlardır. Ülkenin sosyo-ekonomik hiyerarşisinde alt katmandadırlar. Çok partili sisteme geçtikten sonra siyaset sahnesinde kısmen yer bulabilmişlerdir. Bu çevreler sosyal alanlarda olduğu gibi siyasette de lider odaklı bir bakış açısına sahiptir. Kendilerini anlayan, taleplerini politikaya çevirebilen, verdikleri yetkiyi cesaretle kullanabilen ve dik durabilen liderlere destek verirler. Bu sosyolojinin ilk lideri, Sayın Adnan Menderes’tir. 1960 Darbesi’nden sonra Sayın Süleyman Demirel’in ilk dönemine destek vermişler fakat Demirel’de aradıklarını bulamayınca desteklerini geri çekmişlerdir. 12 Eylül darbecilerine karşı Sayın Turgut Özal’ı tercih etmişler, 28 Şubat darbecilerine karşı da Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı desteklemişlerdir.
Bu sosyolojik tabanın genel özellikleri arasında ilk göze çarpan husus kendi kültürlerine aidiyet duymaları ve bu yöndeki politikaları desteklemeleridir. Türk milletinin tarihsel derinliğine sahip çıkmanın yanında yaşadıkları coğrafyaya çok kıymet verirler. Türkiye’nin “dünyada adalet ve hakkaniyeti sağlama” gibi bir misyonu olduğuna inanırlar. Siyaseti sadece ideolojiye indirgemezler. Kuşatıcı merkez siyasete destek verirler. Dindardırlar ama dinin siyasete alet edilmesinden hoşlanmazlar. Yöneticilerden dine ve dindarlara saygı beklerler. Ayrımcılık politikalarını desteklemezler. Atatürk’ü kurucu lider olarak görür, saygı gösterilmesini bekler fakat Atatürkçülük yapılmasından hoşlanmazlar. Aslında laiklikle de sorunları yoktur. Laiklik adı altında dine ve dindarlara baskı yapılmasını kabul etmezler. Cumhuriyetle hiçbir zaman sorunları olmamıştır ama cumhuriyetçilik adına atanmışların, seçilmişler üzerinde vesayet kurmasını kabul etmezler.
Türkiye’deki siyaset sahnesinde sağ sosyolojik taban olarak bilinen çevrelerde muhafazakârlık; geleneğin, örfün ve kültürün korunmasında devreye giren bir muhafazakârlıktır. Yoksa siyasi olarak bu çevreler değişimci ve ilerlemecidir. Türk siyasi tarihine bakıldığında açık ve net bir şekilde görülür ki bu muhafazakâr denilen çevreler bütün siyasi demokratik reformlara destek vermişler hatta iktidarda oldukları dönemlerde demokratik reformlara öncülük yapmışlardır. Bu çevrelerin milliyetçiliği de kuşatıcı ve kapsayıcı bir “Türklük” ve “Türk milleti” anlayışıdır. Türklüğü ırkçılık ve ayrımcılık penceresinden görmezler. İnkâr ve asimilasyon politikalarına karşıdırlar. Yabancı düşmanlığı yapılmasını onaylamazlar.
Türkiye’de sağ siyaset tabanında ana damar, dindar cami cemaatidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında maalesef dinî eğitim imkânı olmamış; dindarlık, gelenekler ve örf üzerinden kendi varlığını devam ettirmiştir. Bugün de dindarlık, Diyanet temelli bir bakış açısıyla ve devletin sistem içerisinde yer verdiği İlahiyat Fakülteleri ve İmam Hatip Liseleri üzerinden kendisini ifade etmektedir. Bazı çevreler ısrarla dindarlığı, cemaatler ve tarikatlar üzerinden görmek istese de aslında cemaatlerin ve tarikatların toplumsal karşılığı çok da güçlü değildir. İslamcılığa gelince; Türkiye’de siyasal İslamcılık 70’li yıllardan sonra ortaya çıkmış ve toplumsal zeminde geniş etki alanları oluşturamamıştır. Sol fikir ve akımlar gibi siyasal İslamcılar da çoğunlukla kadro hareketi olarak kalmıştır. Siyasal İslamcı hareketler içinde yöntem olarak en dikkat çekici olanı Millî Görüş hareketidir. Demokratik meşruiyet zemininde sandık yoluyla iktidara taliptir. Soğuk savaş şartlarında geliştiği için batıyla işbirliği yaparak, liberal politikaları destekleyerek, dinî inanç ve fikir hürriyetinin sağlanabileceğine inanmış bir harekettir. Merkez sağ siyaset tabanından konjonktürel olarak destek bulsa da gerçekte Millî Görüş hareketi de bir kadro hareketidir. Sağ siyaset tabanı hiçbir zaman merkez siyaseti temsil eden lider ve organizasyonlara ideolojik gömlek giydirilmesini tasvip etmemiştir.
Sağ ve sol siyasetin Türkiye tarihinin son dönemlerindeki görünümüne geldiğimizde şunları söyleyebiliriz: 2017 referandumuyla kabul edilen değişiklikte yasama, yargı ve yürütme kapsamlı biçimde değiştirilmiştir. Artık bürokratik vesayete dönüşün mümkün olamayacağı biçimde “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ve 50+1 sistemine geçilmiştir. Devlet, kendisini millete emanet etmiştir. Yine bu süreçte Sayın Erdoğan’ın söylemlerinde sloganlaşan “Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet” anlayışıyla millî devlet doktrini ilan edilmiştir. Arkasından Cumhur İttifakı doğmuştur. Bu gelişmeleri gerek sol siyaset gerekse sağ siyaset elitleri doğru analiz etmedikçe başarılı olmaları mümkün görünmemektedir. Sağ siyasete yön verenlerin özellikle Sayın Erdoğan’ın bu duruşunu anlamadan ve Erdoğan perspektifine katılmadan ayakta kalmaları zor görünmektedir. Sağ siyaset tabanını yönetenlerin en başta yapması gereken şey, Türkiye sosyolojisindeki ve sağ siyaset tabanındaki değişim süreçlerini ve değişim dinamiklerini doğru bir değerlendirmeye tabi tutmaktır.
ŞEHİRLEŞME, SANAYİLEŞME, KÜRESELLEŞME
Türkiye’de yaşanan sosyolojik değişimlerde üç konunun belirleyici olduğunu düşünüyorum. Bunlardan birincisi kırsaldan kentlere doğru yaşanan göçlerdir. 1950’lerden itibaren ve özellikle 1960’lardan sonra Türkiye’de kırsaldan kentlere doğru büyük bir göç dalgası başlamıştır. Geçmişte Türkiye nüfusunun %80’i kırsalda yaşarken 2000’li yıllardan itibaren artan kentleşmeyle birlikte bu oran tersine dönmüş ve nüfusun neredeyse %80’i kentlerde yaşamaya başlamıştır.
Türkiye’nin sosyolojik yapısını derinden etkileyen ikinci unsur, sosyo-ekonomik anlamda toplum yapımızın değişmesidir. 1980 sonrasında liberal ekonomi politikalarıyla dünyaya açılma sürecine giren Türkiye’de, artan sanayileşmeyle birlikte yeni bir toplumsal yapı ortaya çıkmıştır. Türkiye artık tarım toplumu olmaktan ziyade bir sanayi toplumu hâline gelmiş ve bir orta gelir sınıfı oluşmuştur.
Türkiye’deki sosyolojik siyaset tabanlarını etkileyen üçüncü unsur ise küreselleşme ve internet devrimiyle gelen değişimlerdir. Küreselleşme ve dijitalleşmeyle beraber gelen popüler kültür, bir yandan özellikle dinî ve millî kültürün mevzi kaybetmesine sebep olurken diğer taraftan toplumsal bağları ve aidiyet duygularını zayıflatmaktadır. Yeni nesillerde popüler kültür yaygınlaştıkça yerel kültür arka plana itilmekte, dinî ve millî aidiyetler önemsizleşmektedir. 1950’lerden itibaren oran olarak %65-70’lerde olan sağ siyaset tabanında yukarıdaki değişimlerin ciddi etkileri olmuştur. Özellikle gençlerde sağ siyaset tabanındaki karakteristik özellikler yavaş yavaş kaybolmaya başlamıştır.
İYİ YÖNETİLEMEYEN ÜÇ SÜREÇ
Şehirleşme Süreci: Sağ siyaset tabanında yukarıda bahsi geçen değişim dinamiklerinden özellikle kentleşme sürecinin iyi yönetilemediği ortadadır. Kadim medeniyetimizde şehir kurmanın en güzel örneklerini veren bizler, kültürel kimliğimize uygun bir şekilde yeni şehirler kuramadık ve bu süreci kendimize göre yönetemedik. Halktan kopuk imar düzeniyle, site tarzı yapılanma ve rezidanslarla mahalle kültürü yok oldu.
Kültür Politikaları: Kültür politikalarında istenilen adımlar atılamadı. İktidarlardan bağımsız millî kültür politikaları geliştirilemedi. Özellikle popüler kültürün gençlerimizi kuşatan olumsuz etkileri karşısında gerekli düzenlemeler yapılamadı.
Millî Eğitim Politikaları: Türkiye’nin millî kültür politikaları yanında en çok önem vermesi gereken husus millî eğitim politikalarıdır. Ancak kabul edilmesi gereken bir hakikat net bir şekilde karşımızda durmaktadır: kültür ve eğitim politikalarında maalesef başarılı olunamamıştır. Genç nesillerde hayal kırıklığı oluşmuştur. Oysa ülke olarak genç bir nüfusumuz vardır ve neredeyse her yaş kuşağında 1 milyonluk bir nüfusa sahibiz.
BUNDAN SONRA SİYASET YAPARKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?
Öncelikle sorunlara sebep olan durumlar hakkında sağlam temellere dayanan analizler yapılmalıdır. Yaşanan sıkıntıların temelinde küresel politikalarla millî devlet politikaları arasındaki gerilim yatmaktadır. Dindarlık hassasiyetleri, ailenin muhafazası, sokak köpekleri, geçim sıkıntısı gibi konularda siyasetçiler sosyolojik tabanlarından gelen talepleri dikkate almak zorundadır. Sağ siyaset tabanının beklentilerini karşılamak yerine sol siyaset tabanına ve küresel taleplere şirin görünme doğrultusunda atılan adımlar ters tepmektedir. Sağ siyaseti yönetme pozisyonunda olan siyasilerde gözlemlenen ve özellikle dindar, muhafazakâr çevrelerin yaşam tarzına aykırı görüntülerle kendini gösteren yönelimler, doğal olarak sağ siyaset tabanında tepkilere neden olmaktadır. Bağımsızlık perspektifi ve millî devlet doktrini doğrultusunda bir siyaset yaklaşımı öne çıkarılmalıdır. Çıkar esaslı ve pozisyon öncelikli siyaset anlayışı terk edilmeli; bağımsızlık vurgusunu öne çıkaran ve bu alanda Türkiye siyaset tarihinin en başarılı örneklerini sergileyen Sayın Cumhurbaşkanımızın etrafında kenetlenilmeli, çerçevesini onun belirlediği ülke esaslı millî politikalara dönülmelidir.
Şehirleşme, sanayileşme ve küreselleşme süreçleri sonunda Türkiye’de artık aidiyetler ve genel anlamda sosyoloji değişmiştir. Geçmişte %70’e %30 gibi tezahür eden sağ ve sol siyaset tabanlarındaki oran, yaşanan değişimler neticesinde %55’e %45 gibi bir orana gelmiştir. Dolayısıyla sağ siyaset tabanına yaslanan siyasetçilerin bu değişimleri dikkate alması ve politikalarını bu sosyolojik gerçekliğe göre yeniden yapılandırması gerekmektedir.
Sol siyaset açısından da Türkiye’nin sosyolojik yapısını dikkate alarak siyaset geliştirebilmek pozitif neticeler verebilir. Özellikle son on yıldır somut şekilde ortaya koyulan milli devlet, bağımsızlık ideali, çok boyutlu dış siyaset ve ülke esaslı politikalar sol siyaseti başarıya götürebilir.
Ayhan OĞAN / Cumhurbaşkanı Danışmanı
Trump Gazze Planı uluslararası tepki çekti. ABD eski Başkanı Donald Trump, Gazze için "gayrimenkul anlaşması" ifadesini kullanarak yeni bir tartışma başlattı. Filistin halkı ve dünya liderleri plana karşı çıkıyor.
İsrail’in 15 aylık saldırıları sonucu Gazze’deki okulların yüzde 85’i hizmet dışı kaldı. Eğitim 2 yıldır aksıyor, binlerce öğrenci ve akademisyen hayatını kaybetti.
Eski İsrail Başbakanı Ehud Barak, Trump'ın Gazze'deki Filistinlileri başka yere gönderme planını "hayal ürünü" olarak nitelendirdi ve Arap ülkelerine baskı amacı taşıdığını belirtti.
ABD’de Seattle-Tacoma Havalimanı’nda Japon Hava Yolları’na ait 787-9 Dreamliner, taksi yaparken Delta Airlines’a ait park halindeki Boeing 737’nin kuyruğuna çarptı. Olayda yaralanan olmazken, bazı uçuşlar iptal edildi.
Guatemala Devlet Başkanı Bernardo Arevalo, ABD ile yeni bir göçmen anlaşması imzalandığını açıkladı. Sınır dışı edilen göçmenlerin kabulü ve ulaşım masraflarının ABD tarafından karşılanacağı belirtildi. Ekonomik kalkınma ile göç s
Yozgat Bozok Üniversitesi’nde düzenlenen atölye çalışmasında gençler, iş planı hazırlayarak Yozgat’a özgü girişimcilik potansiyelini keşfetti.
Pazaryeri’nde Kaymakam Ahmed Tayyib Kahraman ve Belediye Başkanı Zekiye Tekin, Pazaryeri Anaokulu’nu ziyaret ederek minik öğrencilerle buluştu, eğitim ve okul durumu hakkında bilgi aldı.
Geçersiz Sertifikalar, Hayali Eğitimler, Ruhsal İstismar: Zuhal Atasoy Dalman’a Acil Müdahale Çağrısı!
Batman'da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Atatürk Parkı'nda düzenlenen etkinliklerle büyük bir coşku içinde kutlandı.
HABER / ERCAN KUTLU - Niks Lounge açılışıyla Beylikdüzü'nde lezzet, zarafet ve kaliteli hizmetin yeni adresi oldu. Fikret Aslan yönetiminde, Orhan Kaya ve Burak Bey’in ortaklığıyla görkemli bir başlangıç yaptı.
Gaziantep Gönüllü Kuruluşlar Platformu, terörle mücadelede yeni bir sayfa açılması için kritik bir açıklama yaptı. 40 yılı aşkın terör sarmalının son bulması için tüm kesimleri işbirliğine davet etti.
Antalya’nın Manavgat ilçesinde, şoför kapısı bulunmayan bir aracın trafiğe çıkması görenleri hayrete düşürdü. Aracı kullanan sürücünün, trafik kurallarını hiçe sayarak tehlikeli manevralar yaptığı iddia edildi.
Bornova İlçe Emniyet Müdürlüğü, ruhsatsız silah taşıyan ve bulunduran şahıslara yönelik operasyonlarla huzur ve güvenliği sağlıyor.
18. TTI İzmir Uluslararası Turizm Fuar ve Kongresi’ ile ‘TTI Health 2. Sağlık Turizmi Fuarı’ düzenlenen törenle açıldı. Turizm sektöründen birçok katılımının bir araya geldiği fuara Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Ferdi Z
Çan’dan Çanakkale’ye gelirken uğramanız gereken leziz bir mekan. Özkan'ın misafirperverliği ve kırmızı etin çeşitliliğiyle damak tadınıza hitap edecek.
Çanakkale, doğası ve tarihi dokusuyla son yıllarda yerli ve yabancı turistlerin yeni gözdesi oldu. Şehir, yılın dört mevsimi ziyaretçi akınına uğruyor.
2025 yılı resmi tatil günleri ve tatil önerileri ile yeni yıla hazır olun.
Yunanistan, Türk vatandaşlarına cazip fiyatlarla gayrimenkul satın alıp oturma izni alma fırsatı sunuyor. Yeni projelerle bu imkan genişletiliyor.
Öğrencilikten öğretmenliğe bir yürek yolculuğu… Saniye Gökoğuz’un ilk romanı Penceremde Kar Çiçeği raflara çıkmadan merak uyandırdı.
Bursa’nın İznik ilçesinde, tasavvuf dünyasının önemli isimlerinden Eşrefoğlu Abdullah Rumi, vefatının 556. yılında anlamlı bir programla anılacak.
İzmir Avaz Araştırma ve Strateji Merkezi’nin ev sahipliğinde düzenlenen “Küresel İklim Değişikliği ve Türkiye’ye Etkileri” konulu konferansta, Ziraat Yüksek Mühendisi Uğur Şimdi önemli değerlendirmelerde bulundu.
Gazeteci-yazar Ravza Zeybek'in kaleme aldığı yeni roman “Kervan”, okuyucuyu içsel bir yolculuğa çıkarıyor. Kitap, hayatın anlamını sorgulayanlar için adeta bir başucu eseri.
HABER / ERCAN KUTLU - Ramazan Bayramı, Bahçelievler’de unutulmaz bir etkinliğe sahne oldu. Vali Davut Gül ve protokol üyelerinin çektirdiği selfie, sosyal medyada fenomenleşerek binlerce beğeni topladı.
Karya Farma HBX Ar-Ge’nin geliştirdiği HBX-HGM71 formülü, laboratuvar ortamında %99,99 oranında patojen yok edici başarısıyla çocukların sağlığına adandı.
Yüksek tansiyon, dünya genelinde 1 milyardan fazla kişiyi etkilerken, hatalı tansiyon ölçümleri yanlış teşhislere ve gereksiz tedavilere yol açıyor.
Ramazan ayıyla birlikte balık tezgahları bereketlendi! Beylikdüzü Balıkçılar Çarşısı'nda sardalya ve istavrit fiyatları dibe vurdu. 3 kilo balık alana 1 kilo bedava kampanyasıyla sağlıklı beslenme fırsatı.
Gazi Üniversitesi'nde Gıda Güvenliği ve Mikroplastik Tehlikesi Paneli Düzenlendi
Bilim insanları, bunamanın hafıza kaybı dışındaki erken belirtilerini keşfetti. Hızlı kilo kaybı ve yüksek iyi kolesterol seviyeleri, bunamanın habercisi olabilir. Bu bulgular, erken teşhis ve tedavi için umut vaat ediyor.
Bahçeşehir ve Bahçekent’te onlarca sitenin elektrik işlerini üstlenen Caner Cimşit, HGS Elektrik markasıyla güvenli, hızlı ve kalıcı çözümler sunuyor. Gönül rahatlığıyla ulaşabileceğiniz bu uzman, sadece arıza gidermekle kalmıyor,
HABER / ERCAN KUTLU - "Bahçeşehir’in başarılı Müdürü Ümit Karaağaç: Okulunda aile seminerleri, fidan dikim etkinlikleri ve spor başarılarıyla eğitimi renklendiriyor! Öğrenciler: ‘Onunla gurur duyuyoruz’."
HABER / ERCAN KUTLU - Bahçekent’in büyüyen nüfusu taziye evi ihtiyacını artırdı. Vatandaşlar, Yavuz Sultan Selim Camii altı veya Kur’an kurslarının bu amaçla kullanılmasını istiyor.
HABER / ERCAN KUTLU - "Servis şoförleri, Bahçekent Emlak Konut Camii çeşmesini araç yıkamak için kullanıyor. Cemaat ve imam rahatsız, yetkililerden acil çözüm bekleniyor!"
Bahçekent’in sevilen ismi Hacı Mürsel Oktay, vefatının ardından Hadımköy Yeşilbayır Mezarlığı’nda defnedildi. Cenazeye yoğun katılım oldu; protokol, cemaat ve sevenleri son yolculuğunda yalnız bırakmadı.
Yozgat’ta “Anadolu Selçuklu Hastaneleri ve Darüşşifa Uygulamaları” Konuşuldu
Niğde Belediyesi, toplumun temel taşı olan aile yapısını güçlendirmek ve gençlerin geleceğe daha sağlam temeller üzerine inşa edilmesini sağlamak amacıyla önemli bir adım attı.
Niğde Belediyesi’nin düzenlediği 2. Tiyatro Festivali, 15-22 Şubat 2025 tarihleri arasında gerçekleşti. Sekiz farklı oyunun kapalı gişe sahnelendiği festivalde, 4000 sanatsever Niğde Belediyesi Kültür Merkezi’nde sanatla buluştu.
Niğde Belediyesi Zabıta ekipleri, yılbaşından bu yana 438 iş yerini denetledi. Hijyen, gıda güvenliği ve fiyat kontrolü yapılarak halk sağlığının korunması hedefleniyor.
Niğde Belediyesi, sömestr tatilinde çocuklar için tiyatro festivali düzenliyor. 18 Ocak-2 Şubat 2025 tarihleri arasında gerçekleşecek etkinlikler eğlenceli ve öğretici oyunlar sunuyor.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.