Tarih: 19.04.2024 00:27

Yeni müfredat milli ve manevi değerlerimize uygun olmalı

Facebook Twitter Linked-in

Milli Eğitim bakanlığı yeni müfredat çalışmalarını duyurduktan sonra büyük beklenti oluşturdu. Yüzyıla aşkın bir süredir Batıyı referans alan müfredatlarla ne nesil yetiştirebildik, ne medeniyetimizi tam anlamıyla inşa edebildik.

Habervakti.com olarak röportaj yaptığımız eğitimciler yeni müfredatla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundular.

 

 

Eğitimci Yazar Ali Erkan Kavaklı "Halkın seçtiği insanlar 22 senedir iktidarda. MEB Ders Programı Hazırlama Komisyonunda Fulbrigth bursuyla eğitim görmüş seküleristlerin dediği oluyor," açıklamasında bulundu. 

Kavaklı, "1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu, eğitimin demokratik olduğunu yazar; milli, manevi değerlere bağlı nesiller yetiştirmeyi öngörür. Ders Kitapları Hazırlama Komisyonu, materyalist dünya görüşüne uygun kitaplar kaleme alıyor. Milletimiz evlatlarının ateist, deist, Batı hayranı olmasından şikâyet ediyor, dedi.

Ders kitaplarının ateizmi telkin ettiğini dile getiren Kavaklı, "MEB’in ders kitapları ateizmi telkin ediyor. Mevcut fen kitaplarını dikkatle okuyan proteinlerin, DNA’nın, moleküllerin ve diğer varlıkların Allah yerine konduğunu görür. 

 

Eğitimci Yazar Ali Erkan Kavaklı'nın dile getirdiği tespitler;

Örnek vereyim;

“Ampul, fener, florasan, el lambasını insanlar yapar; Güneş, yıldızlar, şimşek, ateş böceği kendiliğinden olur.” (Fen bilimleri, s.129)
“Canlılar kendiliğinden doğada bulunur.” (s.162)
“Cansız varlıkların bazıları doğada kendiliğinden bulunur.” ( s.194)
“Hal değişimine verilebilecek en temel örnek doğada kendiliğinden gerçekleşen su döngüsüdür.” (Fizik 9. Sınıf, s.227)
“Proteinlere vücudu idare eden makineler diyebiliriz. Yürümek, görmek, işitmek, kalp atışı, sindirim, solunum, atıkların uzaklaştırılması gibi bütün etkinliklerden onlar sorumludur.” 

“Proteinlerin yapısında azot, karbon, hidrojen, oksijen bulunur. Üretilecek bir proteinin yapısında kaç tane amino asit bulunacağına, hangi amino asit çeşitlerinin hangi sıra ile dizileceğini DNA şifresi belirler.” (Biyoloji 9, s.46)

 

Akılsız varlıkları yaratıcı yerine koyan müfredat ve kitapların neslimizi kaybetmemize yok açtığını söyleyen Ali Erkan Kavaklı, "Akılsız, bilinçsiz varlıkları Tanrı yerine kor; bilgiyi ateist bakış açısıyla anlatılırsanız evlatlarımız ateist olur, deist olur, nesiller elimizden kayıp gider, intiharlar artar. 
İnancımıza ve medeniyet değerlerimize yabancı hatta düşman gençler yetişir. Medeniyet değerlerimize uygun ders kitabı yazdırmamız, En Sevilen Öğretmen Hz. Muhammed’i (sav) örnek alan öğretmenler yetiştirmemiz lazım," dedi.

Eğitimde iktidar olmadığımızı söyleyen Kavaklı, "Seçtiklerimiz eğitimde ne zaman iktidar olacak? Eğitimde Fulbrigth Komisyonu iktidarına kim son verecek? Prof. Yusuf Tekin’den inanç ve medeniyet değerlerimize uygun ders kitapları yazdırmasını bekliyorum" açıklamasında bulundu.
...........

Eğitimci Yazar ve Psikoloji Bilimi Uzmanı Adnan Kalkan ise "Tanzimat döneminden başlayıp Cumhuriyet döneminde hız kazanan eğitimde Batı sekülerizmi, evrim görüşü, din karşıtı müfredat, günümüze kadar devam ede gelmiştir. Milli Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin yaptığı açıklamada yerli, milli ve manevi değerlerimizi bünyesinde barındıran, kendi müfredatımızı yazacaklarını söylemişti. Böylece toplumda ciddi bir beklenti ve ümit oluşturdu. Sayın Cumhurbaşkanımızın da bu söylemler doğrultusunda açıklamalar yapması sonucunda toplumda beklenti daha da arttı " dedi.

Seküler ve evrimcilerin milli ve manevi değerlerimizi referans alan müfredat çalışmalarına karşı baskı oluşturmaya çalıştıklarını söyleyen Kalkan, "Seküler ve evrimci kesim milli ve manevi değerleri içeren müfredata müsaade etmeyeceklerini, evrim ve seküler içerikli müfredatın devam etmesi gerektiği baskısını oluşturmuş ve sürekli algı yönetimi ile Manevi değerlerin müfredata girmesini engellemeye çalışmaktadır. Kalkan toplumsal beklentiye dikkat çekerek "Toplumda bu kadar büyük beklenti oluşmuşken, Sayın Bakan ve ekibi asla bu baskılara boyun eğmemeli. Eğitimin bu kadar çıkmaza girmesi söz konusu iken, yerli, milli ve manevi değerleri barındıran bir müfredat, nesli ihya medeniyeti inşa etmek için olmazsa olmaz önemdedir " dedi.
 
Son olarak "Bu seküler ve evrimci kesimin bir uzantısı da müfredatı yapan komisyonlarda kendini göstermekte" olduğunu söyleyen Kalkan, "Bu komisyondaki milli ve manevi değerlere karşı olan kesimi oraya kim, hangi kriterlere göre ve nasıl seçti? Bunlar Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Milli Eğitim Bakanının söylemlerine karşı çıkacak kadar kimden cesaret alıyor ve sırtını kime dayıyorlar? Bunların da araştırılmasını talep ediyoruz." dedi.

 

Kalkan, "Bu son çıkış ve eğer değerlerimiz içerikli bir müfredat yapmazsak, karanlık bir tünelde ilerlemeye ve medeniyeti gençlikle beraber kaybetmeye devam edeceğiz. Nitekim nesillerimiz yönünü batıya çevirmiş aşağılık kompleksi ile yetişmiş ve kendi toplumuna ve inancına yabancılaşmış durumdadır. Kendi inancına ve toplumuna yabancılaşan bir nesil ile hangi medeniyeti inşa edeceğiz ve hatta hangi medeniyeti koruyabileceğiz? Asıl beka meselesi müfredattır" dedi.

Habervakti.com'a roportaj veren Prof. Dr. Halim Ulaş ise bu müfredatı "Köprüden önce son çıkış" olarak niteledi.

Ulaş, "Bir süredir MEB, Yeni Türkiye Yüzyılı parolasıyla program güncelleme çalışmaları yapıyor. Aklı gözünde, sürekli aynı nakaratı tekrar eden malum güruh, süreçten rahatsız. Demek ki program içinde güzel öneri ve uygulamalar mevcut, bunu düşman oklarından anlıyoruz. Gel gör ki basına sızdığı kadar yeni programın, vaat edilen, Yeni Türkiye Yüzyılı hayalini gerçekleştirmekten epey uzak olduğu da apayrı bir gerçeklik durumu" dedi. 

Müfredat programı ile ilgili tespitlerde bulunan Ulaş, "Aşağıdaki gerekçelerle ölü doğma ihtimali yüksek, bu programın felsefesi ile ilgili birkaç tespitte bulunacağım, umarım ilgili ve yetkiler tarafından dikkate alınır ve köprüden önceki son çıkıştan çıkılır" açıklamasında bulundu.

Prof. Dr. Halim Ulaş'ın program felsefesi ile ilgili tespitleri şöyle;

1- Ülke olarak, ateş çemberi içinde bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu stratejik konumlanma, bir ayağı yerli milli bir ayağı evrensel bir duruşu da bir anlamda zorunlu kılıyor. Evrensel düzeyde, bilgi, teknoloji, sanayi hamlesine sahip olmalıyız. Ama bir o kadar bu teknolojiyi 15 temmuzda olduğu gibi kendi milletine değil, düşmana doğrultacak bir yerli ve milli karakter inşaası da zorunlu bir durum. Dünya vatandaşı mantığıyla bir program felsefesi inşaa ederseniz, programın zayıf karakter çıktıları, her türlü etki ve manipülasyona açık hale gelir, satın alınır, size düşman yapılır. Seküler, hümanist, dostunu düşmanını bilmeyen, batı felsefesine göre inşaa edilmiş, “Milletim nev-i beşerdir, vatanım ruy-i zemin” düşüncesi bize ait değildir, olamaz ve olmamalı. Ve biz çocuklarımızı bu mantıkla yetiştiremeyiz!

2- Yığınla, ezber-teorik bilgi dayatması yerine, programın beceri temelli bir felsefe ile ele alınması pozitif bir durumdur. Ancak programın özü itibariyle Avustralya, Yeni Zelanda ve Kanada eksenli STEM çağrışımlı mekanik bir yapısı var. Çünkü program geliştirme çalışmalarına katılanlar, milli ve evrensel arasında bir sentez yapmak yerine, akademik başarıyı esas alan bir modeli “tam ve eksiksiz” kabul edip bu bakış açısıyla program geliştirme gayreti içindeler. Konuyla ilgili yaptıkları bilimsel çalışmalar neticesinde, bu çalışmaların uzun vadede Türk toplumu üzerindeki, psikolojik, sosyolojik etkilerin ne olacağı bütüncül yaklaşımından uzak, kopyala/yapıştır yöntemiyle bir süreç inşaa etmeye çalışmışlar. Teori kulağa hoş gelebilir, ama uygulamada, özellikle uzun vadede nasıl bir toplum inşaa edileceği fikri/endişesi yoksa, kaş yaparken göz çıkarma ihtimali her zaman yüksektir. Özetle, batılı toplumlar için dikilmiş bir giysinin, kendilerine yakışsa da bizde eğreti duracağı aşikardır.

3. Programın, zenginleştirme ve farklılaştırma etkinlikleri öngörmesini olumlu bir yaklaşım olarak görüyoruz. Fakat incelediğimiz kadarıyla, bunun nasıl yapılacağı ve unsurları tam olgunlaşmamış bir halde. Bu itibarla, büyük vaatlerle büyük beklentiler oluşturan program, sanki aceleye gelmiş, üzerinde tam çalışılmamış bir görüntü arz ediyor.

4. Son olarak, programda rol-model olarak görülen ve takdim edilen şahıslar, klasik öğretiler yerine, farklı bir bakış açısıyla sunulmalıdır. Çünkü insanlar zatı için değil taşıdıkları sıfat ve özellikler sebebiyle sevilir ya da sevilmezler. Değer odaklı bir yaklaşımla, rol-model olarak takdim edilen şahısların, doğruluk, cesaret, metanet, fedakarlık, yardımseverlik, sağlıklı yaşam tercihi gibi vasıfları gerçek hayat öyküleri ile ön plana çıkarılarak, gençlerin, hangi vasfı niçin örnek almaları gerektiği üzerinde önemle durulmalıdır, dedi.

5. Prof. Dr. A. Halim Ulaş, "özetle, yüzyılın pedagojik bir yanlışı olan karma eğitimden demokratik eğitime geçişten tutun, edepli, ahlaklı, faziletli, bilgili, tecrübeli, imanlı, çalışkan, girişimci, sorgulayan, bir nesil yetiştirmeye kadar, toplumun önemli bir kesiminin sizlerden büyük beklentileri var. Bu beklentileri karşılayacak, cesur adımlar atmak, sizleri tarih önünde en şerefli bir makama yükseltecek ve bu millet sizlere minnettar kalacaktır. dedi. Habervakti.com olarak biz de müfredat çalışmalarını yakından takip etmeye devam edeceğiz.

Kaynak: HaberVakti, 18.04.2024 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —