“Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır.”
İşte tam da burada 27 Mayısta bu iradeyi ortaya koyan ecdadımız, yani dedelerimiz ve babalarımız, ihtilale karşı çıkmayı maalesef hayatlarıyla ödemişlerdir.
O zamanda olmayanlar bunu bilemezler.
Bu konuyu babam üzerinden hatırlatmaya çalışacağım.
Babam iyi bir demokrattı. Sivas gibi, Merhum Erbakan’a kadar CHP’den başka partiye yer olmayan Sivas’ımız Erbakan’dan sonra değişim gösteren ve farklı hal alan bir şehirdir. Onun için o zamanki ortamı ve iklimi tahmin edebilirsiniz.
Babam derdi ki;
“Devrimlerle kültürümüz öyle devrildi ki, evlad babayı anlayamıyor. Dede ile ise kültür bağları tamamen koptu.
Mesela harf devrimi ile ve latin harflerini kullanma zorunluluğu ile bilimden, dinden, dilden vb. tamamen koparıldık. Bilgi hazinesiyle dolu kütüphanelerimiz yüzünü bizden çevirdi, bize küstürüldü. Dünya bilimde ve kültürde yoluna devam ederken bizi model alıyorken, biz herşeyimizi silip, herşeyde bizden çok geride olan onları model aldık. Teknolojide bırak ilerleme, elimizdekileri de anlamaz hale geldik. Ata et ve aslana ot verdik.
Evladım senin ananın, bacının örtüsünü yırtarak, soyundurup topluma saldılar. Bu neyimize katkıda bulundu? Bilakis ahlakımızı bozdu. Dinimizi tahrif etti. Ben onun için bir alternatif olan Menderes için herşeyimi verirdim.”
İşte babam o zaman hiçbir siyasi beklentisi olmadan her türlü fedakârlığa katlanarak kendisi gibi düşünen köylüleri de etrafında toplayarak Sivas gibi bir şehirde Demokrat Parti adına gayret göstermiştir. Yoksa siyasetçi olduğundan dolayı bunları yapmış değildir.
Neyse saadete gelelim. Rahmetli Babam ise Demokratik parti kuruluşundan sonra ilk defa Sivasa gelen Merhum Menderesi köylülerle ve 11 traktörle karşılayan kişidir.
Karşılama sırasında kendini silahlarla donatmış olan babam, çünkü koruma görevini üstlenmiş, hava alanına gidiyor.
Rahmetli Menderes ise o zaman karşılayan bu grubu karşısında görünce secdeye kapanıyor ve Allah’a şükrediyor.
Diyor ki:
“Ya Rabbi tam beklediğim bir karşılama topluluğuyla karşı karşıyım. Sana sonsuz şükürler olsun Allahım.”
Sonra hükümet meydanına getiriyorlar, konuşmalarını yapıyor. Hikaye çok uzun.
Ancak orada da maalesef korumaları etrafında köylülerdir.
İşte zavallı dediğim ve sonradan bu yaptığından pişman olduğunu söyleyen, tabii babamın da bu geçmişteki yaptıklarını bilen o birisi; ihtilalde evemize gelip dışarıdan alaylı bir şekilde babama bağırarak:
“Mehmet Ağabey işte himayesi için hayatını ortaya koyduğun Menderes’in idam edildi gözün aydın” diyor.
Rahmetlik babam o zaman neye uğradığını şaşırıyor, dışarıya fırlıyor bu ülkeye hizmet eden, bir başbakan ne yaptı da idam edildi. Ey ahali siz buna karşı ne yapıyorsunuz diye haykırıyor.
Daha sözünü tamamlayamadan babamın ağzını kapatıyorlar ve adliyeye sevkederek tutukluyorlar. Babamı apar topar nezarete götürüyorlar.
Tabi sonuç idamla yargılanacak, ama Cenabı Allah’ın bir tevafuku, babamın karşısına tanıdık bir ağır ceza hakimini çıkarıyor.
Hikaye burada da uzun ve o zaman sokaklar bomboştu. Sıkıyönetim izin saatleri dışında kimseyi sokaklarda göremezdiniz.
Bu esnada ben ilkokula giderdim ve korkarak titreyerek gider gelirdim. Çünkü niye? Artık aile tanınmıştı ve acaba bize babamın bu davranışından dolayı ne yapacaklar diye çocuğuz ya.
Kim sesini çıkarabiliyordu ki o zaman değerli okuyanlar…
Şimdi konuşmak kolay neden çünkü devlet şimdi Menderes’e sahip çıkıyor, koruyor ve rahmetliyi yassıadadan çıkararak İstanbul’da mevcut yerine defnettiler.
Yaşasın zalimler için cehennem. Cennet ucuz olmadığı gibi cehennem dahi lüzumsuz değil. Bir de şunu söylemek isterim o babamın o kahramanlığını ve o zaman gösterdiklerini şahsen ben şimdi binde birini yapamadığımı itiraf etmek istiyorum.
Bunu Watsap gurubunda babalarımız ne yapmışlara cevap için ele aldım.
Yoksa böyle bir yazı gündemimde yoktu.
Allaha emanet olun.