Nefs, ibadet halinde dahi kendini beğenir, başkalarının eksik ve kusurlarına takılarak dolaylı yoldan kendini üstün görür.
Şeyh Sadi-i Şirazi, Gülistan adlı eserinde şu hatırasını nakleder:
"Çocukluğumda da ibadetlere çok düşkündüm. Geceleri kalkar, ibadetle meşgul olurdum. Bir gece babamın yanında oturuyordum. Bütün gece gözümü yummamış, Kuran-ı Kerim’i elimden bırakmamıştım. Bazı kimseler ise etrafımızda uyuyorlardı. Babama:
'Şunların bir tanesi bile başını kaldırıp iki rekat teheccüd namazı kılmıyor, sanki ölü gibi uyuyorlar.' dedim.
Bu sözüm üzerine babam kaşlarını çattı ve:
'Oğlum! Başkalarının dedikodusunu edeceğine, keşke sen de onlar gibi uyusaydın!' karşılığını verdi.
Şems Tebrizi hazretleri buyurdu ki:
"İbadeti korumak, onu yapmaktan daha zordur. O, tıpkı çabuk kırılan cam eşya gibidir. Ona, riya, gurur, ucub, kibir dokunsa ve değse kırar."
Ataullah İskenderi hazretleri şöyle anlatır:
"Ey talip, ibadet etmeyi boş vakit bulma şartına bağlaman ve ertelemen, Nefsi emmarenin ahmaklığındandır."
Hadisi şerifte buyrulur:
"Geri bırakanlar helak oldu."
"Hayırlı işler geriye bırakılmaz."
Kuran-ı Kerim’de:
"Siz dünya hayatını seçiyorsunuz. Halbuki ahiret hayatı daha hayırlı ve devamlıdır." (A’la/16)
“Yüce Rabbimiz, bizi bir an dahi olsa bize bırakma, nefsimizle ve şeytanla olan mücadelemizde ömür boyu bize yardım et.” Amin…