Kıymetli Dostlarım!
Bir ağaç düşünün. O ağaç, önce bir tohumdur. Çeşitli vesilelerle, fidan olur sonra büyür meyve verir. Meyve de ağacın en güzel verimidir. Ağaca ne kadar bakım yapılırsa o kadar güzel meyve verir.
Ağaçlar budanmalı, gübrelenmeli, zararlılara karşı ilaçlanmalı, ihtiyacı olan su verilmelidir.
Tıpkı insanoğlu gibi.
Çocuklar da insanoğlunun en güzel meyveleridir.
Çocuklarımız daha annesinin karnına düştüğü andan itibaren dünyadan haberdar olmaktadır.
Bu dünyada çocuğumuzun nasıl ve nerede yer almasını istiyorsak, öncelikle biz ona, o şekilde davranmalıyız.
Çocuklar, kendini dünyaya getiren, bakıp büyütüp yetiştiren ailenin, bir yansımasıdır. Yani ailesinin aynasıdır.
Çocuğumuzun yapmasını istediğimiz bir şeyi biz yapmıyorsak çocuğumuz da yapmaz. Tam tersi, çocuğumuzun yapmasını istemediğimiz bir şeyi biz yapıyorsak, çocuğumuzu, o yapmasını istemediğimiz şeyden uzak tutamayız.
Çocuklarımıza, öncelikle kendimiz örnek olmalıyız. Hal hareketlerimizle, oturup kalkmamızla, konuşmalarımızla… Kısacası tüm yaşantımızdaki tutum ve davranışlarımızla onlara önderlik yapmalıyız. Biz, anne babamıza vefalı olursak, çocuğumuz da bize vefalı olur. Biz ne kadar hayırlı evlatlar olursak, çocuklarımız da bize hayırlı evlatlar olur.
Çocuklarımızı başkalarının çocuklarıyla asla kıyaslamamalıyız. Herkesin farklı yaşam tarzı vardır. Filancanın çocuğu şöyle yapmış, böyle yapmış dediğinizde, çocuğumuzun, “onun anne babası da şöyle yapmış böyle yapmış, siz ne yaptınız” gibi soru aklına gelebilir.
Filancanın çocuğunun yaptıklarını, sizin çocuğunuzun da yapmasını istiyorsanız, siz de diğer çocuğun anne babası gibi yapmalısınız.
Büyüklerimiz, çocuğa yapılan yatırım asla kaybettirmeyen yatırımdır demiştir.
Çocuklarımıza sahip çıkalım.
Anlatılır ya, hocanın biri cemaatine, çocuklarınız şöyle açık giyiniyor, böyle açık giyiniyor şeklinde sözler söylerken cemaatten birisi “e hocam senin kız da bizimkilerden daha açık giyiniyor ona niye bir şey demiyorsun” deyince hoca da “benim kıza da yakışıyor haaa” demiş.
Acı olan şu ki, inanandan inanmayana, dinsizinden dindarına çocuklarımız kötü yetiştiriliyor.
Çocuklarımıza nasıl giyinmesi gerektiğini biz kendi giyimimizle örnek olmalıyız. Arkadaşlarına dikkat etmeliyiz.
Arkadaş çevresi çok önemlidir. Kuş gördüğü yuvayı yapar derler. Biz çocuğumuza ne öğretirsek öğretelim, ne kadar eğitirsek eğitelim, eğer çocuğumuzun arkadaşlarının kimler olduğunu takip etmez başıboş bırakırsak, çocuğumuzun aklının çelinmesi, arkadaşlarına benzemesi kaçınılmazdır. Söyle arkadaşını senin kim olduğunu söyleyeyim sözü burada iyi bir örnektir.
Önemli bir husus da çocuklarımıza kendi başlarına birşeyler yapabilmesine teşvik etmektir. Hayatta bizler her zaman çocuklarımızın yanında olamayabiliriz. İşte burada ebeveynleri yanında olmadıkları zaman neler yapması gerektiğini bilmeleri gerekir.
Yazımı son bir not ile bitiriyorum.
Bir ailede anne ve baba her yıl yazın, çocukları ile trene binip köylerine, aile büyüklerinin yanına giderlermiş. Tatil bitince de aynı trenle evlerine geri dönerlermiş.
Bir zaman sonra çocuk yine küçük olmasına rağmen, o yıl köye yalnız gitmek istemiş.
Çocuk, anne ve babasına demiş ki:
- Artık büyüdüm. Bu yıl köyümüze tek başıma gitmeyi denesem, ne dersiniz?
Anne ve babası kısa bir değerlendirmeden sonra fikir birliğine vardılar ve yalnız göndermeye karar vermişler.
Tren istasyonuna gelmişler. İstasyonun platformundan ona el sallayıp uğurlarken ve vagonun penceresinden son tembihlerini tekrarlarken çocuk sıkılmıştı:
- Evet biliyorum, biliyorum. Yüzlerce kez aynı şeyleri söylediniz!
Tren kalkmak üzereyken babası:
- Oğlum olur ya kendini rahatsız ve yalnız hissedersen ya da korkarsan bu senin için, demiş ve oğlunun cebine bir şey koymuş.
Ve yolculuk başlamıştı. Çocuk artık tek başınaydı.
Etrafında yabancı insanlar birbirleriyle itişip kakışıyor, gülüyor, kompartımana girip çıkıyorlarmış.
Kondüktör çocuğun biletine bakarken, yalnız yolculuk yaptığını söylemiş.
Trendeki yolculardan birisi ona acır gibi bakmış. Başka kişilerden çocuğa işaret edip fısıldaşanlar olmuş.
Çocuk birden, kendini çok huzursuz hissetmiş. İnsanların her bakışında rahatsızlığı daha da artmış. Başını önüne eğmiş, koltuğun köşesinde adeta büzüşmüş. Ve gözyaşları yanaklarından süzülmeye başlamış.
İşte o anda babasının cebine bir şey koyduğunu hatırlamış. Titreyen elleriyle, el yordamıyla o küçük kâğıt parçasını bulmuş ve açmış. Kağıtta şunlar yazılıymış:
- Oğlum! Biz son vagondayız.
"Çocuklarımızın uçmasına izin vermeliyiz, onlara güvendiğimizi göstermeliyiz. Ama onlar hayatı göğüsleyene kadar da son vagonda olmalıyız.”
Selam sevgi ve saygılarımla.