Bu bedeli ödemektende şeref duyuyorlar, çünkü onlar sadece alemlerin Rabbine teslim olmuş bir avuç yiğitlerdir: “Onlar öyle yiğit erlerdir ki, Allah'a verdikleri sözü yerine getirip canlarını verdiler. Kimileri de canlarını verecek vakti beklemektedirler.” (Ahzap, 23) Bu yiğitler düşman ile karşılaşınca “bu Allah ve Resul’ünün bize vaad ettiği şeydir derler ve gerekeni yaparlar.” (Ahzap, 22)
Onlar zalim ile, zulüm ile karşılaşınca olması gerekeni yaparken bizler ne yapıyoruz? Söyleyeceklerim biraz ağır ama acı gerçekler olacaktır. Bizler ahlaken yahudileştik ve olaylara onların verdiği tepkiyi veriyoruz, onlar gibi davranıyoruz.
Bizler yeryüzündeki zulümlere karşı mücadele etmekle emrolunduk. Mazluma umut, zalime korku salmak için harekete geçmemiz gerekirken ‘savaş emrine Yahudiler gibi’ cevap vermeye başladık. Onlara savaş emri gelince şöyle dediler: “Ey Mûsâ! Onlar orada bulundukları sürece biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız!” dediler. (Maide-24)
Yahudiler itaatsizliklerinin sebebini şöyle açıkladılar: “Ey Mûsâ! Orada zorba bir topluluk var, onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. Ama oradan çıkarlarsa biz hemen gireriz.” (Maide-23) Zalimden korktukları için Allah'ın emrine itaat etmediler. Bu bahane size de tanıdık geldi değil mi? Filistin'e niye yardım etmiyorsunuz sorusuna, güç sahipleri bize de saldırır diye cevap veriyorlar. Akıl tutulması yaşamış, zalimin gücünü alemlerin Rabbinin gücünün üstünde gören Yahudi ahlakı kalplerimize yerleşmiş.
Halbuki bize yakışan Bedir savaşında Sad b. Muaz’ın gösterdiği tavrı göstermektir: “Yâ Rasûlallah! Nasıl uygun görürsen öyle yap. Biz seninle birlikteyiz. Seni hak din ile ve Kur’ân-ı Kerîm ile gönderen Allah’a yemin ederim ki, sen bize denizi gösterip dalsan, biz de seninle birlikte dalarız…” Allah'ın ve elçisinin emrini tüm güçlerin emrinin üstünde tutan ve dinini hakkıyla yaşayan mümin modeli işte budur. Allah için bir iş yapılması gerektiğinde sağına soluna bakmadan ben yapayım diyen mümin modeli…
İşte biz bu orijinal tavrı kaybettik ve Yahudilerin peygamberine yaptığını yapmaya başladık. Zulmü durdurmak için harekete geçmemiz gerekirken korkaklığımıza kılıf uydurduk, tıpkı Yahudiler gibi. Onlar güçten korktuğunu söylüyor, bizde aynısını söylüyoruz. Devlet aklı gereği zalimin yanında olunması gerektiğini söylüyoruz. Dil ile zulme karşı geliyoruz, fiiliyatta da zalime destek veriyoruz.
Mazlumu katleden aşağılık İsrail askerlerinin karnını doyuruyoruz, bu ümmetin liderleri! olduğunu iddia edenler zalim ile ticaret yaparken hiç mi utanmazlar? Hadi İslam gibi bir derdiniz olmadığı aşikardır, bir Yemen kadar, bir Güney Afrika kadar da mı insanlığınızdan utanmıyorsunuz? Bu ümmet insanlık tarihi boyunca böyle bir zilleti yaşamadı. Bu ümmete bu zilleti reva görenler şunu unutmasınlar: İncittiğiniz yerden kırılacaksınız, üç maymunu oynadığınız bu zulüm bir gün sizinde başınıza gelecek ve bugün nasıl sessiz kalıyorsanız aynısını size de yaşatacaklar.
Bu ayıbı örtmek içinde insanların dini duygularını tatmin etmeye çalışıyorsunuz. Allah nurunu tamamlayacaktır, Allah bu Yahudilerin sonunu getirecektir diyorsunuz. Madem bunları Allah yapıyorsa siz niye varsınız? Ne diye ümmetin lideri gibi davranıyorsunuz? Yahudilerin yaptığı gibi Allah'ı ve peygamberini savaşa gönderip konfor alanınızın dışına çıkmıyorsunuz. Mitingler ile insanların gazını alıp hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsunuz? Mitingde İsrail'in zalim olduğunu söyleyip sonra da İsrail askerlerinin karnını doyururken hiç mi vicdanınız sızlamıyor?
Son söz olarak: Allah'tan korkun başkasından değil. Cenneti kaybetmekten korkun, makamı kaybetmekten korkmayın. Ölümden değil, ölümü öldürenden korkun. Yahudi ahlakını artık terk edelim, sahabenin ahlakını kendimize örnek alalım. Yeryüzündeki zulme imanın tavrını gösterelim, zilletin değil.