ZÜLEYHA ÇAĞLAYAN

Tarih: 26.10.2024 18:04

ANT İÇERİM!

Facebook Twitter Linked-in

Bu aralar bu soruyu çok sordum kendime? Bir şeye şahit olursunuz kimi zaman, yada bir şey yaşarsınız. Tüm doğrularınızı, inandığınız pek çok şeyi, peşine düştüğünüz bir davayı sorgulatır size yaşadığınız yada şahit olduğunuz şeyler. Kaleleriniz, burçlarınız yıkılır. Son on günüm tam olarak bu yıkıntının, bu ağır enkazın altında geçti.

Ben sağ ideolojiye sahip bir insanım. Siyaset konusunda fanatik olmamakla birlikte manevi kimliğini önceleyen bir Müslüman Türküm. Bunları itibarsızlaştıracak, kıymet vermeyecek hiç bir yapıyla, partiyle, stk ile yan yana bulunma ihtimalim de yoktur. Yazmamın amacı da değerlerimi itibarsızlaştırma gayretindeki tüm oluşumlarla mücadele etmektir. Amacım ; dinî hassasiyetlerimi, milli ve manevi değerlerin bir insanın yaşam gayesi olması gerektiğini, insan olarak yaradılış gayemizin yemekten, içmekten, gezmekten, eğlenmekten ibaret olmadığını anlatmaya çalışmaktır. Yazıyorum çünkü dünyanın derdini,  ülkemin ağırlığını yüreğimde taşıyorum.

Bu yazacaklarımı da  muhalefet etmek için değil yine aynı hassasiyetle inandıklarımı dillendirmek için yazacağım;

Adına “Çözüm süreci” denilen dönemi hiç bir zaman desteklemedim. Çünkü hiç bir zaman bir “Kürt” sorunumuz olduğuna da inanmadım. Bizim terör sorunumuz var. Memleketimizin bir kısmını yaşanmaz hale getiren, devletin atadığı memurların o yerlerden kaçmasına neden olan, bir kısım hizmetin o bölgelere geç ulaşmasına neden olan, devletçe verilen hizmeti yakan, yıkan, yok eden, dolayısı ile sonuç olarak bölge insanının da geri kalmasına vesile olan bir sürecin mimarı da olan hep ve sadece “TERÖR SORUNUDUR” Ve bu sorun sadece bölge insanına değil tüm ülkeye zarar verip kan kaybettirmekte, Türkiyenin tüm enerjisini emmektedir. Bunun dışında bu ülkede  Kürt kardeşlerimize dez avantaj yaratan hiç bir uygulama bulunmamaktadır. Aynı sınavlara tabi olup aynı memuriyetlerde, görevlerde çalıştırılmaktadırlar. Aynı kurumlardan aynı kalitede hizmet alıp, aynı yol, su , elektrik vs. Devlet hizmetlerinden faydalanmaktadırlar.

Bütün bunlar bölge insanına zaman zaman olduğu gibi “DOĞRU İNSANLAR” ve “DOĞRU YÖNTEMLERLE” anlatılabilir. Örneğin Sn. Süleyman SOYLU’nun bölgedeki karşılığı herkesin malumu idi. Büyük bir güven telkin etmiş, büyük bir sevgi ile mukâbele görmekteydi.

Defalarca kez, bölge terörden temizlendiğinde, yöre insanına yani  “KÜRT KARDEŞLERİMİZE” bir özgüven geldiğine, bölgedeki kaos ve pkk baskısı nedeni ile kapanan kepenklerin açıldığına, sosyal yaşamın hareketlendiğini, sporun, ticaretin, turizmin canlandığına şahitlik ettik. Gölgeler çekildiğinde devletin güneş gibi bölgeyi nasıl ışıttığına ve ısıttığına tanık olduk. Teröre olan destek azaldı. Anneler cesaretle terörün içerideki unsurlarından hesap sorar hale geldiler. Teröre teslim olmuş, şehit ailelerinin hassasiyetlerine gölge düşürecek yöntemlerdense bunu  tekrar temin edebiliriz.

Dünya üzerindeki hiç bir terör yapısı milli değildir. Kendi kaynaklarından beslenmez. Beslendiği tek yerel kaynak kandırılmış, beyni yıkanmış insan gücüdür. Gerisi farklı devletlerce/ kurucularca finanse edilir. Ve terör “insan kaynağını” farklı idelere  bağlayarak beyin yıkamak sureti ile kandırılan insanları farklı amaçlar için kullanır. Bazen bir ülkenin yürüyüşünü engellemek, bazen yıkmak, bazen bölmek, bazen gelişimini engellemek için…

Bu gün devlet pek çok resmi ağızla terörün hareket kabiliyetini yitirdiğini beyan ederken Terör örgütü elebaşı “Öcalan’ı” meclise davet ettik. Umut hakkı vaad ederek. Senin , benim , yan komşumun, her evden bir aslan parçasının, bir ana kuzusunun, bir babanın, bir evladın, bir eşin şehadetinin sebebi olan terör örgütünün başına özgürlük teklif edildi evet. Ne için? “Pkk yı bitirdik dağılın”  demesi için. Çözüm sürecinde kaldırıldığımızı söylerken; aynı odakların bizi bir kez daha kandırmalarını teklif ediyoruz sözünün hiç bir  hükmü olamayacak vatan haini bebek katillerine. Meşreplerinin kahpelik, ihanet üzerine olduğunu bile bile, göre göre… Bu nasıl bir umutsuzluk iklimidir onca şehidin ailesi için anlayamıyor musunuz? Nasıl bir sızı, nasıl bir azaptır bu adamın üç cümlesinden medet ummak, bunun üzerine bir  hesap yapmak. Yol haritası belirlemek. Diyelim ki terör bitti , tutunacak dalı kalmadı. Bunu bunun ilanı için yapıyoruz gerçekten; Bu durumu birinin teyit etmesine ihtiyacımız yoktur. Zaten ortada bizi o veya bu şekilde sıkıntıya sokacak bir durum kalmamıştır. Yada ; diyelim ki terör bitmedi, sınırımızın gerisinde 2-3 milyon PKK/ pyd teröristi var- ki muhtemeldir çıkacak savaş için kuvvet toplamış olabilirler, desteklenip palazlanmış da olabilirler hatta bunların yüzde doksanının İsrail’li , ABD ‘li, Alman, Fransız, İngiliz olacağı garantidir. Onlardan mı korkacağız? Korkup onların başımıza musallat ettiği ve hali hazırda onların güdümündeki bir yapı ile pazarlığa oturup sözlerine itibar mı edeceğiz. Farzedin ki Apo çıktı mecliste konuşup pkk’yı lağvettiğini söyledi. Umut hakkı verip saldık. Sözüne sadık kalma ihtimali var mıdır? Onların safında bizimle savaşırsa ne yapacağız? Yanlış hesap yapmışız mı diyeceğiz? Zaten herhangi bir   terör  örgütünün, kurucuları hilafına bir aksiyon geliştirmesi ihtimali var mıdır? Elbette ki yoktur. Onlar yine İsrail ve abd lehine aksiyon alacaklardır pek tabi.

Bizim ilk önce buraya kıvılcım düşse dünyayı yakacak çözümler bulup zamanı gelinceye kadar uhdemizde saklamamız gerek.

Evet: Ufku görme kabiliyeti olan her insan İsrail’in “Arz-ı mev’ud” hezeyanı nedeni ile Türkiye’deki topraklar üzerinde de hak iddia edeceğini ve bunun için gerekirse kan dökmeye kalkacağını görebiliyor. Ama öncesinde bunu masada temin etme gayretine gireceklerdir. Ulus devletin yıkılıp yerine eyalet sisteminin ve özerk bölgelerinin getirilmesi ise bu masanın ilk çalışması olacaktır.

Bu minvalde bir kez daha haykırıyorum; Öcalan’ı meclise çıkartıp onun üç cümlesinden medet ummaktansa faraza/ sınırıma yığılmış 2 milyon pkklı ile savaşmayı, İsrail yada onun içerideki taşeronları ile masaya oturup ulus devlet yerine eyalet sistemi ve bölgesel özerklik kurgulamaktansa dünya ile savaşmayı tercih ederim. En azından bunca şühedanın vebali ile değil şerefimle ve ŞEHADETLE  ölürüm.

Buradan ant içiyorum; 
Devletime ve milletime yönelecek tek bir tehdit / silah kalmayıncaya kadar, dinime, bayrağıma, toprağıma, ırzıma, namusuma siper olacağıma , birliğime musallat olacak herkes ve her şeyle ölümüne mücadele edeceğime ant içerim!!!!

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —