Migren agrilarinin günlük süregen basagrisi durumuna geldigi hastalarda, patogenezin biraz
farkli olabilecegi öne sürülmektedir.
Bu görüslere göre biyokimyasal düzeyde glutamat, glisin gibi transmitterler ve tirozin metabolizmasindaki degisiklikler kronik migren olusumuna katkida bulunmaktadirlar.
Fonksiyonel açidan da migren atagi sirasinda gelisen santral sensitizasyonun ataklarin sikligi ile süreklilik kazanmasi sonucunda allodini ve kronik migren olustugu kabul edilmektedir.
Kronik migrenli hastalarda agrinin sikligi nedeni ile bilinçsiz ilaç kullanilmasina bagli, bir diger deyisle spesifik migren ilaçlarinin ayda 8’den fazla, agri kesicilerin ayda 15 günden fazla alinmasi sonucu tedaviye dirençli IAK-BA olusmaktadir.
Bu agrilara klinikte sikça rastlanmasina, sosyo-ekonomik yükünün yüksek olmasina ve ayrica üzerinde çalisilmasina karsin IAK-BA’nin mekanizmasi tam olarak açiklanamamistir.
Son yillarda yapilan çalismalar sonucu IAK-BA olusumunda birden çok faktörün rol oynadigi düsünülmektedir.
Opioid analjeziklerle yapilan yeni çalismalar, kronik opioid kullaniminin glial hücreler üzerindeki toll-like reseptörleri aktive ederek (bu klinik olarak agri artisi olarak yansiyan proinflamatuvar durumla sonuçlanir) agri eksaserbasyonuna yol açabilecegini isaret etmektedir.
Hiperaljezi bir baska anlatimla yinelenen basagrilari ile nosiseptif yollarin yinelenen aktivasyonuna bagli olusan bir santral sensitizasyon ile glial aktivasyona bagli agri fasilitasyonu arasindaki kümülatif interaksiyon sonucu olusur.
Klinik olarak öyle görünür ki IAK-BA’nin baslamasinda ve sürmesinde hem davranissal hem de biyolojik etmenler rol oynamaktadir.
REFLEKSOLOJININ YERI VE ÖNEMI
Tamamlayici ve alternatif tedavilerin kullanimi her geçen gün artmaktadir ve saglik profesyonelleri arasinda da oldukça popüler hale gelmistir. Tamamlayici ve alternatif tedaviler arasinda yer almaktadir refleksoloji.
Manipulatif ve vücut temelli uygulamalardan biri olan refleksoloji, yaklasik 5000 yil öncesine dayanan, yapilan arastirmalar ve ilginin artmasiyla birlikte modern saglik hizmetleri içinde yeniden ortaya çikan eski bir tedavi yöntemidir (Morey 2005, Quinn ve ark.2008).
Günümüzde ABD basta olmak üzere Ingiltere, Belçika ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinde okullar açilmis ve refleksoloji birçok alanda tamamlayici ve alternatif tedavi yöntemi olarak kullanilmaktadir (Botting 1997).
Son yillarda ebelik ve hemsirelik meslekleri arasinda oldukça popüler bir hale gelmistir (Wilkinson 2002, Mollart 2003, Tiran and Chummun 2005, Wang ve ark. 2008). Ortopedi, nöroloji ve palyatif bakim alanlarindaki kullaniminda bir artis söz konusudur (Wang ve ark. 2008).
Refleksoloji, ayaklardaki iç organlar, salgi bezleri ve vücut bölümlerine karsilik gelen özel noktalara basinç uygulamak için basparmak ve isaret parmagi kullanilarak yapilir.
Ilgili noktaya basinç uygulandigi zaman elektrokimyasal sinir uyarilari aktive olur, sinir sisteminin uyarilmasi ile uyari periferal sinir sistemi tarafindan algilanir ve bir mesaj olusturur.
Bu mesaj afferent nöronlarla bir gangliona, santral sinir sistemine iletilir. Gangliondan geçen mesaj efferent nöronlarla spesifik organlara, bezlere iletilir ve mesaja cevap olusur ( Xavier 2007).
Refleksolojiye olan ilgi giderek artmakta ve insanlarin çesitli saglik bakimi veren kuruluslardan ve özel gruplardan refleksoloji talebi sayisinda bir artis oldugu arastirmalarla ortaya konmaktadir.
Kuzey Dogu Iskoçya’da 1993-1999 yillari arasinda toplumsal arastirmalar üzerine yapilan bir incelemede, insanlarin özellikle refleksoloji, aromaterapi kullaniminda anlamli bir artis oldugu bildirilmistir (Emslie ve ark. 2002).
Yom ve Lee (2008) Kore’de yaptigi çalismada hemsireler tarafindan en fazla bilinen ve uygulanan tamamlayici ve alternatif tedavi türünün %10.1 ile ayak refleksolojisi oldugunu bildirmistir.
Refleksoloji, hem sagligin korunmasi ve yükseltilmesinde (yasam kalitesini artirmak, hasta- hemsire etkilesimini arttirmak, derin bir sakinlik saglamak, vücut sistemleri arasindaki uyumu saglamak ve homeostazi düzenlemek, vücut enerjisini yeniden canlandirmak, bagisiklik sistemini güçlendirerek sagligi korumak, menopoz, PMS, dismenore), hem de bazi rahatsizliklarin hafifletilmesinde (Stres, anksiyete, depresyon, yorgunluk, uykusuzluk, migren, bas agrisi, sirt agrisi, sempatik ve parasempatik sinir sistemini ayarlamak ve fonksiyonunu düzenlemek, tiroid fonksiyonlarini düzenlemek, kan sekeri seviyesini düsürmek, romatizma, kas agrilari ve spazmi, eklem iltihaplanmalari, kabizlik, hazimsizlik, sinüzit, astim, bazi üriner sistem sorunlari, egzama, bazi allerjiler gibi dermatolojik sorunlar, enfeksiyon süresini kisaltmak, kan dolasimini hizlandirmak, bulanti ve kusmayi rahatlatmak, kanser agrilarini ve kemoterapinin yan etkilerini hafifletmek) ve dogum sürecinde, sonrasinda (agriyi azaltmak veya artirmak, servikal dilatasyonu artirmak, postpartum dönemde uterus involüsyonuna yardim ve süt salinimini kolaylastirmak) yaygin olarak kullanilmaktadir (Botting 1997, Lett 2002, Xavier 2007, Magill 2008,Bolsoy 2008, Hughes ve ark. 2009, Woodward ve ark. 2009, Kim ve ark. 2010, Chumthi ve ark.2011).
Refleksoloji ile ilgili yapilan çalismalara bakildiginda; refleksolojinin oldukça farkli alanlarda kullanilarak etkisinin incelendigi görülmektedir.
Oleson ve Flocco (1993) premenstrüel sendrom semptomlarini % 46, Bolsoy (2008) perimenstrüel distres puanlarini ve premenstrüel dönem semptomlarini azalttigini saptamistir.
Li ve arkadaslari (2011) uyku kalitesini arttirdigini, Asltoghiri ve Ghodsi (2012) uyku bozuklugunu azalttigini saptamistir. Wilkinson ve arkadaslari (2006) kronik obstrüktif akciger hastaligi (KOAH) olan hastalarda refleksolojin nabiz hizini önemli derecede azalttigini bildirmistir.
Stephenson ve arkadaslari (2000) agri ve anksiyete skorlarinda, Gunnarsdottir ve McAlpine (2010) bas, boyun ve kol gibi pek çok bölgede agrida, Hodgson ve Anderson (2008) agri ve ruhsal gerginlik düzeyinde, Hughes ve arkadaslari (2009) agri (kasilma), yorgunluk, depresyon, güçsüzlükte, Ross ve arkadaslari (2002) anksiyete ve depresyon düzeyinde, Ghaffari ve Ghaznein (2010) yorgunluk düzeyinde, Chumthi ve ark. (2011) stres düzeyinde azalma oldugunu bildirmislerdir.
Sevgiyle Kalin