Suat ALTINBASAK

Tarih: 13.08.2022 15:53

Ateist ve Deist Bilmecesi (8)

Facebook Twitter Linked-in

Insan (biyoloji, fitrat, akil, kalp) ayetindeki Rabbimizin fiilleri (Rububiyeti) üzerinden, Allah'in sifat ve isimlerinin delilleri

Topraktaki elementler, hassas ayarlarla bir araya getirilerek insan denen bir canli var edilmistir. Insan bedeninde gerekli olan her element, belirli deger araliklarinda var olabilmektedir. Bu belirli deger araliginda herhangi bir sapma oldugunda bedendeki düzende bozulmalar, hastaliklar meydana gelir. Bazi durumlarda ölümle bile sonuçlanabilir. 

Insan bedeninde yaklasik 1,2 kg kalsiyum bulunmaktadir. Eger bu kalsiyum miktarinda büyük ölçüde azalma olursa, bir meyveyi isirmamizda bile dislerimiz parçalanabilir. Vücudumuzun 120 gr kadar potasyuma ihtiyaci vardir. 

Vücudun ihtiyaci olan potasyumun eksikliginde; kas agrilari, kramplar, yorgunluk, bagirsak rahatsizliklari, kalp çarpintisi meydana gelir.   

Vücudumuzda olmasi gereken çinko miktari, 2-3 gr'dir. Bu maddenin eksikliginde ise hafiza kaybi, hareket gücünün azalmasi, koku ve tad alma duyusunun zayiflamasi ortaya çikar.   

Yetiskinlerde günlük selenyum ihtiyaci 55 mikrogram'dir. Selenyumun eksikliginde kas zayiflar, kalp ve damarlardaki esneme kabiliyeti bozulur. 

Insan vücudunun %65'i oksijen elementinden olusmaktadir. Oksijen büyük oranda akcigerlerimizde ve kanimizda yer alir. Saglikli bir sekilde yasayabilmek için vücudumuzun ihtiyaci oraninda oksijenin vücudumuzda olmasi da tek basina yeterli degildir. 

Düzenli bir sekilde isleyen hiç sasmayan bir sistemle, oksijenin bedenimizin anlik ihtiyacina göre kullanilabilmesi gerekiyor.   

Bu düzenli isleyisin, bir ilim, irade ve merhametle vücudumuzda her daim oldugunu, hemoglobinin isleyisini incelememiz sayesinde kendimize bazi sorular sorarak iyice anlamis oluruz. 

Oksijeni tasiyacak hemoglobinin, en uygun boyut ve sekilde hücre yapisi nasil olusabildi? Kanin içindeki hemoglobin, nereye ve ne kadar oksijen verecegini nasil bilmektedir? 

Hemoglobin, oksijenle karbondioksiti hiçbir zaman karistirmadan her zaman dogru yere dogru ölçüde molekülü (oksijeni) verip, dogru yerden dogru molekülü (karbondioksit) almayi nasil becerebilmektedir? 

Cansiz, akilsiz, ilimsiz, iradesiz hemoglobin, akcigerlerden oksijeni alip, karbondioksiti birakmayi nasil yapabiliyor? Kaslara gelindiginde hemoglobininin oksijeni birakip, karbondioksiti alabilmesini her daim saglayan nedir? 

Vücudumuzun içerisindeki bu tür mükemmel faaliyetlerde farkedilen; akledebilme, irade edebilme, ilim sahibi olunmasi gibi sifatlarin kime veya neye atfedilecegi sorusu aklimiza hiç gelmez mi?

Derin bir ilim, hikmet, sefkat barindiran sayisiz isleyisin, faaliyetin olusabilmesini; ilmi, sefkati, iradesi, akli olmayan cansiz atomlarin, "Zorunluluk" geregi hareket ederek bir nizam olusturduguna inanmak mi daha rasyoneldir? 

Yoksa cansiz, ilimsiz, sefkatsiz atomlara düzenli isler yaptiracak, bir ilk neden olan varligi zorunlu zatin, derin bir ilim, hikmet, sefkatle varliga müdahil oldugu inanci mi daha mantiklidir? 

Kimileri, topraktaki elementlerle var olan insan vücudundaki düzeni ve hassas ayarli tabiattaki düzeni, atomlarin nedenler üzerinden devam ettirecegine inaniyor. Kimileri ise ilk neden olan Yaraticinin devam ettirecegine inaniyor. 

Sonuçta ikiside birer inançtir. Her Halükarda bir inancin olmasi kaçinilmazdir. O zaman en makul olani, gözlemleyebildigimiz her isleyise müdahil bir Yaraticiya inanmaktir. 

Neden mi? 

Her insan için tek göz yerine iki göz, tek kulak yerine iki kulak verilmis olmasi, irade sahibi, ilimli ve hikmetli bir zorunlu varligin düzeni sagladigina kuvvetli birer delildir. 

Tonlarca agirliktaki yagmur toplu halde birden inebilecekken, canlilar ölmesin diye tane tane indirilmesi; topraktan bir kaç çesit yiyecek ürün verilebilecekken pek çok çesit yiyecegin verilmesi gibi hakikatleri, yüce bir merhamet sahibine baglamazsak nereye baglayabiliriz ki?    

Kör, sagir, akilsiz, cansiz tabiatin merhametine mi baglamak daha mantikli yoksa, varligi zorunlu olan yüce bir merhamet, ilim, hikmet, kudret, irade ve hayat sahibi olan varliga mi baglamak daha mantiklidir?

Allah'in varligi ve birliginin hikmetle anlatilmasiyla, Ateistin veya Deistin zihninde, su an evrene ve insana müdahil olan bir Yaraticinin olma ihtimali, iki ihtimalden biri olarak görülmeye baslanabiliyor. 

Diger ihtimal ise "evrene ve insana müdahil olunmadigi" inancidir. Ateist veya Deistin zihninde, iki ihtimalli böyle bir ikilem olustugunu soru sorarak ögrendigimize, asagida bahsettigimiz diger imani kaidelerin delillerini de dile getirmeye artik baslamaliyiz…


Rasulullah'in, Kur'an-i Kerim'in ve ahiretin hak olduguna dair delillerin, tevhidi imana katkisi

Her an hiç durmadan sayisiz rahmet nisaneleriyle bu kadar masraf yapilan insanin hikmetsiz bir sebeple var edilip, yok olacagi zanni; akla, mantiga, fitrata, kalbe, evren ve insan ayetindeki her hikmete ters düser. 

Kainat okulunda, kainat ve insan ayetini bize Allah'in sifat ve isimleriyle ders veren, bize yaradilis gayemizi ve sorumluluklarimizi bildiren bir muallimin (peygamberin) olmasi, kainatta her an var olan sonsuz merhamet ve hikmetin geregidir. 

Kainat okulundaki muallimin görevini yapabilmesi adina, Allah'in sifatlarini ve isimlerini bildiren, yaradilis vazifelerini açiklayan bir müfredatin oldugu ders kitabinin (Kitabullah'in) gönderilmesi, kainattaki sonsuz hikmet, merhamet ve ilmin geregidir. 

Peygamberin ve bir ilahi kitabin gönderilmesi, evren ve insan ayetindeki sahit oldugumuz sayisiz Er-Rahman, El-Hakim, El-Alim isimlerinin neticesidir. Ilahi bir kitabin ve peygamberlik makaminin olmasi gerektigini, tecellileriyle bize ögreten bu isimlerin kuvvetli birer delil oldugunu, Kur'an-i Kerim'deki ayetlerden yapilan çikarimlarla ögrenebiliyoruz. 

Peygamberin ve bir ilahi kitabin var olmasi gerekliligini izah ettikten sonra Peygamberimizin (a.s) ve Kur'an-i Kerim'in hak oldugunu da biraz izah etmeye çalisalim… 

Rahman suresi 5. ayeti, Enbiya suresi 30. ayeti, Enbiya suresi 33.ayeti insanlara okuyan ümmi bir zatin, bu bilimsel verileri bilmesi mümkün degildir. 14 asir önce bilinemeyecek bu bilimsel bilgileri bildiren ancak kainatin Yaraticisi olabilir. 

Dolayisiyla bu tür ayetler hem Kuran-i Kerim'in Yaraticidan gelmis bir kitap oldugunu, hem Rasulullah'in Yaratici tarafindan bunlari bize bildiren bir elçi oldugunu, hem de hayata müdahil bir Yaraticinin varligini kanitlamis olur. 

Rum suresi 2-4. ayette, Nur suresi 55. ayette, Kamer 45-46. ayette, Nasr suresi 1-3. ayette gelecekten haber veriliyor. Gelecekle ilgili bu haberlerin gerçeklestigini Siyer ilmi bize bildiriyor. Bu gayba ait bilgilerin vuku bulmasi; Yaraticinin, Rasul'ün ve Kitabullah'in hak oldugunun delilidir. 

Ikilemde kalan dini inançsiz kisi, "ya bunca delil dogruysa?" diye düsünerek, hidayete erebilmesine imkan olusabilir.

Her bir dini inançsizi sarsabilecek olan Rasulullah'a ve Kitabullah'a imana dair bahsettigimiz bu deliller, Rasulullah'in ve Kitabullah'in bahsettigi Allah'in varligi ve birligi hakikatine de birer akli delil teskil eder. Akli deliller de güven (iman) duygusuna dönüserek ayni zamanda kalbi birer delil olur. 

Küfürden uzaklastirici, caydirici etkiye sahip ahiretin var edilecegine dair delil olan ayetler de, Allah'in varligi ve birligi hususunda bir inancin olusmasina katki saglar.
 

Ateizm ve deizme nasil düsüldügünü, manevi sünnetullah'in isleyisini dikkate alarak anlamaya çalisalim:

Okullarimizda yer alan natüralist egitim müfredatinda, evrendeki isleyisin sadece bazi yasalara, bazi nedenlere baglanmasindan dolayi, Yaraticiya bir ihtiyacin olmadigi hususunda bir inanç veya bir algi olusuyor. 

Sayisiz varligin bir amaca göre var edildigi kendisine hatirlatilmayan bu kimseler, kendilerinin amaçsiz var edildigine inanabiliyor. Uzak bir Allah inanci anlayisinin, olusma süreci basliyor. 

Böylece duaya, peygambere, ilahi kitaba, ahirete yani kisacasi herhangi bir dine olan ihtiyaçlari zamanla azaliyor. Bu yüzden tevbe edilmeyerek devamli islenen günahlar, kalbin git gide siyah noktalarla kararmasiyla azicik kalmis taklidi imani daha da azaltiyor. 

Imani hakikatlere dayandirilmamis iman, yerine getirilmeyen salih amellerin günahiyla, giderek her geçen gün yokus asagi azaliyor. Artik rahatça, pisman olunmadan günahlar isleniyor. Islenen günahlara karsi hiçbir pismanlik olusmamaya basliyor.

Daha sonra imanin dip seviyeye düsmesi nedeniyle birey, islenen günahlarin kalbinde pismanlik olusturmayacagi dinsizlik inancina ragbet ediyor. 

Herhangi bir dine ihtiyacinin olmadigini düsünerek, rahatça günah isleyebilecegi bir özgürlüge sahip olmak istiyor. Bundan dolayi çesitli gerekçelerle, dini inançsizlik olan deizmi ve ateizmi tercih ediyor. 

Amelde/pratikte deist olunmasi, itikadin zayif olmasiyla ilgili bir durumdur. Tahkiki imani olmayanin, ilahi emir ve yasaklara hiç uymayanin, küfre götüren çesitli gerekçelere karsi kalkani yoktur. 

Böyle bir ameli deisti, dini ögretiler, emir ve yasaklar rahatsiz etmeye baslar. Ameli deistin itikadi zayif oldugundan, tevbesini yapmadigi günahlarinin yüzünden, git gide siyah noktalarla kararan kalbiyle, taklidi imani her an tamamen ortadan kalkabilir. Böylece küfre girmeye razi olmasi an meselesi olur. 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —