Suat ALTINBASAK

Tarih: 09.10.2022 20:01

Inançsizliga karsi koruyucu hekimlik (1)

Facebook Twitter Linked-in

Dini inanci olmayan kimselerin hakikatten nasil uzaklastiklarini, küfür hastaligina karsi bir "koruyucu hekimlik" yapabilmek adina ögrenmemiz elzemdir.

 

Okullarda Kimya, Fizik, Matematik, Biyoloji, Cografya gibi pek çok konu neden-sonuç iliskisi baglaminda ögretilir. Böyle bir egitimden geçerek okul okuyan pek çok kimse, hayatiyla ilgili pek çok konuda, neden? sorusunu sormaya alisir. Dinle ilgili konularda da, neden? sorusunu sormaya baslar. Aslina bakarsaniz, tahkikin artmasini saglayan bu durumda bir sorun yoktur.

 

Okullardaki dersler, neden-sonuç iliskisine müdahil bir Yaraticidan söz etmediginden taklidi iman, akilda olusan sorulara karsi zorlanmaya basliyor. Evrendeki neden-sonuç iliskileriyle hiçbir sekilde irtibatlandirilmayan Yaratici, "yokmus gibi" varsayilarak natüralist bir egitim veriliyor. Asil sorun buradadir. Taklidi imana sahip bir çok kisi, bu sekilde bilim anlatilmasi vesilesiyle Yaraticiya ihtiyaçlarinin olmadigini, yalnizca sebeplerle islerin döndügüne inanmaya basliyor.

 

Günümüzdeki kadar çok okuyan ve çok sorgulayan bir neslin olmadigi bir dönemde bile Maturidi, taklidi imanin caiz olmadigini belirtmistir. Günümüzde ise bu söz, daha çok önem arz ediyor.

 

Okula baslama çagina gelmemis çocuklarda bile Allah'i niye göremiyoruz? ve Allah niye bizi herhangi bir sikintiya sokuyor? gibi sorular olabiliyor. Akillardaki bu sorular, ögrenebilmek için gayet fitridir. Fakat bu çocuklar, ebeveynleri tarafindan makul cevaplar alamadan büyüyor ve birer yetiskin oluyor. Fitrata uymayan durum ise budur.

 

Sorularina makul cevaplar alamadan büyüyen çocuklar, günümüzdeki mevcut egitim sistemine tabi tutulmalariyla, özellikle liselerde ve üniversitelerde natüralist felsefe inancina göre bilimi ögrenerek, azicik var olan taklidi imanlari sarsiliyor.

 

Böylece bu kimseler, "Bilim, her türlü isleyisi nesnel nedenleriyle açikliyor, bilimin içine inanci sokmayin" demeye basliyor. Halbuki evrendeki her türlü isleyisin metafizik/besinci boyut olmadan, nesnel nedenlerle gerçeklestigini kabul etmekte bir inançtir. Ama bununda bir inanç oldugu okullarimizda ögretilmiyor. Bu inanç, bilim kisvesi altinda objektiflik ve nesnellik olarak egitim sistemimizde lanse ediliyor.

 

Zigotun olusmasi, rüzgarin olusmasi, yagmurun yagmasi, Günesin dogmasi, yapragin düsmesi gibi faaliyetlerde görülen sebep-sonuç iliskilerinde, sonuca etki edenin mutlak olarak "sebepler" olduguna dair bir inanç olan natüralist felsefe, bilimin içerisine sokusturulmustur. Yaraticiya hiçbir ihtiyacin olmadigi algisi zihinlere zerk ediliyor.

 

Maalesef bilimin içine sokusturulmus bu batil inanç, okullarda ögrencilerin bilinçaltina nesnellik ve objektiflik olarak sunulmaya devam ediyor. Okullarimizda bu sekilde bir natüralist inanç ile bilimsellik kilifi altinda, ateizm ve deizm propagandasi yapiliyor.

 

Mesela, Kimya ve Fizik derslerinde kütlesel korunumu yasasi, batil yorumlar esliginde gencecik dimaglara, "Var olan sey yok, yok olan da var edilemez."  inancini asiliyor.

 

Kütlesel korunumu yasasi, kimyasal tepkimeye giren maddeler ile ürün olarak çikan maddelerin kütlesinin birbirine esit oldugunu kabul eder. (X+Y=Z+T)

 

Bu yasayi naturalist inançlariyla yorumlayanlar, kimyasal tepkimeye giren ile çikan atomlarin toplam kütlesi birbirine esit oldugundan, kütlenin durumunun yeniden düzenlenebilir oldugunu, herhangi bir yaratilma ve yok olmanin olmadigini dile getiriyor.

 

Böylece natüralistler bir Yaraticiya ihtiyacin olmadigini vurguluyor. Taklidi imani olan-olmayan pek çok ögrenciye, natüralist egitim sistemi bu inanci asiliyor. Taklidi imani olan ve ibadetlerini yerine getirmeyerek taklidi imani azalan kimselerin bu gibi mantikli gözüken yalanlara inanmasi maalesef kolaylasiyor.

 

Su an ve her zaman, herhangi bir yaratilmanin olmadigina dair bir batil inanç, natüralist egitimle zerk edilerek, hayata müdahil olmayan bir Yaratici anlayisi asilaniyor. Deizm ve ateizm propagandasi yapan bu egitim sistemimiz, "bilinçli tasarimci"nin oldugunu vurgulayan bir egitim sistemine dönüstürülmelidir. 

 

Bir varligin olusumunda rol alan ve cansiz atomlarin bir araya gelmesinde gözlemlenen nedenlere etki eden bilinçli bir kudret ve tasarim olmasaydi, bunca sanatli canli varlik meydana gelebilir miydi?

 

Bu sene ortaya çikarilan milyonlarca bitki, meyve, sebze geçen sene yoktu… Ayni toprak, su, günes, havadan; rengi, kokusu, tadi, vitamin degeri birbirinden farkli olarak bu nimetler var edildi. Nimetin var edilmeden önceki atomlarinin kütlesiyle, nimetin var edildikten sonraki kütlenin esit olmasi, yaratilmanin olmadigini göstermez.

 

Birbirinden fakli maddelerin bir araya getirilerek, kendisini olusturan maddelerden bambaska bir seyin seyin var olmasi, bilinçli bir tasarima ve yaratilmaya delalet eder. Bir odundan tadi, rengi, kokusu hosumuza giden meyvelerin çikmasi, tüm zamanlarda yaratilisin hakikat olduguna güzel bir örnektir.

 

Suyun içerisinde hidrojen ile oksijen atomlari bulunmaktadir. Bu atomlarin birliktelik olusturabilmesi, her iki farkli atoma ait protonlarin, birbirinin kütlelerini tutmasiyla ancak mümkün olur. Bu iki farkli atomdaki protonlarin, birbirlerinin kütlelerini tutabilmeye imkan olussa dahi, elektronlarinin elektrik yükleri birbirinini tutmazsa, su diye bir yasam kaynagi olusamaz. Ama nedense cansiz, ilimsiz, kudretsiz elektrik yükleri birbirlerine tutturuluyor. Aksi halde su gibi zaruri bir nimet var olmayarak, "yok" olarak kalmaya devam ederdi. Anlasilan, bilinçli bir var eden ve dilerse yok eden bir askin varlik var.

 

Bitkilerin zamanla dagilan maddelerinin toplam kütlesi dogada korunuyor olsa dahi, daha önce var olan bu bitkiler artik ortada yoktur. Bitkilerin yok edilmesi söz konusudur. Natüralist bakis açisiyla kütle korunumu yasasini yorumlayanlar ise, yok olusu kabul etmiyor. Kendisini olusturan parçalara ayrilan bitkilerin, dagilan maddelerinin halen dogada var olmasindan yola çikarak, bu bitkilerin yok olmadigina dair akla ziyan bir görüs, savunulmus oluyor. Böyle bir görüs, maddi gözü ve akil gözünü hiçe saymaktir. Çünkü daha önce var olan bitkiler artik yok olmustur.

 

Bu sene olusan milyonlarca bitki, meyve, sebze dahi, zaman içinde elementlerine kadar ayrilarak, dagilarak ortadan kayboluyor.

 

Kütlelerin korunumu olmasaydi, bilim adamlarina göre evrendeki düzen bozulurdu. Evrendeki düzeni saglamasi için toplam kütlenin korunuyor olmasi, herhangi bir varligin henüz yokken yaratilmis oldugu gerçegine halel getirmez. Bir düzen içinde maddelerin bir araya getirilmesi, bir düzen içinde yokken var edilen (yaratilan) canli-cansiz nimetlerden söz edebilmemizi saglar.

 

Yaratilmis maddelerin, tamamen yok olmamasi yani kütlelerinin korunuyor olmasi, El-Hafiz (Muhafaza eden) isminin delilidir. Fakat yaratilmis canlilarin (bitkilerin, hayvanlarin, insanlarin) zamanla dogada parçalarina ayrilarak, bir düzen içinde ortaliktan yok olmalari, intizamli ve ilimli bir Yaraticiya isaret eder.

 

Kütlesi korunan atomlarin bir araya getirilerek, bir varligin olusturulmasinda gözlemlenebilen neden-sonuç iliskisinde "neden"e etki edenin ne olup, olmadigini bilim, yüzyillardir açiklayamadi. Nedenlere etki eden bir Yaratici olmasaydi; yagmurlar, bitkiler, agaçlar, insanlar, hayvanlar her daim olusamazdi. Demekki birbirlerinden farkli atomlarla yepyeni varliklar olusturularak, faal bir Yaratici tarafindan hayata müdahale edilmis olunuyor.

 

Kütlesel korunumu yasasi, "Einstein’in Madde ve Enerjinin Birlikte Sakimi Kanunu” seklinde, bilim çevrelerince bir düzeltmeye ugramistir. Çünkü Einstein, Izafiyet teorisinde maddenin yogunlasmis enerji oldugunu, enerjinin maddeye, maddenin de enerjiye dönüsebilecegini bilim dünyasina kabul ettirmistir. (E=mc²)

 

Dolayisiyla madde, enerjiye dönüsmüs miktari kadar kütle kaybina zamanla ugrayabilir.

 

Fakat eski bir kabul olan, düzeltilmeye ugramis ve tamamen dogru olmayan kütlesel korunumu yasasi, ders kitaplarinda hesaplamalarda kolaylik olsun diye bahsedilmektedir. Bunu firsat bilen  natüralizm felsefesi, büyük bir yalana hizmet ediyor. Ögrencilere, "Var olan sey yok, yok olan da var edilemez." diye bir batil inanç halen ders kitaplarinda asilaniyor.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —