Akif’in Eserlerinde Veteriner Hekimligin Izleri
Akif düsüncesinin bir ucunda bilim ve teknik, diger ucunda memleket gerçekleri vardi. Bu iki noktayi birlestiren kuvvet ise Akif’in meslegi, yani veterinerligi idi. Mehmet Akif aci yurt gerçekleri ile meslegini icra ederken karsilasti. Memleketin en ücra köselerini, sosyal yaralarin en onulmazlarini bu vesile ile tanidi.
“Köylünün bir seyi yok,sihhati,ahlaki bitik,
Bak o sirtindaki mintan bile tiftik tiftik.
Bir kemik,bir deridir ölmedi
Kaldiysa diri,
Nerde evvelki refahin acaba onda biri?
Dam çökük, arsa rehin, bahçeyi “icra” ister,
Bir kalem borca bedel faizi defter
Hiç bakim görmediginden mi nedendir toprak,
Verilen tohumu da inkâr edecek, öyle çorak
Bire dört aldigi yil köylü, emin ol kudurur.
Har vurur bitmeyecekmis gibi, harman savurur,
Ugramaz, gün kavusur, çiftine yahut evine,
Sabah iskambil atar kahvede, aksam domine.”
Mehmet Akif halkin yaralarini sarmak için hemen harekete geçmek geregine inanir ve bu yolda meslegine de büyük güven duyardi. Safahat’taki Köse Imam’la konusmasini hatirlayalim,
“-Kimi bid’atçi diyor... Duydugum en çok bunlar.
-Daha var miydi, Imam?
-Var ya, unuttum: Baytar.,
-Keske baytarlik edeydim...
-Yine et mümkünse.
-Yapamam.”
Mehmet Akif’in meslegine olan sevgisi ve bagliligi ömrünün sonuna kadar sürecekti. Ölümünden bir yil önce Misir’dan Pendik Bakteriyoloji Laboratuvari Müdürü Sefik Kolayli’ya yazdigi mektuplarda, müessese hakkinda bilgi ve fotograflar istiyor, genç veterinerlerin meslege atilirken, bu laboratuarlarda muhakkak egitime tabi tutulmasi istiyordu.
Mehmet Akif’in 63 yillik ömründe özellikle gençlik ve olgunluk yillari, köy, köylülük, tarim, hayvanciligin ön planda oldugu yurt kalkinmasinin meseleleri ile dopdolu geçti. O tarimda, sadece maddi degil, manevi gelismenin de isaret taslarini diken seçkin bir önderdir. Mehmet Akif’i çok iyi bir tahlile tabi tutmus olan Emin Erisirgil, söyle degerlendirme yapar:
“Dogrusu Mülkiye Baytar Mektebi-i Alisinin memlekete hiçbir faydasi olmasaydi da sadece Mehmet Akif oradan çikmis bulunsaydi, yine bu müessesenin iftihara hakki olurdu”
Akif meslegine özlemini siirlerinde dile getiriyordu.
“-Unuttum be Köse.
-Keske zihninde kalaymis, ne kadar lazimmis;
Beni dinler misin evlâd? yine kaabilse çalis:
Çünkü bir tecrübe etsen senin aklin da yatar,
Bize insan hekiminden daha lâzim baytar.”
........
Biri tiksirdi ta ensemde.. Acâib, bu da kim?
Ne göreydim: Kelebek tarlasi olmusta içi,
Soluyup sümkürüyor sirtima bir yasli keçi.
........
Soluganlar gibi kalkip iniyor çifte karin!
Sonradan dizlere bir titremedir çökmüstü.
........
Koca otlak, dolu bastan basa sagmallarla.
Igne atsan yere düsmez: O ekin bir tûfan:
Atli girsen gömülür bugdayin altinda kafan.
Köylünün kirlari tutmus, yayilirken davari,
.......
Adam meger acemiymis, semerse hayli hüner;
Sirayla baytari boylar zavalli merkepler.
(DEVAM EDECEK)