Selvi boyuyla Kavak, en ufak meltemde bile hışırdamaya, ıslık çalmaya başlayan bir ağaçtır. Yapraklarının sıklığı, hafifliği ve biçimi ona; hep kıpırdayan, kendini avuturcasına, mırıl mırıl sayıklayan ve etrafında olan biten onca şeye hiç aldırmazmışçasına tatlı tatlı ıslık çalan bir karakter vermiştir. Şuurumuzu daraltan, dimağımızı kurutan, zihnimize prangalar vurduran, basiretimizin gözlerini âmâ bırakıp kalplerimizi hakikatten mahrum eden ne varsa, işte o başımızda esen kavak yellerinin yegâne etkisiyle oluyor. Tıpkı 2019 yılında olduğu gibi…
2019 yerel seçimlerinde CHP'den İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu; yaşı ve vaadleriyle halkımıza fazlasıyla cazip gelmişti. Eee “Genç, dinamik, parlak fikir, özgürlükçü düşünce vs. daha ne olsun!” derken İstanbul teslim edildi bir kere. Ama kime? Bu ismin, piyasaya sürenlerce; halkımızın tercihine uygun, cazip bir isim olacağı da biliniyordu. Öyle de oldu. İsmine, cismine bakıldı; sözüne kanıldı! En önemlisi de; inancına ve fikrine bakan olmadı. “Herşey çok güzel olacak” vaadini Aziz İstanbul Halkı için söylüyor sanıldı. Böyle sananlar fazlasıyla yanıldı!
Gördük ve deneyimledik ki; İstanbul’ da güzellik namına ne yapıldıysa, Sayın Cumhurbaşkanımız’ ın gayretiyle oldu. Yolcular yanılır, yollar yanılmaz misâli… Her zorlukta uzanan ilk el Sayın Cumhurbaşkanımız’ın merhamet eli oldu. Çünkü Onun için tüm Türkiye gibi İstanbul halkı da bir seçmen değil ayrı ayrı kıymetliydi. Oy verilmese de o kıymetin layığınca hizmet verildi. Esirgenmedi hiçbir güzellik, seçimden sonra “kaybettik nasıl olsa” diyerek ertelenmedi hiçbir proje.
Ekrem İmamoğlu İstanbul’da en iyi tatların peşindeyken, halkın hiç tadı tuzu yoktu. Hep bir mağduriyet söz konusu oldu. Bunlar yaşandı, biliyorsunuz! Sözcü Gazetesi Muhabiri Özlem Güvenli’ ye 2020 yılında vermiş olduğu röportajda; İstanbul’ u dünyanın en güzel şehri olarak gören, Ekrem İmamoğlu:
“Nerede iyi Balık yenir, en güzel mezesi nerdedir, en iyi pide nerde yenir, en iyi döner nerede vardır, en iyi sulu yemek nerede yapılır? Bilirim” demişti. Belli ki; güzellik anlayışı sadece yemekten ibaretti.
Ekrem İmamoğlu’ nun İstanbul nâmına unuttuğu ve es geçtiği belki de hiç bilmediği o kadar çok değer yargısı vardı ki! Ekonomi, tarih, sosyo- kültürel yönden dünyanın en gözde ve zengin Şehr-i İstanbul’ a sindirim sisteminden öteye geçemeyecek bir tanımlama yapmıştı.
Tanımıyordu ki tanımlayabilsin!
İstanbul; maalesef 2019 yılından bu yana, CHP tarafından; diplomatip zeka yönetiminin kurbanı olmuş bir şehir.
Unutmayın! “En yıkıcı yumruk sert olan değil; nerden geldiğini göremediğiniz yumruktur.”
Bir zamanlar Bizans; dini, diplomasi ilişkilerinde araç olarak kullanmış ve bu sayede eğitim seviyesi düşük halka, kitle psikolojisine uygun şekilde algı yönetimi yapmıştı. Tıpkı bugün olduğu gibi… Bizans’ın izinden gidenlerin yapmış olduğu gibi…
Biraz geriye gidip, tarihin tozlu sayfalarını karıştırdığınızda, ekonomik ve güvenlik açısından kazanım sağlamak uğruna; diplomaside, dini en iyi şekilde ilk Bizans’ın kullandığını görürsünüz. Bizans öyle etkiliydi ki; birçok Devlet ve Milletten en üst düzey yöneticiler Kilise’lerde; Bizans için dua eder hale gelmişlerdi.
Bir vakit kapısına kilit vurulmuş Ayasofya, bugün artık özgür ama gelin görün ki; İstanbul, tutsak! Bugün Ayasofya İslam hüviyetine bürünüp, Fatih’ in fethine yakışır bir asaletle İslam’ a hizmet ederken, ne ilginçtir ki; İBB yönetimi intikam peşinde! Gurur duymak şöyle dursun, bir türlü durulmuyorlar. Adeta vazgeçilmez bir ihtirasın esiri gibiler...
Bu sebeple, Ayasofya’ nın tam karşısında bulunan, Ayasofya ile benzerlik gösteren ve Bizanslıların en büyük Kiliselerinden biri olan; Aziz Politeuktos Kilisesi, yeniden ihya edilmek isteniyor.
Mahiyetini hiç anlamasa da; sırf yüz görünürlüğü amacıyla umreye giden Ekrem İmamoğlu'ndan, sürpriz hamleler gelmeye devam ediyor! Meydanda Kuran-ı Kerim dağıtarak, halka din tüccarlığı yaparken; arka planda hazımsız midesi, içindeki intikam ateşini körüklüyor.
Tüm bunları sizlere, bu Milletin has bir evladı olarak, samimiyetimle söylüyorum. Geçmişte çokça tecrübe edilmiş, hafızalara kazınmış, bugün de yinelenerek önümüze sürülen Bizans’ ın kirli oyunlarını görmenin mümkün olduğu şu süreçte, kabuğa aldanmayın lütfen. Bol hediyeli, altınlı, seremonili ve ikna edici tavırların ardında; çıkarcı, entrikacı ve kaypaklık yattığını unutmayın!
Ayasofya’ da Ezan-ı Muhammedi’ nin beş vakit yankılanmasından rahatsız olanlar; buna karşılık, çan kulelerini yükseltmeyi hedefleyerek; kimlerin ekmeğine bal sürecekler, gayet iyi biliyoruz! Gayr-i Müslümlerce kaybedilmiş, fetihlerle kazanılmış topraklar, İslam ile şereflenip hakikatine kavuştuktan sonra; bu gerçeği, Diyojen gelse değiştiremez. Bize düşen sabırdır, eşi benzeri görülmemiş bir sabır. Belaların sağanak saganak yağdığı şu süreçte sabır herşeydir!
Vesselam.