*Bir evlat, babasıyla iftihar ediyor ve onu öğüyorsa; bu, takdire şâyan bir durumdur. Demek ki, babasında öğülmeye değer faziletler ve hasletler (güzel ahlâk, erdem, mahlukâta faydalı olma vs gibi) var demektir.
*Evladın babasını öğmesi, bir baba için de şükretmesi gereken bir durumdur. Ayrıca, evladının nankörlük etmeyip, babasını güzel duygularla yad etmesi, baba için yine bir bahtiyarlıktır.
*Evladın da ; Kendisine örnek alabileceği, numune-i imtisâl (rol model) bir babası olmasından dolayı şükür etmesi gerektiğini bilmesi icab eder. Ayrıca, aslını, ecdadını, kökünü inkâr etmemesi de, o evladın harâm zâde olmadığının delilidir.
Evlat ne yapmalı ?
*Şayet evlat; babasının mirasına sahip çıkamamışsa, kazancını babasından daha ileriye götürememişse, babası, kendi zamanında iyi işler başardığı halde, evlat olarak kendisi, çağına ayak uyduramamış, çağdaşları çalışıp, gelişerek daha müreffeh bir hayat yaşarken, kendisi tembellik ederek bir ilerleme kaydetmeyip, sefil bir duruma düşmüşse, babasından kalan mirâsı da, değerini bile buldurmadan haraç-mezat satıp yemişse, baba mirâsı da bitince el âleme avuç açıp dilencilik yapar hale gelmişse...
*Evlat, hali ortada iken, bu gerçeklere rağmen, birde kalkıp; ' benim babam şöyle şöyle şöhretliydi, zamanının kahramanıydı,haa.. ! Bakın bana, ben öyle bir babanın evladıyım, sizde kim oluyorsunuz?' vari sözler söyleyip, naralar atarak dolaşırsa...
*El âlem de,kör ve sağır değil ya.. Bakarlar haline ve notunu verirler. *Önce insâflı olanlar, haline acır, 'zavallı, vah vah.. Öyle babanın, böyle evladı mı olacaktı ? Çok yazık çoook’…. Derler.
*Babasının hasımları da, sadece kendisine gülerler, ve alay ederler.
* Böyle mirasyedi bir evladın babası, şayet yaşıyorsa;'hayırsız evlad, ben seni böyle mi yetiştirdim.Beni utandırdığın yetmiyormuş gibi bir de el âleme rezil rüsvây oldun ' deyip kahrolmaz mı ? Şayet, ebedi aleme göçmüş ise,ruhu azab içinde kalmaz mı ?
NETİCE
*Ecdadımızla övünelim. Onları reddetmiyelim. ‘Aslını inkâr eden haramzadedir’ darb-ı meselini de unutmayalım.
*Ecdadımız bize, başta şu güzel yurdumuz olmak üzere pek çok miras bıraktılar. Onlar, " insan için çalıştığından başkası yoktur"(1) ilâhi fermanına uydular. ' iki günü müsâvi olan ziyandadır' diyen Resûlullah'ı rehber edindiler.
*Onlar 'ilâ-yı kelimetullah' için çalıştılar.Bize, iftihar ettiğimiz kutlu bir mirâs bıraktılar. Ama acaba biz, onların emanetine sahip çıkabildik mi? Milletlerin gelişmişlik sıralamasında (Ahlâktan ekonomiye, ilimden teknolojiye, vs vs) Biz neredeyiz ? Bunları ciddi ciddi düşünüp iyi bir muhasebe yapmalıyız. Yoksa ‘ Selçuklu şöyle yaptı, Osmanlı cihanı titretti, vs,vs diyerek’ öğünmek, züğürt tesellisinden öteye geçmez.
Asıl mesele şudur;
*Acaba Biz evlatlarımıza, iftihar edebilecekleri bir ahlâk ve kutlu bir mirâs bıraktık mı/ bırakabilecekmiyiz ???.
*Evlatlarımızın devamlı bahsedecekleri bir hikâye yazabilecekmiyiz?.
*Evlatlarımıza iyi bir örnek olabildik mi? Asıl mesele budur…
(1):’’İnsan için çalıştığından başka yoktur (çalışmadan bir şey beklemesin)’’ Necm-39.