MEHMET NURI YARDIM

Tarih: 17.12.2023 19:44

BATI ÇÖKERKEN TEK UMUT TÜRKİYE

Facebook Twitter Linked-in


Dünya yeniden şekilleniyor ve Gazze’deki soykırım, bu yeni oluşumun miladı oluyor. Hitler ve Stalin ile birlikte anılmaya başlayan “Gazze Kasabı” Netanyahu’nun vahşi katliamları, dur durak bilmiyor. Bu canavarı besleyen ve silahlarıyla destekleyen ise Batı’nın önde gelen ülkeleri ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya. Beşli çete, dünyanın gözü önünde bebekleri, çocukları, kadınları, yaşlıları katlediyor. Bu terör şebekesi, öfkesini yenemiyor camileri, kiliseleri, okulları, sivil binaları, hatta mezarlıkları bile yakıp yıkıyor. Şüphesiz bu insanlık dışı saldırılar dünya tarihinin kara bir lekesi olarak şimdiden tarihe geçti bile. Ama yeryüzündeki diğer yaklaşık 195 ülke, akıllarını başlarına alıp ortak hareket etmezse bu zalimler güruhunun dünyayı ateşe atacakları, üçüncü bir cihan savaşı çıkaracakları kesin! 
 AKIL FİKİR YAYINLARI 10 YAŞINDA
Bugünlerde 10. yılını kutlayan Akıl Fikir Yayınları’nın yöneticileri, 500. kitabı kültür dünyamıza kazandırdılar. Merhum yönetmen ve fikir adamı Halit Refiğ’in Tek Umut Türkiye isimli eseri tam da günümüzü anlatıyor. Kemal Tahir’in yakın çevresinde bulunan ve düşünür romancımızın fikirlerinden etkilenen Halit Refiğ’in, “Ben ‘Aşk’ı Doğu’da tanıdım. Batı’da ‘Ölüm’ü gördüm” sözü Batı’nın çöküşünü ve çürümüşlüğünü özetleyen veciz bir ifadedir. Esere bir takdim yazısı yazan Ali Saydam, Halit Refiğ’in bu özlü sözünü şöyle açtığını söylüyor: “Doğu-Batı çatışmasının temelinde esas itibariyle aşk ve nefret, maneviyat ve maddiyat karşıtlıkları bulunmaktadır.” Halit Refiğ, “Öldüren Batı ile yaşatan Doğu arasındaki tezat ve çatışmanın kaynağını tarihte görebilirdik.” diyor. İnsanlar bunu gördü esasında. Batı, Amerika’da, Cezayir’de, Almanya’da, Japonya’da, Bosna Hersek’te, Vietnam’da, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de ve Filistin’de halkları katletti. Bu acıların yaralarını saran ise Doğu, yani biz. Bugün İsrail terör örgütü, Gazze’yi tahrip ediyor, orayı imar edip ayağa kaldıracak olan yine Türkiye ve birkaç İslam ülkesi olacak. Batı’dan mazlumların üstüne ölüm yağarken, Doğu merhamet medeniyetiyle öne çıkıp yeniden taçlanıyor. 
 BATI’NIN HIRSI
Tek Umut Türkiye bir kitap adı ama bir slogan aynı zamanda, bir seda! Şu satırlarla başlıyor: “Dünyanın hâli kötü… Türkiye’nin başı belada… Neden? Hep Batı yüzünden… Batı’nın doymak bilmeyen sahip olma, hükmetme, tüketme hırsı, dünyadaki bütün can varlığını (insanlar, hayvanlar, bitkiler) birlikte yok olma tehlikesiyle karşı karşıya getirmiş durumda.” 
Kitaptaki başlıklar sarsıcı, uyarıcı ve uyandırıcı. Mesela: “Amerika’nın Beyin Sarsıntısı”, “Amerika Yol Ayrımında”, “Amerika’nın Kaderi İstanbul’a Bağlı”, “Batı’nın Terör oyunu”, “Bölücülüğün Merkezi Batı”, “Kürt Sorunu Değil Amerikan Sorunu”, “Türkiye’ye Sırtından Saplanan Hançer: Nato” Aklı, vicdanı ve imanı yüreğinde taşıyan aydınımızın verdiği kesin hüküm şudur: “Amerika sürgit dünyadaki can varlığının ve öbür insan topluluklarının geleceğini hiç düşünmeden, ulaştığı bugünkü yüksek refah seviyesini koruyabilmek için her aklına geleni ve her istediğini yapamaz.” 
Merhum Halit Refiğ’deki feraset ve basiret olağanüstü. Yıllar öncesinden bugünleri görmüş ve olacakların fotoğrafını çekmiş. Amerika’nın İstanbul’u alma hevesine dikkat çeken yönetmenimiz, bu emperyalist ülkenin Kuzey Irak’ta silahlandırdığı ve eğiteceği PKK’lılardan dolayı “canımızı epey yakacağını” belirtiyor ve şöyle devam ediyor: “Ama sonuçta Amerika hüsrana uğrayacak, bir daha dönmemecesine bu bölgelerden çekip gidecek ve kendi iç meseleleriyle boğuşmak üzere dünyaya egemenlik hayallerine son verecek… Sonrası? Allah Kerim!”
 BATILI GÜÇLER TERÖRÜN DESTEKÇİSİ
Fransa’da 1793-94 yıllarındaki “Terör Dönemi”nin kısa zamanda ABD’ye sıçradığına dikkat çeken Refiğ, Batı’nın kirli maskesini düşürüyor ve günah galerisini, okuyucularına bütün endamı ve yalınlığıyla gösteriyor:
“19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu bir çözülme sürecine girmişken, Batılı güçler Hıristiyanlığın koruyuculuğu bahanesiyle, Balkanlardaki bütün terör hareketlerinin teşvikçisi ve destekçisi oldular. İstanbul’da Osmanlı Bankası’nın bombalanmasından, Yıldız Camii’nde II. Abdülhamid’e suikast teşebbüsüne kadar ilk Ermeni terör hareketlerinin düzenleyicilerinin hepsi Avrupalı ajanlardı.”   
 ZİYA ŞAKİR’İN BÜTÜN ESERLERİ
Ziya Şakir’in bütün eserlerini düzenli olarak neşreden Akıl Fikir Yayınları, yazarın dört eserini daha kültür hayatımıza kazandırdı. İsimleri şöyle: Kafkas Şahikalarında Yakın Mazinin Kanlı Hadiseleri, Alemdar Mustafa Paşa, Kubilay Han, Bektaşi Nefesleri.  
Yayınevinde usta hikâyeci yazar Sabahat Emir’in de eserleri yayımlanıyor. Yeni çıkan kitabı Geceyle Gelen adını taşıyor. Türk edebiyatının yaşayan kıymetli yazarlarından Emir’in bu eserinde nefis hikâyeler bulunuyor. Yazarın dünyasını kuşatan sevimli, aydınlık ve iyi hikâyelerle baş başa kalacağımız kesin.  
Renklerin Masumiyeti. Muhsin Duran’ın ilk kitabı, ilk göz ağrısı. Hasbi duruşuyla dost çevresinde sevilen ve sayılan Duran, hatıralarını, intibalarını, gözlemlerini ve bütünüyle duygu ve düşüncelerini bu kitabın sayfalarında buluşturdu ve okurun önüne çıkardı. Bir kültür tarihçisi titizliği, bir deneme yazarı nahifliği ve bir solukta, rahatlıkla okunabilecek istifadeli bir eser var elimizde. Kitapta maneviyat dünyamızdan göz ardı edilen mühim kesitleri de görebiliyoruz. Kıymet hükümlerimizin, değerlerimizin buluştuğu bu eseri dostlara tavsiye ediyorum. 
 MAZİDEN ÜÇ İSİM 
İpsiz Recep “Kurtuluş Savaşı’nda Cesur Bir Yürek” başlığıyla tarih severlere sunuluyor. Can Alpgüvenç’in kaleme aldığı bu tarihî romanda, 1928 yılında tifoya yakalanıp Hakk’ın rahmetine kavuşan bir askerimizin yiğitliğini ve vatanseverliğini okuyabiliyor, görebiliyoruz. Adamlarıyla birlikte din, vatan, namus ve bağımsızlık uğruna savaşan kahramanımızın amansız mücadelesi gözler önüne seriliyor. İstanbul’daki Rum çetelerini korkutan bu alnı ak yiğitler, işgalci Fransız gemilerine saldırabilecek kadar gözü karadır aynı zamanda. Cephane yüklü Yunan gemilerini ele geçirip malzemelerini Anadolu’ya sevk eden cengâverlere tanık oluyoruz. “İpsiz Recep” namıyla tanınan Recep Reis’in gösterdiği kahramanlıklarının yanı sıra şu sorular da karşılık buluyor eserde: “Anadolu’daki mücadeleyi kim planladı? Sultan Vahdeddin, Kuvayı Milliye’ye nasıl bakıyordu? İlk önce Anadolu’ya hangi paşalar gitti?” Sevilerek okunacak ve bir döneme ayna tutacak tarihî romanı, meraklı okuyuculara öneriyorum.
Milletimizin birlik ve beraberliği için birbirinden değerli şiirlere imza atmış olan gönül insanı Âşık Veysel’in bu sene vefatının 50. Yılı. Aynı zamanda yılsonuna kadar devam edecek olan “Âşık Veysel Yılı”ndayız. Veysel’e Vefa Kitabı da Akıl Fikir’den çıktı. Editörlüğünü Prof. Dr. Gencay Zavotçu, Doç. Dr. Abdulmuttalip İpek ve Doç. Dr. Cem Yılmaz Budan’ın yaptığı kitapta, Veysel’in farklı yönleri, hayatı ve eserleri üzerinde 15 yazarın emek mahsulü değerlendirmeleri bulunuyor. Biz şimdilik Zavutçu’nun sunuş yazısından seçtiğimiz bir paragrafla yetinelim: “Âşık Veysel, 20. Yüzyılın büyük ozanlarından biridir. Küçük yaşta gözlerini kaybettikten sonra babasının yönlendirmesiyle saz çalmayı öğrenen Veysel, kulağıyla dinleyip gönlüyle hissettiklerini dizelere dökmüş, dizelere döktüklerini de sazı ve avazı ile Türk halkının beğenisine sunmuştur. Veysel’in bağrında doğup büyüdüğü yörenin ağız özelliklerini de katarak ürettiği şiirler toplum hayatı ve gerçeklerini işlediği için büyük b ir kabul görmüş, bu kabul ile Veysel, Türk halkının severek dinlediği, yerel ve ulusal radyoların da vazgeçemediği bir sanatçı olmuştur.”
 HULÛSİ ÇETİNOĞLU’NU HATIRLAYIŞ
Oğuz Çetinoğlu son yıllarda artarda kaleme aldığı eserlerle fikir ve sanat dünyamıza armağanlar dağıtmaya devam ediyor. Seçkinlerden Bir Seçkin Hulûsi Çetinoğlu, yazarımızın ağabeyi hakkında kaleme aldığı önemli bir kitap. Benim de yıllar önce ilk tanıştığımda Oğuz Bey’e böyle bir eseri kaleme almasının lüzumlu olduğunu arz etmiştim. Başkalarıyla birlikte yayıncımız İsmail Derici de aynı istekte bulununca Çetinoğlu, biyografi kitabını altı aylık bir sürede hazırladı. Birçok önemli şirkette ve devlet kurumunda üst düzey yöneticilik yapmış olan merhum Hulûsi Çetinoğlu, Türkiye Milli Kültür Vakfı ile Türk Kültürüne Hizmet Vakfı’nda idarecilik yapmış bir fikir ve iş adamı. Turgut Özal başta olmak üzere siyaset adamlarıyla da dostluğu olduğu kadar edebiyat, sanat, kültür ve medeniyet dünyamızın meşhurlarıyla da yakınlık kuran Hulûsi Çetinoğlu hakkındaki bu ilk eser, bize idealist bir münevverin yetişme şartlarını, ideallerini, temiz hayatını ve hizmetlerini gösteriyor. Millî ve manevi değerlerine bağlı, mütevazı ve çalışkan kahramanımızın biyografisi okunmalı ve hayatı herkes tarafından örnek alınmalıdır. Bir ahlak, fazilet adamı olan Hulusi Beyi rahmetle anarken, kardeşi ve yol arkadaşı Oğuz Çetinoğlu Beyefendiye de bu hizmeti için teşekkür ediyorum. 
 HARUN YÖNDEM’DEN HİKÂYELER
Harun Yöndem Türkiye’nin tanınan ve sevilen bir sunucusu, spikeri, şairi ve yazarı. Türkçeyi en güzel konuşan kültür adamlarımızdan. Yeni eserinin adı O Benim Gençliğimdi adını taşıyor ve hikâyelerden oluşuyor. Yazar, çevresinde gördüklerinden, duyduklarından, yaşadıklarından yola çıkarak bazı duygu ve düşünceler ile olayları kurgulamış ve hoş bir hikâye kitabını okurlarına armağan etmiştir. Bu metinler bir yanlarıyla hikâye bir yönleriyle hatıra… Yöndem, doğup büyüdüğü coğrafyadan, okul yıllarında çocukluk ve gençlik dönemlerinden, iş hayatından, arkadaşlarından devşirdiği hatıraları gözlem gücüyle birer hikâyeye dönüştürüyor ve rahat okunan, sürükleyici metinlerle bizleri baş başa bırakıyor. Anlam yüklü, düşündürücü, sıcak ve incelikli hikâyeler, rahat okunabilirlikleriyle de edebiyatseverlerin ilgisini çekecek.
 KORYOLANUS FACİASI
Hikâyeleriyle edebiyat dünyamızda seçkin bir yer edinen Şerif Aydemir, bu sefer bir roman uyarlamasıyla okurların önüne çıkıyor.  Yazar, William Shakespeare’nin Koryolanus Faciası’nı romanlaştırmış bulunuyor. Koryolanus Faciası’nın başoyuncusu Markus’un muhtelif yönlerini masaya yatıran Aydemir’in şu satırları kitabın muhtevasını yansıtabilecek zenginlikte: “Bizim Romalı kumandanımız mızrağı kadar dürüsttür ama insan denilen şu mahlûka karşı da hissizdir. Yani onu hiç tanımamıştır. Ya da ömrü boyunca tüm insanlardan güzel şeyler beklemiş, istemiştir. Hiç bilmez ki insanlar bazen bir canavarın bir yılanın ve hatta şeytanın huyundan huy kapabiliyorlar. Savaşta, eşit veya benzeri silahlarla dövüşülür. Ama toplum hayatında mücadele farklıdır. Binlerce aykırılık çıkar. Üzerine oynanan oyunlara karşı, bence savaştakinden daha kavi zırh giymelidir kişi.”
 SEHER KEÇE TÜRKER KİTAPLARI
Seher Keçe Türker, bugüne kadar şiir, nesir ve araştırma olmak üzere farklı türlerde pek çok eser vermiş bir yazarımız. Bu yıl yedi kitabı Akıl Fikir’den çıktı. Siyah Beyaz Anlar Bir Varmış Bir Yokmuş, adından anlaşıldığı gibi bir hatırat. Çocukluk, gençlik ve okul yıllarından unutulmayan kareler… Fotoğraflarla süslenmiş eserde bir yazarın yazma azmini ve disiplinini görüyoruz. Türker’in her biri emek mahsulü olan, titizlikle kaleme aldığı diğer altı kitabı ise şöyle:  Çoban Anlatmaları, Dağların Efendisi Çoban, Çoban Oyunları, Çoban Yemekleri, İzmit Yazıları, Ereğli. Anadolu kültürünü bu eserlerle daha yakından tanıyabilir, anlayabilir ve sevebiliriz.  
Bütün bu kitaplar, onuncu yılını idrak eden Akıl Fikir Yayınları’ndan çıkıp kitapçı vitrinlerine taşındı. Vitrinlerden alıp okumak da bize düşüyor. Genel Yayın Yönetmeni Fatma Ersem Yargıcı’ya ve emeği geçenlere teşekkürler. Nice on yıllar diliyorum. 


 VE YAYINEVİNİN DİĞER KİTAPLARI 
Diğer Kitapları: Akıl Fikir Yayınları’ndan çıkan diğer kitaplar ve yazarları şöyle: 41 Gözeden Damla (Âdem Duran), Behlül Dânâ ve Harun Reşit (Muammer Yılmaz), Bir İhtişam ve Hüznün Destanı Endülüs (Halid Yılmaz Eralp), Hayat İyilikle Güzel (Zeynep Derici), Hengâme (Fevzi Çetin), II. Murat Han’ın Fatih Sultan Mehmed’e Nasihatleri (Fırat Kızıltuğ), Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli ve Namaz (Süleyman Üstüner Dede), İbrahim Ethem (Muammer Yılmaz), İhtiyar Horozun Son Döğüşü (Ömer Ertur), İnsana Dair (Turgay Ünal), Japonya’dan Hikâyeler (Ömer Ertur), Kahverengi Beyaz Bilyem (Tadil Birinci), (Tuba Kübra Durdu), Örnek Medeniyetimiz Vakıflar ve Dernekler Osmanlı Saray Mutfağı (Recep Öncel), Palavra Soykırımı (Ömer Ertur), Sil Baştan Doğarım (Enes Gürbüz), Sultan Şehir İstanbul (Muslimakhon Bakhodirova), Şeyhülislam Ebussuûd Efendi (Oğuz Çetinoğlu), Teftiş Yalnızlığı (Fazlı Köksal), Tekirdağ (İslam Özdemir), Yok Olanlar (Seyfullah Aydın), Zübdetü’l Nesâyih (Vedat Ali Tok)

(Milat Gazetesi, 17 Aralık 2023)

İYİLER VE KÖTÜLER
Bugün kötülük odakları, Anadolu Ajansı foto muhabirine saldırdılar.  Bu insanlık düşmanları şunu başardı. Kötülükte nasıl en dibe düşülebileceğini herkese gösterdiler. İnsanlık artık ikiye ayrılıyor: İyiler ile şu anki bebek, çocuk, kadın, yaşlı ve gazeteci katilleri… İnsanlık tarihi, vahşi ve Siyonist İsrail’in asla affetmeyecek…

ÇAĞ TANIKLIK EDEN MASUM GAZETECİLERİ KATLEDEN SİYONİST İSRAİL TERÖR ÖRGÜTÜNÜ UNUTMAYACAĞIZ…
Dünyanın en alçak ve vahşi saldırıları, masum çocuklara ve bebeklere olduğu gibi görevini yapan gazeteci meslektaşlarımıza da yapılıyor. Az önce bölgede şehit edilen gazeteci sayısının 92 olduğu açıklandı. Peki bizim ruhsuz, kimliksiz ve ayıplı basın teşekküllerinden bir ses var mı? Yok! Onlar derin ve manidar gaflet uykusundalar. Ne zaman uyanırlar, bilinmez. Ama Türk devleti ve milleti bunları not alıyor, bilinsin! Gazeteci katili terör örgütünü kınamayan medya kuruluşlarına yazıklar olsun!

CAMİ KARŞITLARININ ART NİYETİ VE YALNIZLIĞI
Bütün olaylara ve dünyaya sadece solumtrak gözüyle bakan bir televizyonda konuşmacılardan birisi, gözlerini açarak “Üniversiteleri çoğalttılar, arka bahçeleri yaptılar. Şimdi bütün üniversitelerde mescitler, camiler var.” dedi. Buna sormak lazım: “Üniversitelerde kilise mi açılsın, havra mı? Yoksa ‘ateizm merkezi’ mi? Hangisi sizi mutlu eder?” Bu tipler, hangi ara yetişti bu ülkede? Yazıklar olsun. Kendi milletinin inancına ancak bu kadar yabancı olunur. Ama şükürler olsun ki çok azlar, yalnızlar. Ya bu aziz milletin değerlerine saygılı olacaklar veya giderek yalnızlaşıp kaybolup gidecekler.

MEHMED ÂKİF’İ VE ÂŞIK VEYSEL’İ UNUTMAYALIM 
2023, “Âşık Veysel Yılı”ydı. Mehmed Âkif’in ise Doğumunun 150. Senesi. 10 gün sonra da vefat yıldönümü Âkif’imizin. Malum, büyük acılar yaşadık. “Asrın Felaketi Deprem” ve “Gazze’deki Soykırım” bizi çok üzdü. “İstiklal Marşı’mızın Bülbülü”nü de “Bilge Ozan”ımızı hakkıyla anamadık. Kalan iki haftada yine rahmetle ve saygıyla her iki değerimizi yâd edebiliriz. Kabirleri nur, mekânları cennet olsun.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —