Güncel olan bu konuya dönmeden önce , Filistin , İsrail mevzuuna bir tarihsel bilgi sunmak ,bugünü daha iyi anlamak açısından oldukça önem taşıyacak...
Evet kanayan yaralardan biridir Filistin.
Kendi yurdunda garip, mahzun ve mahkum olan halktır Filistin. Zulmün, cürmün, istibdadın hüküm sürdüğü yerdir Filistin.
Resuller diyarı, ilahi mesajların rahmet gibi yağdığı fakat makus talihine terkedilmiş beldedir Filistin.
Kutsiyetin, rahmetin, kıymetin ta kendisi olan fakat zulme terkedilmişliğiyle beraber kıymetsizliği de içinde paradoksal şekilde barındıran coğrafyadır Filistin.
Roger Garaudy’nin deyimiyle “İlahi Mesajlar Toprağı " dir Filistin...
İsrail 'in de yer aldığı Filistin bölgesi olarak adlandırdığımız coğrafyanın aslında çok eski tarihlerden beri tanımlanan “verimli hilal” bölgesidir Filistin .
Kenanlar döneminde ağırlıklı olarak Yerli Filistinlilerin yaşadığı ve bununla beraber Yahudilerin de bu çatı altında bir topluluk olarak yaşadığı yerdir.
Yahudilerin kutsal metni Eski Ahit’te de açıkça İsraillilerden önce de burada Kenanlıların yaşadığı belirtilir.
Birçok tarihi kaynakta ve ihtilaflı olmayan Yahudi tarihi kaynakları da dahil Filistin bölgesinde Kenanlılardan sonra bilinen kesimin Sami Diline mensup kavimler olduğudur.
Sami diline sahip ırkların başta Araplar ve İbraniler olduğu, İbranilerin de Arapların Arap Yarımadasından göçü gibi ki iki ırkın göçünün de benzer sebep ve birbirine yakın zamanlara dayandığı ve Mezopotamya bölgesinden Mısır’a oradan da Filistin’e göç etmişlerdir.
Bu iki kabile (Arap ve İbrani kabileleri) ile beraber göçe katılan diğer kabileler de aslında Filistin yerlileri olan Kenanlıları zor duruma düşürmüş ,göçe katılan tüm kabilelerin Kenanlılardan etkilenerek medenileşmiş ve yerli düzeni benimsemeye başlamışlardır.
İbraniler eski tarihte tek tanrılı inancın ortaya çıkmasındaki süreçte kilit bir rol üstlenmiş gerçeğiyle beraber , birçok kaynakta teyit ediyor ki Yahudilerin yaşadığı nüfus olarak yoğunlukta olan bir bölge asla olmamıştır.
Değinmeden geçmemesi gereken diğer bir husus ; Roger Garaudy, Yahudilerin yakın tarihte saf bir ırk oldukları varsayımını, Yahudi dışı kaynaklara gerek kalmadan, Yahudi kutsal metinlerinden ve Yahudi tarihçelerinden de apaçık deliller sunarak yanlışlar.
Aslında Yahudilik siyasi bir milliyetçiliğe dönüştüğünden bu yana, hristiyanlığa batılı fikirler aşılayarak ırkçı bir misyon yüklenmiştir..
Siyasi Siyonizm, yahudiliği bir din olarak değil aksine milliyetçi bir unsur olarak kullanır.
Siyasi Siyonizm’in doğuşu Theodor Herlz’in “Yahudi Devleti” adlı kitabıyla doğmuş ve bu devlet için Yahudilik inancındaki bazı öğretilerin cımbızlanıp , yayılmacı misyon ve faşizme dönüşmüştür.
Meşruiyet dairesi dışında bırakılmış, şehirleri gasp edilmiş insanlara terörist damgası vurup , onlardan meşru davranılması ve savaş etiğine uyulması , bunun dünya kamu oyundan da beklenilmesininn adıdır Siyonizm ...
Ve evet bugüne dönelim.
Hamas' in İsrail' in içerdeki siyasi karmaşasından yararlanıp arka planda taarruz hazırlığı ve ansızın tufana dönüp yağmasına şahit oldu dünya.
Karşının gücü, yüreğinizde yer verdiğiniz kadardır.
Ve hiçbir gücün, yerinde konumlanan yürek kadar güçlü olmadığına da şahit oldu dünya.....
Sözkonusu bir Filistin 'li ise; yürek herzaman kor herzaman yakıcıdır.
Heran saldırgan ve heran ürkütücüdür.
Onu bu hale dönüştürenler, zaman zaman gaflete dalıp, bu gerçeği unutuyorsa da , ellerinden toprakları başta olmak üzere , tüm yaşam argümanları gasp edilmiş, ölümü öldürmek zorunda bırakılmış, adeta kan yutturulmuş insan fitratının ansızın bir yürek bombasına dönüşme gibi bir yanı olduğunu da , başlarına yağan binlerce bombayla hatırlamış oluyorlar...
Zulümle abad olunmyacağının, en acı sonuçlarını aslında hep zalimler görmüşlerdir hakkiyle...
Filistin davasına hakkaniyetle yanaşan Fransız düşünür Roger Graudy ' nin
“... Bugünkü Arap dünyasının en büyük iki zaafı, siyasi milliyetçilikleri ve dini yobazlıklarıyla, bu mirasa sadakatsizliğinden kaynaklanıyor” ifadesiyle Arap dünyasının aciziyet ve ihanetini dile getirmesi ,
Filistin' in mazlum halkı ve haklı davasında yalnız kalışına dair acı tespitidir.
Zira gelin görün ki,
Hiçbir güç yerinde konumlanan yürek kadar güçlü değildir,ve hiçbir dava yürekte kor olan dava kadar kutsi ve sahiplenilmiş de değildir...