Türkiye, yıllar boyu terörle gölgelenmiş bir hikâyenin içinden geçerek bugünlere geldi.
O hikâyede gözyaşı da vardı, dirayet de. Şimdi yeni bir sayfa açılıyor: silahların değil, sözlerin; korkunun değil, güvenin sayfası… Ve bu sayfayı yazacak olan biziz — hep birlikte.
Terörsüz bir Türkiye hayaline inanmak, yalnızca geçmişin mücadelesine vefa değil, geleceğe dair bir söz vermektir. O söz, “Bir daha aynı acıları yaşamayacağız” diyen bir milletin ortak duasıdır. Bugün bu topraklarda artık korkunun değil, inancın dili konuşuluyor.
Devletin sahada gösterdiği birlik, bu ülkenin damarlarında dolaşan güven duygusunun en somut göstergesi. Güvenlik güçlerinden istihbarat birimlerine, sınır karakollarından şehir meydanlarına kadar uzanan bu ortak duruş, bir kararlılığın ifadesidir. Terörle mücadele sadece dağlarda değil, kalplerde de kazanılır.
Süleyman Soylu’nun döneminde temelleri atılan bu güvenlik vizyonu, Türkiye’nin kendi kaderine sahip çıkma iradesinin adıdır. O irade, bugün de sürüyor. Çünkü terörle mücadele, isimlerden değil, inançtan beslenir.
Bir milletin huzuru, siyasetin polemiğinde değil; birliğinde, dayanışmasında yeşerir. Artık biliyoruz ki, “terörsüz Türkiye” sadece bir hedef değil, adım adım yaklaşan bir gerçektir.
Ve o gün geldiğinde, dağlar sessizleştiğinde, çocuklar sabah okula giderken gökyüzüne baktığında korkuyu değil, huzuru hissedecek. İşte o zaman anlayacağız:
Asıl zafer, kalplerdeki barışı kazanmaktı.
🖋️ Birlikten doğan huzura inanıyorum. Çünkü bu topraklarda her sabah, yeniden başlamak için doğan bir umut mutlaka vardır.
Züleyha Çağlayan
