Dışarı çıktığımızda acıktık diyemezdik mesela. Hayallerimiz babamızın cebindeki paradan da küçük olmalıydı bilirdik. En konforlu gezilerimizde çay bahçesine gidilir , gidilirken çocuklara soğuk içecek istememesi tembihlenirdi. İçilse içilse bir orelet içilebilirdi… En afilli sosyal etkinliğimiz piknikti bizim. Curcunasına da, daha bolca tüketebildiğimiz anne keki ve böreğine de deli olurduk. Dedim ya; verilenle sevinen, olanla avunan, arsızlığı, istemeyi bilmeyen koca koca insanlardık her birimiz…
Senede bir kez ayakkabı aldırabilir bir hafta baş ucumuzda, delinene kadar ayağımızda taşırdık ayakkabılarımızı. Delinse ne gam; kırk yama yapılırdı bir sonraki seneye kadar ayakkabılarımıza, idare etsin diye…Kim veresiye yazar, taksit yaparsa bayramlıklar ondan alınırdı. O da şanslıysan. Kimi zaman artık iplerden bir kazak, kalan kumaşlardan bir etekle kapatırdın bayramı da seyranı da.
Her çocuğun bir odası olması fikri henüz icat edilmemişti. Tek başına yatacağın bir yatak bulmuşsan şanslıydın. Ki çoğu evde bir odaya sıkışmış üç çocuğun çocukluklarının uykuları başlı kıçlı;) yatılan divanlarda geçerdi. Kıyafetler dolapta değil divanın altındaki selede dururdu o yıllarda. Pek tabi o seleye sığacak kadar da az olurdu. Bir kıyafeti iki bazen üç çocuk eskitirdi illaki.
Çalışma masası salonun sehpası olurdu çoğu zaman, misafir gelmişse onu da bulamazdın. Ya odanın bir köşesine yada mutfak masasının kenarına…
Oyuncak almayı bilmez kendi oyuncaklarımızı kendimiz yapardık biz. Çember çevirir, çelik çomak oynar, çamurdan bebekler imal ederdik. Almanya’daki bir yakının bir araba bir bebek getirmişse ne alâ…
Bilirdik babalarımızın sınırlarını, annelerimizin gücünü; incitmezdik onları. Cüsseleri küçük koca koca insanlardık biz.
Şimdilerde ne oldu bilmem…
Verdikçe acıkan, yedikçe doymayan, hiç bir şeyden mutlu olmayan, varı yoku bilmeyen, ardını arkasını düşünmeyen, helal haram demeyen, tek önceliği kendisi olan nesiller büyüttük.
Biz mi bir yerlerde yanlış yaptık, büyüyen dünya mı çocuklarımıza bilemiyorum….
Çocuklarımız çocukluklarını doya doya yaşasın elbette devir bizim yokla avunduğumuz devir değil ama farkındalıklar edinerek… Dünyada olup biteni, varı yoku, ağlayanı güleni görerek, görebilerek… Di mi?