Bu karşılıklı iş birliğinin en güzle örneğini böceklerle çiçekler arasında görüyoruz. Mesela bitkilerde tozlaşma sürecinde arılar nektar toplama işinde çiçekten çiçeğe dolaşırken çiçek polenlerini de taşıyarak bitkilerin döllenmesine yardım etmiş olurlar. Tüm bunlara baktığımızda açık bir ‘yönlendirme’ ve hatta hayatın devamı için bir ‘çalıştırma’ gerçeğini görüyoruz. Ancak evrim görüşünü savunanlar bunun aksini savunuyor.
Evrim görüşünü savunanlara önceleri yeryüzünde ilk ortaya çıkan canlıların bitkiler olduğunu savunuyorlardı. Ancak bu dönemde böcekler yokken böceklerle tozlaşan bitkilerin nasıl tozlaştığına cevap bulamayan bir kısım evrimciler yeni bir argüman geliştirerek “birlikte evrim” kavramını ortaya attılar. Buna göre birbiri ile ilişki içinde olan iki tür, bir zaman süreci içinde birbirlerine uyum sağlayacak şekilde karşılıklı evrilmişlerdir. Bazıları ise karşılıklı etkileşim içindeki bu türlerin zamanla birbirlerinin genetik yapılarını da etkileyerek değiştirmişlerdir diyecek kadar ileri gitmişlerdir. Birlikte evrim kuramını savunanlar ayrıca; “Böceklerle tozlaşan bitki türleri, kendilerini böceklere daha çekici kılmak için sık sık mekanizmalar geliştirmişlerdir” şeklinde bir açıklama yaparak bu işin bizzat bitkiler tarafından akıl edilip planlandığını da kabul edecek kadar komikleşmişlerdir.
Ancak tüm bu argümanların aklı ikna etmekten uzak olduğu aşikardır. Çünkü bitkilerin ileriyi görme ve gelecekteki duruma göre plan yapma gibi bir kabiliyetleri olmadığı halde bitkiler ve böcekler nasıl oldu da hep birlikte evrim geçirmeye karar verdiler? Bu karar için toplantıyı kim ya da kimler düzenledi? Toplantı nerde oldu? Ayrıca yeryüzündeki tüm bitki ve böcekler bu karardan nasıl haberdar oldu ve uyum sağladılar? Neden bazı bitkiler arılarla tozlaşmayı kabul ederken bazıları başka böcekler ya da rüzgâr gibi farklı yollarla tozlaşmayı seçtiler? Aklımda deli sorular!!!
Bitkilerdeki bu tozlaşma stratejileri ile böcekler arasında görülen bu ilişki, sözde milyonlarca yıl sürdüğü iddia edilen “evrimsel süreç”, “evrimsel adaptasyon”, “birlikte evrim” ya da “doğal seçilim” gibi sözde bilimsel tanımlamalarla bu planlı ve programlı olaylar basitleştirip sıradanlaştırılmaya çalışılmakta ve bu karmaşık olayların doğada kendiliğinden oluştuğu savunulmaktadır. Oysa akıl, ilim ve iradeden yoksun olan bitki ve arıların kendi kendine bu tozlaşma stratejisini geliştirmesi ve bunu yeryüzündeki bütün türdeşlerinde var edecek şekilde genlerine aktarması elbette mümkün değildir.
Sonuç olarak bu konuyla ilgili olarak mantığa dayalı akıl yürütecek olursak; bu tozlaşma stratejilerini tasarlayıp bitkinin ve arının genlerine yerleştiren ve onları bu program çerçevesinde yönlendiren sonsuz ilim sahibi bir Yaratıcının olması zorunluluktur. Allah, evrendeki varlıkları yaratırken; yaşaması, hayatını devam ettirebilmesi için ihtiyaç duyduğu her şeyi de yaratmış ve onların vücutlarına yerleştirmiştir. Bilim adamlarının görevi de bu ilginç mekanizmaları keşfedip üzerinde bilimsel çalışmalar yaparak bu mekanizmaları anlamaya çalışmakla birlikte varlıkların yaratılışındaki sanatı ve sanatkârı ortaya açığa çıkarmak olmalıdır.