Apokalipto, Mel Gibson’ın Mayalar'ı anlatan bir filmi olarak bilinir, ama “APOKALİPS” kelimesini duyduğunuzda aklınıza ne gelir? Kıyamet günü mü, bir katliam mı, III. Dünya Savaşı mı, yoksa dünyanın sonu mu? Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Javier Pérez de Cuéllar, apokalipsin sadece Mukaddes Kitap’tan alınan bir ifade değil, aynı zamanda gerçek bir olasılık olduğunu vurgulamıştır.
De Cuéllar’ın uyarısında, hızla gelişen silahlanma yarışı ve nükleer çatışma ihtimali öne çıkıyor. Dünya çapında 500.000’den fazla bilim insanı, daha gelişmiş ve öldürücü silahlar üzerinde çalışıyor. New School for Social Research’ten felsefe profesörü Hans Jonas, uygarlığın teknik güçlerinin neden olabileceği apokalipsi, çevre kirliliği ve nükleer tehditlerle ilişkilendiriyor.
Tarihçi Golo Mann, III. Dünya Savaşı terimi yerine apokalips ya da katliam ifadesini kullanmamız gerektiğini belirtiyor. Şu anda, Amerika, Avrupa, Rusya ve Çin arasında hızlı bir kutuplaşma yaşanıyor. Türkiye’de ise mülteci sorunu, ekonomik kriz ve iç siyasi çekişmeler gibi yapay gündemler öne çıkıyor.
Bir eğitimci olarak, dijital çağın çocuklar üzerindeki etkilerini ele alıyorum. Aileler sanal dünyaya teslim olmuşken, çocuklarımızı kaybediyoruz. Evlatlarımızın sanal labirentlere hapsolduğunu fark edemiyoruz. Sosyal medya asosyalleştiriyor ve gerçek insan ilişkilerini yok ediyor.
Sosyal medyada beğenilme ve “like” alma ihtiyacı, insanları bunalımlara sürüklüyor. İnsanlar gerçek ilişkiler yerine sanal etkileşimlere önem veriyor. Arkeologlar, gelecekte ekran bağımlılığının fiziksel izlerini bulacaklar.
Modern dünyada, sanal yalnızlık ve dijital bağımlılığın etkilerinden kurtulmalıyız. Gerçek insan ilişkileri ve değerleri ön planda tutulmalıdır. Esse quam videri: Öyle görünmek değil, öyle olmak gerekmektedir.