“Bir insanın” diyordu “dostu da olacak , düşmanı da olacak. Mühim olan düşmanının olmaması yada dostunun çok olması değil, dostunun düşmanının kim olduğudur. Allah’a makbul olana dostsan , Allah’a uzak olana düşmansan budur marifet. Yoksa hiç düşmanı olmayan adam, adam değildir; bukalemundur. Herkese yaranmak şiarıyla , herkesi idare ederek yaşamıştır. Buda münafıklığın en temel alametlerindendir ” diyordu sohbetinde mealen!
Doğru işler yapan pek çok insanın düşmanının çok olduğunu, düşmanlarının titrinin, çirkinliğinin o insanın güzel hasletlerinin işareti olduğunu üzerine basa basa vurguladı sohbetinde. Özetle; bir insanın iyi ve Allah indinde makbul olduğunu; Allah düşmanlarının , çirkin tabiatlıların o kişiye düşman olmasından da anlayabilirsiniz yani…
Bu sohbet neden geldi şimdi aklıma değil mi? Çünkü bunlar her daim güncel ve geçerli tespitler bu birinci neden. Ancak gerçek neden sadece bu değil!
Ne peki?
Geçen hafta üzerine uzunca da bir yazı yazdığım CHP Genel Başkanı Özgür ÖZEL’in Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’a yaptığı absürt “cuntacı” yakıştırması sonrası İç İşleri Eski Bakanı İstanbul Milletvekili Süleyman SOYLU’nun Özgür ÖZEL’e sosyal medyasından verdiği muhteşem cevaba beğenimi ve saygımı gösteren kısa bir yorum yaptım. Yorumum bir süre sonra istemsizce açılmış sosyal bir deneye dönüştü. Yorumuma ikiyüzelliye yakın beğeni, yüze yakın pek çoğu küfür ve hakaret içeren cevap geldi. Olay sadece bununla da kalmadı; yüzlerce CHP trolü messengerdan ulaşıp hakaret ve küfürlerine özelimden devam etti… Üstelik hakaret içerikli pek çok mesaja cevaben olağanüstü bir sabır ve nezaketle bilgi ve algı kirliliğini, dezenformasyonu dilim döndüğünce anlatmaya çalıştığım halde mesajlar üç gün sürdü. Ve ben o sosyal deneyin sonucunu almış oldum.
Bütün bunları yaşarken de Rahmetli Kadir MISIRLIOĞLU’nun sohbeti geldi aklıma. Tüm bu olup bitenler yani; Recep Tayyip ERDOĞAN’a ve Süleyman SOYLU’ya yönelen bu öfkeye ve öfkeyi yöneltenlere, yönetmeye çalışanlara, bu algı çalışmasını yapanlara, ortak olanlara bakınca doğru insanların yanında olduğunuzu bir kez daha anlıyorsunuz. Bu günlerde bu algı ve şer çetesinin bir kısmının çökertildiğine hep birlikte tanıklık ediyoruz. Ancak asıl çöküş yargı süreci tamamlanıp, dışarıda hali hazırda bu çeteden medet uman satılık kalemler ve trol ordusu umudunu kestiğinde yaşanacak. Çünkü son günlerde gayretle, yargı sürecini manipüle etmeye ve yargıya güveni sarsmaya yönelik bir çalışma içerisinde olduklarını görüyoruz.
Bu noktada konuyu özetleyen
İmam Şafii’nin bir sözü geliyor hatırımıza.İmam-ı Şafi'ye sormuşlar: “Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız?” Demiş ki: "Düşman okunu takip ediniz, o sizi hak ehline götürür." Bu söz hakkı hakikati ayırma ölçütümüzü pekiştiren çok özel bir anlam taşır. Hak kelamıyla adımlayanların, Kur'an-ı Kerim’in izinde gölgesinde bulunanların yanında olma hassasiyeti ile, bu hassasiyeti taşıyanları tanıyabilme kriterini tanımlar.
Cumhurbaşkanımızın Hak ehlinden olduğu pek çoğumuzun malumudur zaten , ancak beni bağışlamalarını dileyerek buradan Sn. Süleyman SOYLU ile ilgili de edindiğim ufak ama ayırıcı, tanımlayıcı bir bilgiyi paylaşacağım. Kaç kişi aracında sadece şoförü ile seyahat halinde iken Kur’an-ı Kerîm dinlemeyi tercih eder? Bunu öğrenip yada tanık olup yüreği sıcacık olmayan var mıdır? Varsa iman , itikat, Hak yol üzre olmak hayatının neresindedir? Hayatın akışına Hak kelamını katmayı başarabilmiş bu kişi Sn. Süleyman SOYLU’dur. İslama , imana, samimiyete yakın; takiyyeden uzak!
Bu nedenle düşmanı çok, ancak kazandığı iman ayraçlı yürek daha da çok olan bu iki güzel insanın izinde , yolunda olmaktan onur duyuyorum. Hiç bir tehdit, hiç bir hakaret, iftiralar, galiz küfürler Allah ile adımlayanları da onların yollarını duaları ile yıkayanları da engelleyemez, yollarından çeviremez. Allah iman ile yürüyenleri , ısrarla ve ihlasla iman edenleri sever!
