Oysa eğitim, etrafı duvarlarla çevrili yerleşkelerde devam eden bir süreç değildir. Tam aksine eğitim; Köyde, kentte, taşıtlarda, evlerde, mabetlerde, bürolarda, yeşil alanlarda kısacası hayatın soluk alıp verdiği tüm alanlarında, her zaman ve her yerde yaşanan bir süreçtir. Maalesef bizler, eğitimi sadece okul, not ve sertifika ile sınırlandırdığımız için dışarıdaki öğretim yöntemlerine kendimizi kapatmış bulunmaktayız. Günümüzde artık bu eğitim sisteminin uygulanış şekline yönelik hem Doğu’dan hem de Batı’dan çeşitli eleştiriler gelmekte ve sistem sorgulanmaktadır.
Kendi insanına düşünme biçimi vermeyen ülkeler, egemen ülkelerin düşünceleriyle biçimlenir…
Eğitim ve kültür, insana ve topluma düşünme biçimi kazandırır. Kendi insanına düşünme biçimi veremeyen ülkeler, egemen ülkelerin düşünceleriyle biçimleneceklerdir. Günümüz dünyasında işler netlikten ve mertlikten uzaklaştığından her şeyin görünenden daha çok görünmeyen amaç ve nedenleri asıl belirleyici olmuştur. “Fabrika mantığına göre kurulan okulların işlevi, köyden kente göçen şahısların fabrikaların ve yeni şehrin istediği insan tipini hazırlaması, kapitalist toplumun bireyle oluşturulan seküler kültüre uygun insanların yetiştirilmesi 19. yüzyılda genel kabul görmüştür.” (1).
Çocuklarımızı; çerçevelendirilmiş, kalabalık müfredata boğulmuş, bir ömür boyu okuyarak hiçbir şey öğrenilmeyen eğitim sisteminden kurtarıp başını kaldırıp sağa sola bakmalarını sağlamamız gerekir. Bu nedenle hayatı tanıyacağı, anlamlandıracağı farklı dünyaların da olduğu, yeni pratikler kazanacağı, kendi kültürünü tanıması için bir eğitim yöntemi olarak açık kaynak eğitim dediğimiz (piyasa) eğitiminden geçmelerinde fayda olduğunu düşünüyorum.
Çocuklara özgür bir lider olmayı öğreten eğitim…
“Eğitim; Bir Kitle İmha Silahı” isimli kitabında John Taylor Gatto, öğrencileri bir mekâna kapatmaya dayalı sistemine karşı çıkarak okulu, zihinleri kontrol etmeye yönelik uzatılmış çocukluk ve ötelenmiş bir yetişkinlik olarak tarif eder. Okulların kişisel egemenlik ve özgürlük gelişimini ketlediğini, itaatkâr kitleler oluşturmayı hedeflediğini savunarak okulu hedef tahtasına koyar. Okullardaki zorunlu eğitim sisteminin, çocuklara özgür bir lider olma, başarılı kimseler olmak yerine nasıl işçiler ve tüketiciler olmayı öğrettiğini söyler.
Modern pedagojinin esas işlevi, nüfusu yönetilebilir kılmak. Zorunlu eğitim tuzağından kurtulmayı başarabilmiş insanlara ilişkin örneklerle dolu olan bu kitapta, Gatto; İnsanın doğasının açık öğrenme sistemine daha uygun olduğunu, açık öğrenme sistemi ile herkesten her şeyden istifade edilebileceğini vurguluyor. Okulun insana verdiği zararın kasıtlı olduğunu söyleyerek kişisel potansiyeli gerçekleştirmenin temel şartının farklı bir yetiştirme ve beceri edinme şekli ile mümkün olabileceğini ortaya koyuyor. (2)
İnsanın kâinata öğrenci, öğretmen sıfatı ile bakması esastır. “Düşünmez misiniz, akletmez misiniz”? şeklinde ilahi ikazlar, bizim kadim kültür ve temel öğretilerimizde mevcuttur. Okuma yazma bilmediği halde (ümmi olan) peygamberimize ilk emir olarak “ikra” (oku) emrinin verilmesi de sadece bildiğimiz harflerle okuma olmayıp kâinatı oku manasında anlaşılması gerektiğini İslam bilginleri söylemektedirler. Kâinat nasıl yaratılmış, hayat nasıl işliyor, güneş nasıl her gün doğudan doğuyor, batıdan batıyor? İnsanlar, hayvanlar nasıl çoğalıyor? diyerek nedeni anlamaya çalışmanın da açık kaynak eğitiminin bir parçası olduğunu söyleyebiliriz.
Açık kaynak eğitimleri nerelerdir?
Bildiğiniz gibi çocuklarımız soru çözüyorlar ama sorun çözemiyorlar. Sorun çözmeleri için pratik yapmaları toplumu ve insanları tanımaları, hayatla iç içe olmaları, açık kaynak eğitimine yönelmeleri gerekiyor. Nereler ve neler açık kaynak olabilir, neler yapılabilir? Konuyla ilgili bazı önerilerde bulunmak istiyorum:
Çocuklarımız; ateşin yaktığını, suyun boğduğunu, taşın sert olduğunu kendilerinin öğrenmeleri daha kalıcı olur. Ben yaşamadım, çocuklarım yaşasın diyerek onlara her şeyi hazır halde sunan aileler, ileride acı sürprizlerle karşılaşabilirler. Çocuklarına aşırı korumacı yaklaşarak onları hiçbir işe göndermeyen, sorumluluk vermeyen insanların kendileri ve çocukları acınacak duruma düşebilirler. O nedenle çocuklarınıza sorumluluklar yükleyin.
Açık kaynak eğitimine bir güzel örnekte, iki çocuğuna okulun dışında eğitimi vermek için olağanüstü gayret sarf eden bir ailenin konu edildiği Batı’da yazılmış olan “Okulsuz Büyümek” isimli kitaptan vermek istiyorum.
“Eğer bir çocuk günün 7 ya da 8 saatini sınıfta iki üç veya daha fazla saatini ödev yaparak, sonra diğer okul dışı etkinliklere katılarak, okula gitmek için zaman harcayarak ve televizyon izleyerek ya da diğer pasif eğlence araçlarında vakit öldürerek harcıyorsa; bu kurumların dışındaki insanlarla ilişki kurabilmesi için hiç zamanı kalmaz. Çocuklarımızın hata yapmalarından korkmamak lazım. Bırakın biraz da hata yapsın. Hata yapmanın ezikliğini, mahcubiyetini yaşasın. Bu da bir eğitim yöntemidir. Hayal kırıklığı ve başarısızlık; doğal ve sağlıklı ve gelişmeleri için özgüven, başarı ve mutluluk kadar gerekli.” (3)
Unutmayın; en büyük sermayemiz çocuklarımızdır.