• BIST 100

    9419,66%-2,12
  • DOLAR

    33,97% -0,02
  • EURO

    37,52% 0,31
  • GRAM ALTIN

    2745,71% 0,05
  • Ç. ALTIN

    4465,60% 0,00

Yusuf Özertürk


FİTNE VE ISLÂHI -2-

FİTNE SEBEPLERİ


Fitnenin çok çeşitli sebepleri vardır.Özet olarak bazıları şöyle sıralanabilir:
 1-NEFS-İ EMMAREYE (HEVÂYA) TÂBİ OLMA. 
 *Fitnelerin en önemli sebebi, insanın ‘nefs-i emmaresi’dir (doymayan egosu).                                                                                                
İnsan, Dünya’ya doğuştan haz (zevk)alma ve elem çekme özelliklerine sahib olarak gelir.Bu özelliklerinin bir kısmı hayvanlarda da vardır. Mesela:Yeme,içme,cinsi münasebetten zevk alma, hırs, inat, kıskançlık, rekabet,başkalarının elindekini alma,sahip olma arzusu gibi.Birkısmı ise hayvanlarda bile yoktur. Mesela:hiçbirşeye doymama (para, makam, şöhret, gençlik,güzellik vs),yalan söyleme,aldatma,iftira atma,olayları çarpıtma, kin, garaz,intikam hissi,ihanet vs.gibi.                                                                               
*İnsanın bu özellikleri, şayet terbiye edilip  kontrol altına alınmazsa ve kendi haline bırakılırsa, insanın iradesini zorlayarak,onun, başkalarının haklarına tecavüz etmesine sebeb olurlar.Tıpkı bentle,barajla kontrol altına alınmamış sel sularının yaptığı tahribat gibi.Dünyada işlenen suçlar ciddi analiz edildiklerinde, altta yatan sebeblerin çoğunun bu terbiye edilmemiş (inançla, eğitimle) nefsanî arzu ve istekler olduğu ortaya çıkacaktır. Katilin,tecavüzcünün,alkol alıp kaza yapanların vs.lerin söyledikleri; ' kendime hakim olamadım,bir anda oldu, pişmanım.'...demeleri değilmidir?
*İşte bir insanda olan bu istekler,bir toplulukta,bir cemiyette,bir cemaatta,bir millette vs de vardır.Bir insanın nefs-i emmaresi (kötülüklere iten nefis) olduğu gibi,bir topluluğun,cemiyetin,milletin vs ,de nefs-i emmaresi vardır.Toplumun ekseriyeti nefs-i emmare’ye tabi olmuşsa, Topluluğun nefs-i emmaresi ile baş etmek artık çok zordur. Böylesi toplumlar kötülük toplumu olurlar (1).                                                                      -Peki böyle olunca ne olur?                                                                                       -Olacak olan şudur: Arzu ve isteklerin tatmini için harekete geçilmesi. 
*Burada önemli olan bir gerçek vardır. O da; nefs_i emmarenin (hevâ) meşrû ihtiyaçları değil de, onun gayr-ı meşrû ihtirasını tatmin etmenin çok zor olduğu meselesidir. Zira dünyadaki imkanlar, ancak adaletle hakperestane dağıtıldığı zaman, herkesin ihtiyacını karşılamaya yeter.Ancak ihtirasların hududu yoktur. 
*İnsan cibillî olarak doyumsuzdur,mevcut imkânlar ihtirasları doyurmaya yetmez.İşte fitne de tam burada ortaya çıkıyor.’Sen yeme ben yiyeyim.O yemesin ikimiz yiyelim. Bu aptal cahil millet yemesin.Onların hakkı mı? biz güçlü devletiz, hiç bu imkânlar onlara bırakılabilir mi?’ gibi bildiğiniz ve hayal ettiğiniz ve de gerçek olayların şahitliğinde(hal-ü âlem) mevcut imkânları elde edip,ihtirasların bir kısmını daha tatmin uğruna canavar hayvanlara rahmet okuturcasına ( belhûm edâll) insanlıktan sukut edip, Dünya  cehenneme çevriliyor.
*Nefs-i emmare sahipleri güçleri ve imkânları nisbetinde (fert, topluluk,millet vs) mevcut olan tatmin imkanlarını ele geçirmek için her türlü vasıtayı kullanacaklardır.Bu gün Dünyada şahid olduğumuz, özelde, fertler arasındaki ihtilaflar, genelde de topluluklar,milletler arasındaki iktidar,menfeat,vs, paylaşım kavgaları, çıkarılan umûmi ve yerel savaşlar hep bu sebeplerden dolayı değilmidir?  Fitne, nefs-i emarenin tatminsizliğinden kaynaklanmaktadır.                                                                     Olay, ferdin ve milletin nefs-i emmaresinin tatmini hadisesidir...

2-NİFAK
*Nifak,fıtrâtı bozmaktır ( Allah'ın yarattığı tabiatı bozmaktır).Fıtrât bozulunca, anormal davranışlar kişinin tabiatı olmaya başlar.Fert artık kendine de yabancı olur ve labil bir ruh haline bürünür.
*Nifak, bireysel ve toplumsal boyutta bir hastalıktır.Nifak, bireysel boyutta olursa, ferdi münâfıklığa götürür.Kendisiyle barışık olmayan insan, nifak hastalığına yakalanmıştır. O , artık huzursuzdur, hiçbir şeyden, memnun olmaz, tatmin olmaz ve hep halinden ve etrafından şikayet eder.Böyle bir ruh hali,kişiyi çift kişilikli yapar.Bir yanda kendi iç dünyası, diğer yanda dış alem.Kişi, iç alemindekileri dış aleme yansıtırsa, zarar göreceğini bilirse, o zaman ikinci kişiliğini devreye sokar.Bu duruma ‘iki yüzlülük- münâfıklık’ denir.Münâfık, çift kişilikli halini o kadar tabiileştirmiştir ki,hiçbir davranışında dış aleme karşı bir anormallik göstermez.Mesela münâfık, çok rahat yalan söyleyebilir, yemin edebilir, iftira atabilir, vs. Münâfıklar, dalkavukluğu meslek edinmişlerdir. İnsanların ekseriyeti de dalkavukları severler.Çünkü, övülmekten hoşlanırlar.Münâfıklık her alanda olabilir (Din, siyaset, ekonomi, uluslararası,vs.). Münâfık, ‘Bukalemun gibidir’ her ortama, şarta kolaylıkla uyar,onu tanımak zordur.Bu yüzden münâfıklar rahatlıkla her gruba/topluluğa kolaylıkla girebilirler.Münâfıklar öyle rahat fitne atarlar ki, kimse kolay kolay  bunu anlayamaz.
*Nifak,toplumsal boyutta olursa, toplumsal münâfıklığa götürür.Münâfık grubun/ topluluğun fertleri münâfıkça davranışlarda bulunurlar ve ‘biz toplumun- milletin iyiliği için çalışıyoruz’ derler (2).Halbuki toplumu çürütmeye başlamışlardır.Ama insanların çoğu bunu anlamamış ve  anlayamamıştır.
*Nifak hastalığına toplumsal açıdan bakıldığında ; Toplumda toplumun fertleri arasında samimi bir münasebet yoktur ve bir güven bunalımı vardır.Güvensizlik huzursuzluğa, birbirlerinden uzaklaşmaya ve neticede; ötekileşme ve düşmanlaşmaya götürür.Böylesi toplumlar, gerek içeriden, gerekse dışarıdan kışkırtmalara açık bir hale gelirler.
Devam edecek…

(1):''O Hevâsını(nefs-i emmaresini) ilâh edinen kimseyi gördün mü?Artık ona Sen mi (Resûlum) vekil olacaksın?''(Furkân-43).
(2):’’İnsanlardan bazıları ‘Biz Allah’a ve Ahiret gününe inandık’ derler.Halbuki inanmış değillerdir’’.                                                                                                           ‘’Bunlar, Allah’ı ve iman edenleri aldatmaya çalışırlar.Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında olmazlar’’.                                                            ‘’Kalplerinde hastalık (münâfıklık) vardır.Allah’da (Kur’ânı indirmekle, gerçekleri bildirmekle) hastalıklarını artırmıştır.Yalan söylemeye devam ettikleri için onlara acıklı bir azap vardır’’.                                                               ‘’Kendilerine ‘Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın’ denildiğinde, ‘Biz ancak ıslâh edicileriz’derler’’.                                                                                                  ‘’İyi bilin ki, asıl bozguncular kendileridir.Ama bunun farkında değildirler’’ (Bakara-8-12).
 

Yazarın Diğer Yazıları


26.9° / 21.8°

YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.