Kan revan içinde ve enkazların arasında kanlı yüzünü silip temizleyen kişilere soruyor, “bana söyler misiniz, rüyada mıyım?” Gerçek ile rüyayı ayırt edemeyecek kadar zihni bulanmış olan bu safi çocuğun günahı neydi? Nasıl bir sapık ve sapkın itikat ki insanları gözü dönmüş katil sürüleri haline getirebiliyor? Başka bir çocuk şaşkınlık halinde etrafına feryat figan içerisinde boş gözlerle bakarak soruyor ve dövünüyor; annem, babam, kardeşlerim nerede? Gazze’de yaşanan trajediyi anlatmak için ne kelimeler ne kağıtlar ne de mürekkepler kifayet eder. İnsani değer namına ne varsa; faziletin, iyiliğin, merhametin, vicdanın ve insaniyetin sükût ettiği yer Gazze! Sapkın ve tahrif edilmiş bir itikadın, insanları nasıl canavar haline çevirdiğini acımasız katliamlarla canlı yayında izliyoruz. İnsanlık değerleri ve masumiyet acaba bundan sonra dünyanın neresine gökten nüzul edecek! Bu alçak soykırım ve etnik temizliğe dönen katliamların yok ettiği vicdan ve merhamet hisleri dünyamıza yeniden nasıl geri getirilebilir?
Bu acımasız katliamların müsebbibi olan caniler bu vahşeti nasıl yapabiliyor? Acaba kendi çocuklarına ve kendi akrabalarına nasıl sarılabiliyorlar? Bu katliamlar bize gösteriyor ki insaniyet denilen mukaddes hazine ideolojilerde değil hak dinlerde saklıdır çünkü İslamiyet insaniyet-i Kübra’dır. Hakiki insaniyet İslamiyet’tedir. Zira hiçbir kâmil mümin bu vahşi soykırımı ve katliamı hangi ırktan olursa olsun hiçbir insana ve hatta hiçbir canlıya yapamaz. Gazze’de yaşanan tarihin kaydettiği en vahşi katliamlar dünyadaki bütün ideolojilerin ölümüdür. Çünkü hiçbir ideoloji bu katliama engel olabilecek bir çözüm sunamamaktadır. Siyonizm ile dünyadaki bütün “izimler” yapılan çocuk ve masum insan katliamları sonucunda dirilmemek üzere ölmüştür. Türkiye’deki ideolojik ve ırkçı kafaların batıl ve batıcı fikirleri de iflas etmiştir. Çünkü insanlık katledilirken sessiz kalanlar ve “ama, fakat” diye açıklama yapma ihtiyacı hissedenler insan olamaz. Bu hissizliği ve donukluğu veren hangi ideoloji olursa olsun iflas etmiş demektir.
Siyonizm’in vahşi hayvana dönüştürdüğü insanlıktan çıkmış canavarların bu vahşeti yapabilmesinin sosyolojik izahı üzerinde çok düşündüm. Öncelikle tahrif edilmiş ve Siyonist bir ideolojiye dönüşmüş olan Tevrat’ta bulunan “çoluk çocuk hepsini öldüreceksin, kılıcının kanıyla sarhoş olacaksın, çocukları analarının gözleri önünde öldüreceksin, evlerini bahçelerini yakacaksın, hayvanlarını öldüreceksin” gibi sapkın ve hurafe ayetler ile kendilerine sağlam bir iman gerekçesi bulan bu sapık zihniyet mensupları Akdeniz ve Amanoslara, Doğu Anadolu bölgesine kadar kendilerine vaat edilen toprakları almak için savaşma emrini işte bu tahrif edilmiş Tevrat’tan alıyorlar. Böylece kendilerini seçilmiş ve efendi olarak görürken ötekileştirdikleri insanlara bir hayvan kadar değer vermiyorlar. Ötekileştirmenin sonucunda düşman olarak görülen diğerleri acımasızca katlediliyor. Bu katliamlar yalnızca Siyonist sapıklar tarafından değil başta PKK olmak üzere bütün terör örgütleri tarafından benzer şekilde yapılıyor. Çünkü biliyorlar ki ötekileştirilmeyen insana acınır ve merhamet edilir. Merhamet edilen insan ise kendisi gibi bildiği bir insanı asla öldürülemez. Avrupalıların Amerika kıtasında Kızılderililere, Avustralya’da Aborjinlere, Afrika’da zencilere yaptıkları soykırım aynı patentli ötekileştirmenin ürünüdür. Halbuki insaniyet hazinesinin gerçek mahzeni olan Kur’an hakikatlerine göre diğerleri denilerek ötekileştirilen bir grup ya da milletten asla söz edilemez.
İslamiyet’e göre aman diyene kılıç vurulmaz. Af dileyen öldürülmez. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar, hastalar, mazlumlar ve mağdurlar öldürülmez. Ağaçlar ve bahçeler talan edilmez. İşte bu yüzde Müslümanlar katliam yapmaz ve yapamaz. Müslüman diye gösterilen İslam etiketli terör örgütlerinin katliam görüntüleri de kuvvetle muhtemeldir ki Tel Aviv İslam üniversitesinden mezun ajan provokatörlerin eseridir. Sözün özü, katliam, soykırım, etnik temizlik ya da her ne isim verilirse verilsin yapılan insani değerlerin ve insaniyetin derin bir yara almasını ve sekeratını netice vermektedir.
Soykırım ve katliamların neden olduğu bu derin travmanın 21. Yüzyılda sözde, çağdaş denilen batı devletlerinin himayesinde yapılıyor olması bu katliamları asla meşrulaştıramaz. Meşrulaştırma çabalarını gören ve henüz insaniyeti sükût etmemiş insanların vicdanları susturulamaz, bedenler öldürülse de ruhlar öldürülemez.
Gazze’de yaşanan derin acıların meyvesi insanlığın hak ve hakikat arayışını netice verecektir. Bu kahpe ve sahte asırda sahabe imanına sahip olan bu kahraman Gazze Müslümanları izzetli bir şekilde yaşayıp azizler zümresine ilhak olarak şehit olmuşlardır. Sıradağlar gibi sağlam imanları ile Dünya’ya en güçlü bombanın bile hakiki bir imanı yok edemeyeceği hakikatini göstermişlerdir. Gazze kahramanları ölümü öldüren korkusuzlukları ile ahiretin varlığına canlı deliller olarak şehadet şerbetini içmişlerdir. Hayatta kalanlar ise Dünya’yı kurtaracak bir iman ve tevekkülün sahibi olan hakikat çekirdekleri olarak yaşayacaklardır. Gazze’de tezahür eden şanlı direniş ve ibretlik levhalar yeni bir medeniyet kimliğinin nüvesi hükmüne geçecektir.
Bundan böyle Dünya’da ve Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Dünya’nın ayağa kalkmasına rağmen Türkiye’nin ölüm sessizliğine bürünmesi Türkiye’de bundan sonra büyük değişimlerin olacağının işaretidir. Soykırıma ve zulme sessiz kalanlar tarih önünde ve halkın önünde hesap veremeyecek, meydanlarda konuşamayacak ve sahnelerde insanların gözünün içine bakamayacaklardır.
“Türklerin Filistin davası yoktur” diyen ırkçı ve seküler yapının temsilcilerinin yüzüne bu necip Türk milletinin aziz evlatları Osmanlı tokadını zamanı geldiğinde indirecektir. Çocukların ve çocukluğun, kadınların ve anneliğin, ailenin ve baba, dede, nene ve bütün akrabaların acımasızca katledildiği bir Dünya’da bu zulme sessiz kalanlar insanlığından utanacaktır. Utanmazlarsa tarihe soykırıma karşı sessiz kalan onursuzlar olarak yazılacaklardır.
Tükürün zalimin hayasız yüzüne, tükürün insanlık katledilirken insanım diye gezinen hayvanların yüzüne. Yazıklar olsun, veyl olsun, esef olsun ırkçı, jakoben, seküler ve sözüm ona çağdaş ve modern geçinen insan kılıklı zavallı yaratıklara. İnsanlık eğer elbiseden, arabadan, villadan, takıdan ibaret olsaydı tarih kitaplarında firavunlar ve nemrutlar ve şeddatlar azizler sınıfında yer alırdı. Gazze katliamları insanlık için ve dünya için bir milattır. Türkiye’de bundan sonra özgürlükler, hak ve hakikatler konuşulacak ve hurafe ve dayatmacı ideolojiler yıkılacaktır. Uyuşmuş ve uyuşturulmuş insanların mankurt haline getirilen kafalarındaki kuru deriler çıkarılacak ve uyanış başlayacaktır.
Gazze dünya ‘ya imanın gücünü, adanmışlığın izzetini, mazlumun kuvvetini ve kalplerin Allah’ın elinde olduğunu gösterdi. Dünya’da hakikat güneşi parlamaya başladı. Safi kalpler hakikati arıyor ve Gazze şehitlerinin her bir damla kanı çekirdek hükmüne geçerek yüzlerce iman meyvesi verecektir. Bunda sonra insanlar uyanacak ve pasif olan ve rahat döşeğinde pinekleyen Müslümanlar Gazze şehitlerinden aksiyon ve mücadele dersini alacaktır.
Gazze bir diriliştir. Gazze bir uyanıştır. Gazze izzettir. Gazze azamettir. Gazze ceberut ve sapık bir zihniyetin batıl ve batılı temsilcilerinin öldüğü ve tarihe gömüldüğü cenk meydanıdır.
İslamiyet’e asırlar boyunca kahramanca hizmet eden kahraman Türk milletinin Filistin diye bir davası vardır. Bu şanlı milletin evlatları ila-yı kelimatullah ve nizam-ı alem sevdasına yeniden sahip çıkacaktır. Çanakkale’de şehit olan 63 Gazze’li kahramanlar gibi bugün de kalplerindeki sarsılmaz imanları ile Dünya’ya metanet ve dayanıklılık dersi veren Gazze’li kahraman mücahitler yeni bir diriliş destanı yazmıştır.
Gazze’de diriliş Türkiye’nin, ümmetin ve dünyanın dirilişinin ve ideolojilerin ölümünün başlangıcıdır.