ZÜLEYHA ÇAĞLAYAN

Tarih: 22.12.2024 23:31

GEÇMİŞİ ANLAMAK GELECEĞİ AYDINLATMAKTIR

Facebook Twitter Linked-in

GEÇMİŞİ ANLAMAK GELECEĞİ AYDINLATMAKTIR

Ciğeri üç kuruş etmezken önlerine atılan her bir kuruş için kendilerine komut veren efendilerinin önünde takla atan medya maymunlarının; her vites yükseltmesinde şaşırıyorum. “Bu kadar mı ?” diyorum evet.

Güçlü Türkiye lehine atılacak her adımda bütün gücüyle muhalefet eden, direnç gösteren, durduran, duraksatan  siyasi figürleri gördüğümde üzülüyorum. “Neden?” diyorum evet…

Musluk açılışı, heykel açılışı, kadın pedi dağıtma, itibarlı borçlanma, temel atmama gibi icraatlerini hoplaya zıplaya kutlarken, çağın ötesine taşıyan havaalanları, köprüler, kanallar, otomobiller, ihalar , sihalar , milli savunma sanayi gibi atılımlara direnip, durdurmayı dokunmayı  vaat eden, bununla da kalmayıp , Türkiyenin ayağına pranga takmaya çalışarak her adımımızı anayasa mahkemesine taşıyan,  doğalgaz petrol arama faaliyetlerine üzülen zihniyeti gördüğümde anlamakta zorlanıyorum. “Nasıl olur“ diyorum evet.

Bu gün; geçmişle bu günün analizini yaptım, bu soruları sorarken kendime. Bu memlekette Aydın MENDERES döneminde, dönemi darbeye hazırlayan gazeteciler vardı. Onları yemleyen ve darbeyi yöneten, Adnan MENDERES’i asan efendiler bir de…

Bu memlekette Deniz Gezmiş’leri Hüseyin İnan’ları, Yusuf Aslan’ları, Said Nursi’leri, iskilipli Atıf’ları , Uğur Mumcul’arı , her görüşten bir fidanı yok etme emrini verenler, o emri uygulayanlar, onları haklı bulanlar , gösterenler vardı.  

Bu memlekette uçak fabrikasını mühürleyip uçakları gömenler, camileri kapatıp kuran öğretenleri yargılayanlar, yargılanları gazetelerinde övgüyle kutsayanlar vardı…

Bu memlekette Alevileri öteleyip, Kürtleri ayıranlar, kardeşi kardeşe kırdıranlar, bu kıyıma körükle gidenler vardı….

Bu memlekette baş örtüsü zulmünü uygulayanlar, genç kızları üniversite kapılarından döndürenler, ikna odalarında bekletenler, başlarından örtülerini çekenler,  bu zulmü alkışlayan medya kuruluşları, medya patronları, gazete paçavraları, paçavra yazarları vardı.

Bu memlekette Gezileri düzenleyenler, medya organları ile bu kalkışmayı organize edenler, güzelleyenler, otellerini motellerini açıp, maddi manevi destek sağlayıp bu ayaklanmaya sponsor olanlar vardı.

Bu memlekette çukur hendek olaylarını iştahla seyreden, başarı kazanması için beklerken devlet aleyhine yazanlar vardı.

Bu memlekette dolara milyon kere operasyon çekilirken savaş kazanmış ordu komutanı edasıyla güle oynaya haber yapan, dolar rüzgarı memleket lehine dönünce suratı çarşamba pazarına dönen kahırları yüzlerine vurup düşen, karamış suratları ile program kapatan medya beslemeleri vardı.

Bu memlekette Özal’ı zehirleyenler vardı, Erbakan’ı devirmek için 28 Şubat sürecine ülkeyi hazırlayan gazeteler, gazeteciler, süreci yöneten , post modern darbe ile Erbakanı gönderenler vede… Bu memlekette Muhsin Yazıcıoğlu’nu tehlike olarak görüp ortadan kaldıranlar, Baykal’a kumpas kurup ekarte edenler, bir partinin içini devlet düşmanlarıyla dolduranlar, onların pr’ını yapan gazeteciler de vardı.

Bu memlekette 45-50 yıldır terörü yönetenler, besleyenler, bitmesin diye alttan alttan finanse edenler vardı. Daha da ileri gidiyorum mücadele ediyor gibi görünüp birbirini görmeyenler vardı.

Bu memlekette Sivas’ı yakanlar, Bağlarbaşında  kurşuna dizenler, Dersim hakikatine yalanlar dizenler vardı.

Bu memlekette dış politikayı anlamaktan aciz; Azerbeycandaki, Suriye’deki  varlığımızı , hava savunma sistemi  satın almamızı  sorgulayanlar , onlara kalemleri ile alkış tutanlar vardı….

Hepsinde içeriyi karıştıran batının eli Türkiye’nin üzerindeydi. Hepsinde de  batık batının  zehirli üç beş kuruşu besleme medya kuruluşlarının ve o kuruluşların talimat üzere yazabilen gazeteci ve habercilerinin kursağında…

Bu ülkenin sosyolojik yapısını ve siyasi gündemini dizayn eden dış misyonlar ve içeride onların beslediği yapılar hep vardı. Onun için Recep Tayyip ERDOĞAN ‘a Süleyman SOYLU’ya yapılan saldırıları anlamak çok zor değil. Onyıllardır memleketimi karıştıran o eller yine birilerinin kursağına giren üç beş lokmada, yine onun bunun eline tutuşturulan notlarda, ezber ettirilen suflelerde, repliklerde…

Her itibar suikastinde , her iftirada, her mesnetsiz , orantısız suçlama ve saldırıda şaşırsak da arkamıza bakınca bütün bunların faillerini de nedenlerini de hiç bir kuşkuya mahal kalmadan görebiliyor insan. Yani diyeceğim o ki ; yapmamız gereken şaşırmak, afallamak, kalakalmak değil. On yıllardır bu ülkenin damarlarına sızıp zehir akıtma gayretindeki mihrakların yaptıklarının yada yapma gayretinde olduklarının farkında olarak yalpalamadan, savrulmadan, dimdik yürümek. Oyun kuran Türkiyenin , umut olan Türkiyenin, Türkiye Yüzyılının şanına yaraşır bir şekilde eğilmeden , küffara ram, düşmana teslim  olmadan adımlamaktır. Kan kaybetmeden, can kaybetmeden, daha fazla zaman kaybetmeden menzile doğru , safları sıkı tutarak can cana omuz omuza varmaktır…

Geçmişimizi anlamak  geleceğimize aydınlatmaktır. En büyük gücümüz ise  unutmamaktır: Geçmişi unutmadan değerlerimize, değerlilerimize, geleceğimizin mimarlarına ve geleceğimize sahip çıkmaktır.

Züleyha ÇAĞLAYAN


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —