ZÜLEYHA ÇAĞLAYAN

Tarih: 25.12.2024 22:03

GERÇEK ZENGİNLİKLERİMİZ

Facebook Twitter Linked-in

GERÇEK ZENGİNLİKLERİMİZ

Türkiye’de insanlar on yıllardır halinden memnun, özgüvensiz, silik bir karakterle, kapitalin sahibi olduğuna inandırıldığı batılı efendilerinin komutlarıyla yaşamaya alıştırılmıştı. Ve aynı Türkiye bu gün bu sömürü düzenine kafa tutuyor… Kafa tuttukça ihalar, sihalar, insansız savaş uçakları, gemiler, arabalar, helikopterler yapıyor! Yalan yoklam hikayelerle oyalanan Türkiye artık kendi hikayesini kendi kaderini kendisi  yazıyor! Sadece kendi yazısını, hikayesini değil coğrafyasındaki dengelere ilişkin  kodları yeni baştan yazıyor.

Yirmi iki  senede çok şey yaşadı bu ülke. Yirmi iki senede heybesinde çok şey biriktirdi Türk milleti. Neredeyse sıfırlanmış, yaralarını sarmaktan aciz, ele güne avuç açan, iki kuruş için  iki büklüm olup bir çok yükümlülüğün, taahhüdün altına giren ezik bir ülke olarak çıktı yola. Emek emek uluslararası kredi kuruluşlarının ( IMF) borçları ödendi. Bu tahakkümden kurtuluşumuzun hürriyetimizin ilk ve en büyük adımıydı zaten.

Sonra devrim niteliğindeki hizmetler, sosyal devlet olmanın gereği olan politikalar, kamu kurum ve kuruluşlarındaki güncellenen çağın ve çağdaş insanın ihtiyacını karşılar duruma getirilen hizmet anlayışı ve tamamı hayal edilemeyecek bir duruma getirilen fiziki , teknolojik altyapı… Sağlıkta dönüşüm ve dünya markası olma yolundaki gelişimler. Adalette hız kazanan kamu vicdanını subuta erdiren yenilenme ve hız.

Yollar, yenilenen altyapılar, köprüler, havaalanları, su kaynaklarının, enerji kaynaklarının  önümüzdeki yüzyıla hazırlanması… Gıdada tarımda daha güçlü hedefler için alt yapının hazırlanması. Silah sanayiinde milli ve yerli üretimin ve yeterliliğin  sağlanması. Otomotiv piyasasına özgün ve güçlü bir giriş. Uluslarası stratejiler ile kazanılan statü. Başka ülkede yaşansa yüz yıla sığmayacak onca hizmet….Geç kalınmışlığın ve dünyanın yangın yerine dönen sıcak gündeminin zorladığı bir aceleyle yürüyen değil, koşan icraatler…

Bunca olup biteni günlük sığ ekonomik yorumlarla değerlendirmek gaflet olur. Yok dolar 35 TL olmuşmuş, yok enflasyon % 60 ı geçmişmiş!!!!!
Nereden geldik buralara demekte ve yaşananları sıkça hatırlayıp hatırlatmakta fayda var ! 
“Yüzde üçyüz dörtyüz (%300-400) faizleri” , zengini zengin eden gecelik repoları, yüzde 54 yasal faizi, yüzde 80-85 enflasyonu, emekli maaşı kuyruğunda vefat eden yaşlıları, boyacılık , simitçilik yapan memurları, limon satan emeklileri, hastanede rehin kalan hastaları , senet sepet imzalamak zorunda kalan hasta yakınlarını hepsini bu 22 yıllık sürecin hemen öncesinde yaşadık biz. Çocuk denecek yaşta olanlar ve gençler  müstesna belki ama orta yaşında olanların unutacağı kadar bir zaman geçmedi üzerinden.  Bu bağlamda bizi  kimin düze çıkardığını , bollukla şımarttığını da hatırlatmakta fayda var.

Bu gün, dünya yangın yeri iken, büyük bir pandeminin  içinden en az hasarla çıkmışken, ülkenin beşte birini yıkmış bir deprem yaşamışken, sel, yangın gibi bir çok badirenin içerisinden milletçe çok yara almadan yada yaraları sarılarak kurtulmuşken: Ekonomik göstergelerin toz pembe olduğunu  yada olması gerektiğini hiç kimse iddia edemez. Hepimizin zor günlerden geçtiği bir sürecin içerisinden geçiyoruz. Ama  Türkiye, içerisinden geçtiğimiz bu zor zamanları dünyadan bağımsız yaşamıyor elbette.  Dünyada da aşağı ivmeli olan istikrar Türkiye üzerinde oynanan oyunlar nedeniyle ülkemizde daha zorlayıcı bir hale geldi. Tüm bunlara rağmen bu gün ülkemizin sabırla “oyuna gelen” konumundan “oyun kuran” konumuna geldiği ise aşikardır. Dün Azerbaycan’ın istikrarına , Karabağ’ın kurtuluşuna sağladığımız katkı ile , Kıbrıs’ta Maraş bölgesinin açılması ile , daha sonrasında Rusya Ukrayna arasındaki arabulucu rolü ile bu gün Suriye’deki kurucu ivme olma vasfıyla sadece bulunduğu coğrafyaya değil dünyaya “Türkiyesiz olmaz” mesajını veren bir ülke olma sıfatını kazandık. Barışçıl olduğumuzu, yardımsever olduğumuzu, ensar olduğumuzu , adil olduğumuzu, insalcıl olduğumuzu dünyaya ispat ve ilan  ettik. Haritada Türkiyenin yerini bilmeyen insanlar Türkün gerçekleri haykıran sesini , adaletini konuşur oldu.

İşte bu nedenle; Şimdi akıllı olmalıyız kardeşlerim,  meclisin içinde onca adam ki siz  kimleri kastettiğimi biliyorsunuz;  açık açık doları Erdoğan’a endeksledikleri mesajını verdi bu ülkede. Alenen o giderse dolar düşer dediler. Nasıl bir kandırılmış yada satın alınmışlık içinde olduklarına hiç girmiyorum. Siz çok istiyorsanız sağda solda duman edilmiş Arap ülkelerinin dağılma sürecine girmeden önce yaşadıklarına, aynı replikleri üfleyen siyasi figüranlarına, kurtuluşun liderinin başını vermekte olduğuna inandırılmış vatandaşlarına yada bu nakaratı batı suflesi ile tekrarlayan mandacılarına , yine bu ülkelerdeki senaryoların bize uygulananlarla aynılığına bakar inceler anlarsınız.  

Yıllardır  tasmasının ipi dışarıda, bağladıkları içeride beş benzemezin  Erdoğan’ı düşürmek için attığı türlü taklalar, hergün bir yenisini patlattıkları algı balonları, yalan ve iftira siyaseti , içeridekilerinde malumu ve desteğiyle oynanan manipülatif TL/dolar operasyonları ile ekonomimiz kırılgan hale gerildi. Türlü oyunlarla istikrarı bozulan fiyat dengesi hükümete karşı sopa gibi kullanıldı. Şimdi demeyin ki  bana yok efendim bizim ekonomimiz bu kadar kırılgan olmasaydı , kefen paramızı harcamasaydık da bık bık da bik bik… Kefen paramız tam olarak ekonominin daraldığı, vatandaşın dara düştüğü böyle günler içindir. Bunu bir yana koyarsak kefen parası denen paranın tamamının gitmediğini,  altın olarak kasamızda durduğunu da hatırlatmakta fayda görüyorum. 2000 yılı verilerine göre merkez bankası rezervlerimiz  26,00 milyar dolar ve 32 Ton altın rezervi seviyelerindeydi. Malum Türkiyede sadece bankaların değil Türkiyenin içi boşaltılmıştı. Son verilere göre Merkez bankası rezervi  158,8 milyar dolar ile 781,6 Ton altındır. Onun için çeyrek gram aklı olan  aklı selim muhaliflerin bile akıllı akıllı cevap verdiği 128 milyar dolar nerede, kefen paramızı yedik, battık gidiyoruz gibi algılara aklını da sağ duyusunu da teslim etmez.   
   
En çok sıkıntıyı çekenler bu dünyada varoluş amacını yemek içmek eğlenmek gezmek olarak görenlerdir. Onun için memlekette en çok malum güruhun homurdandığını, şikayet ettiğini görürsünüz. Onlar için doymak yada ihtiyaçlarını karşılamak yeterli de değildir. Çünkü varoluş gayeleri tüketim üzerine kuruludur. Lüks tüketimin dibini sıyıran da onlardır, açız diye bağıran da… Hani bir laf vardır “Karnı tokken Horasanın köpekleri de şükreder” diye! Onlar karınları tokken de şükretmezler. Çünkü dünya görüşleri yemek , içmek, eğlenmek, gezmek, batılı efendilerine öykünmek üzerine kuruludur. Vatan , millet, devlet kaygısı taşımazlar.

Bu gün bu ülkenin başında kimi zaman 3-4 saat uyku ile zaman mekan mevhumundan bağımsız olarak tüm hücreleri ile çalışan bir adam var . Esasen bu gün dünden bu güne alışılagelmiş cumhurbaşkanları , başbakanlar  gibi çalışmak en kolayı olurdu. Batının sufleleri ile yürümek rizikosuz siyasettir. Hatta batının desteğini de alır arkanızdaki rüzgarla her anlamda başarılı olduğunuz algısı ile kolayca ülke yönetirsiniz. Ancak Erdoğan “Türkiyeyi geri almak” gibi bir kararlılıkla rüzgarı arkasına değil karşısına aldı . Dünya derin devletlerinin yönettiği algı, yalan,  iftira siyasetini karşısına alıp ardına kendine inananları aldı. Kimi zaman yorgun gözlerine, kimi zaman yorgun bedenine tanıklık ettik.

Daha daha elzemi de var gündemin . Uzun oldu ama tane tane söylüyorum söylemeye de devam edeceğim. Güzelim ülkelerinde  yerin üstündekileri paylaşamadıkları için yerin altında yatan milyonlarca can var etrafımızdaki coğrafyada. Şu dünyada baki ve çok daha önemli şeyler var. Milletler maneviyatını, değerlerini yitirirlerse onları hiç bir şey kurtaramaz . Bu gün yok olan yarın bol olur. Biz başımızda bizim  değerlerimizi  önceleyen , bayrağımızı, dinimizi, manevi şahsiyetimizi  yücelten biri var mı ona bakmalıyız. Ve yine o biri  daha iyisi için çalışıyor mu, standartlarımızı yükseltmek için emek harcıyor mu ? Bakın etrafımızdakilere , Afganistan’a, Irak’a , Suriye’ye  neleri kaldı?…Kimi yakınını, kimi kolunu bacağını, yüzde doksanı tüm varlığını yitirdi. Bizim için de reva görülen bu akıbet işte. Yerin altı bize , üstü onlara kalacak! Açın gözlerinizi; dışarıdakilerle içeridekilerin cümleleri farklı belki ama nihayi hedefleri bir, adamların bir yarısı Apo’nun heykelini dikeceğiz siz de  öyle seyredeceksiniz , sırtımızı PKK PYD ye dayadık,  Kürdistan’a özgürlük diyor, diğer yarısı şaka gibi  bunları söyleyenlerin terörle PKK ile ilgisi yok diyor, yine bu insanlar bir başka terör yapısının koruması olup onlara devlette tekrar yer açacağını söylüyor, adamlar gözümüzün içine bakaaa bakaaaa  teröriste teröre destek verdiği sabit olan belediye başkanlarına destek oluyor , kayyum atayan , terörle savaşan devlete gafil ve katil diyor.  Terör odaklarının destekçisi, olaylarının tetikçisi,  kravatlı tutuklu teröristleri kahvaltı arkadaşı olarak seçen mi dersiniz, siyasi çizgisini örnek alıp beğenen mi dersiniz , bir teröristin kitaplara yansıyan hezeyanını okuyup kitabını tavsiye edeni mi ? Hepsi var. Hemde eskisi gibi gizli gizli fısıldamıyor ekranlara çıkıp pişkin pişkin konuşuyorlar. Daha vahim olanı peşlerindeki kitle bunların bir kısmının ülkücü olduğuna diğer bir kısmını ise Atatürkçü olduğuna inanıyor bunca açık söylem ve eyleme rağmen . İnanın kanıtsatılmaya, alıştırılmaya çalışılan şeyleri düşününce ne yorum yapacağını şaşırıyor insan. Biri ülkücülükten dem vuruyor koltuğunun altından terörist çıkıyor, diğeri seçim öncesi ortalıklarda Yasin okuyup cami cami gezip günde üç yerde oruç açıyor seçim sonrası rakı balık sofralarından bildiriyor, hayır derdim o değil herkesin yaşamı kendisini bağlar da bir daha cami yakınında göreniniz oldu mu onu ? Yok dimi? Samimiyet ve gerçeklik çok değerlidir benim için. Yıllarca insanları takiyye ile suçlayan güruh dini algılarla oy üleşmeye çalışıyor. Bakın Ramazan yaklaşıyor; yine ortalığa düşecek dinin hiç bir yerinde olmayan tüccar zihniyetliler.

Yani: Dolarmış , enflasyonmuş hikaye, bu kalemin de tutmadığını görenler başka kaleme geçecekler zaten bir süre sonra. Ben çoluk çocuğuma gurur duydukları bir bayrak,güvenli bir vatan, kalplerini mutmain kılan huzur veren hak din İslamı kitabım Kuranı Kerim’i Türklük onurunu bırakmak istiyorum miras  olarak.

Onun için sahip olduklarınızın  kıymetini bilin . Dolara rağmen , enflasyona rağmen, ekonomik verilere rağmen, yoksun kaldığımız şeylere rağmen , bunların kısa sürede düzeleceği inancı ve bilinci ile biz çok zenginiz çünkü her sıkıntımıza müdahil olabilecek güçlü bir devletimiz, bu devlet iradesini sımsıkı tutan ve halk için kullanan ,ayakları yere basan güçlü bir liderimiz, umudumuz, maneviyatımız, vatanımız , kardeşliğimiz var!

Fakirlik algısına satılmayacak, bilinen tüm zenginliklerden daha kıymetli  çok şeyimiz var…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —