Hayat dediğimiz bu geçici misafirlikte kimi zaman bir mezar taşına, kimi zaman da bir çocuğun tebessümüne takılır gözüm. İşte tam da böyle bir anda, kalbime dokunan o derin hikâyeyi hatırladım: Behlül Dânâ'nın Halife Harun Reşid’e verdiği o sarsıcı cevap… Okuduğumda içimde bir kıvılcım çaktı. Zira sanki yüzyıllar öncesinden gelen bir uyarıydı bu. Kime mi? Hepimize…
Behlül Dânâ'nın mezarlıkta tatlı bir rüya içinde padişah olduğunu sanması, sonra bir anda uyanıp "tahtından" düşmesi... Ve Harun Reşid’e verdiği o ders niteliğindeki söz:
"Benim padişahlığım gözümü açınca bitti, senin padişahlığın gözünü kapatınca bitecek."
Sözün kudretiyle vurulmuş gibi oldum. Çünkü bu cümle, sadece bir halifeye değil, bugün dünyaya hükmettiğini zanneden hepimize söylenmiş gibi. Makam, para, güç, şan… Hangisinin hükmü ölümle birlikte devam edecek ki? Gözlerini yumduğunda seninle mezara gelecek olan tek şey niyetin, amelin ve kalbindeki hakikattir. İşte Behlül’ün o derin bakışı bize bunu hatırlatıyor: Gerçek padişahlık, kalpte başlar.
Zaman zaman kendimize şu soruyu sormalıyız: Uyanınca sona eren bir rüya mı yaşıyoruz, yoksa gözümüzü kapatınca başlayacak asıl hayata mı hazırlanıyoruz?
Bu satırları yazarken içimden geçen hissiyatı sizlerle paylaşmak istedim. Belki bir gönülde iz olur, belki bir kalpte yankı bulur. Çünkü ben inanıyorum ki; bu dünyada tek gerçek zenginlik, insanın kendini bilmesidir.
Yeni bir yazıda, kalbimizin ortak sesinde yeniden buluşmak dileğiyle…
Sağlıcakla ve farkındalıkla kalın.