Şaşırmak demeyelim de yine de üzülüyor ve anlamakta zorlanıyor insan. Daha kaç yüz yıl geçmeli ki demokrasinin kendi idelerinin bir aparatı olmadığını anlayabilsinler. Daha kaç on yıl geçmeli ki milletin iradesinin her şeyin üzerinde olduğunu, demokrasinin bir çoğunluk rejimi olduğunu ve temsilin çoğunlukça seçildiğini ve kalanın buna saygı duyması gerektiğini içselleştirebilsinler!
Yazının satır aralarında onlar gibi düşünmeyen ve kendisine dayatılan zulme karşı tepkili olan halk ve halkın seçtiği ve ülkenin başına taşıdığı lider ile olan sıkıntılarının sadece o günlere has olmadığını bu gün de milli iradeye müdahalenin özlemini çektikleri okunabiliyor. Yazı buram buram darbelere duyulan özlem kokarken, darbe ; siyaseti dizayn etmek için kullanılabilecek makul bir yöntemmiş gibi gösteriliyor. Yazıyı okursanız Menderes dönemini Menderes’in yaptığı sivil darbe şeklinde, 27 Mayısı ise bu darbeyi deviren askeri darbe olarak bu günle bağdaştırarak tanımladığını göreceksiniz.
Yazıda aynı zamanda Gezi eylemlerine methiye dizilmesi ve iktidarın sözde maskesini düşürdüğünün ima edilmesi dikkat çekici. Yazıdan çıkarılan özet Menderes dönemi ve Erdoğan dönemindeki demokrasi anlayışının sorunlu olduğu ve darbeyi davet ettiği kabulü hakim.
Bu durumda söylenmesi gereken çok şey var kanımca….Bu nedenle diyorum ki :
Siz bu bir milim büyüyemeyen perspektifinizle eleştirecek bir rejim arıyorsanız Kuranı Kerim’lerin okunmasının yasaklandığı, ezanın Türkçe dayatıldığı , çocuğuna öğrencisine Kuran ya da Arapça harf öğretenin yargılandığı, basına haftada bir ne yazıp ne yazamayacaklarının , hatta yazmalarına izin verilen konuları hangi derinlikte yazabileceklerinin direktifinin verildiği, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz gibi Türk edebiyatına mâl olmuş kendi ideolojilerinin ortağı sayılabilecek yazarlar da dahil pekçok şair ve yazarın kitaplarının , dini yayınların , namaz Hocası kitaplarının toplatıldığı, evlerde bile istenen yazarın istenen kitabının okunamadığı, ibadet edenlerin hain muamelesi gördüğü, etiketlendiği yargılandığı döneme bakmalısınız. Gidip milli şefe ve yaptıklarına, vergi politikalarına, çiftçiye , köylüye yapılan zulmü okumalısınız. İnsanların ahırlarında tek ineğini nasıl sakladığını, kelle vergilerini hatırlamalısınız. Okuyup yazan insanlar olarak yakın tarihi aydınlatan belgeleri inceleyip yazılarınızdaki cümleleri onlara göre kurmalısınız!
Ama durun bir dakika; zulüm müslümana İslama yada dine, dindara yönelirse haklıydı değil mi? Ah pardon unutmuşum... Siz ve düşünceleriniz azınlıkta da olsa çoğunluk muamelesi görmeliydiniz. İnsanlar istemese de sizin dayattıklarınıza razı olmalıydı. Az ama güçlü olmalıydınız…. Ama sandıkla, ama başka yollardan az olsa da gücü elinde tutan, az vede ezen!!! Yani demem o ki darbe sizin desteğiniz ile yapılır ise demokrasiyi yanlış kullananlara karşı yapılmış haklı darbe oluyor, size, sizin gibi düşünenlere yönelirse demokrasi dışı bir eylem oluyordu değil mi?
Şayet ortada ima ettiğiniz gibi demokratik rejimi ihlal ve istismar eden bir sivil darbe yada yönetim olsaydı sizler o çalıştığınız gazetede yazılarınızla darbeleri ve kalkışmaları kutsayamaz, kendinizden olmayan ideolojilere karşı bunca iftira ve yakıştırmaları yapamazdınız. Bağımsız Türk yargısının vatana ihanet ve terör suçu ile yargılayıp hüküm kurduğu kişilere methiyeler dizemez kaleminizden kin akıtamazdınız.
Emin olun biz sizi ve bu ülke üzerine oynanan oyunları o kadar iyi öğrendik ki bir daha o hevesle beklediğiniz darbelere geçit vermeyeceğiz. Hiç heveslenmeyin!