Ama duygu, düşünce ve bilinç gibi görünmeyen unsurları farklı…
Bunlar, insanın kazançları…
İnsan, bunlar sayesinde kendini gerçekleştirir ve bir statü elde eder.
“Gerçekten de insan, ancak çalıştığını elde eder.”(53/Necm, 39)
Ayeti, kazancın farklılıklar sayesinde oluştuğunu ifade eder.
Bu yüzden insan varoluşsal olarak eşit fakat kazançlar açısından farklı…
Onun eşit olduğu varoluşu üzerinden kendini üstün görme isteği bir davranış bozukluğu…
Kibirlilik duygusu ve narsislik hastalığı…
İnsanların çoğu bu potanın içinde, farkında olarak ya da olmayarak…
Ardından başlayan nankörlükle etrafındakileri görüp gözetmez.
Sahip olduğu kazancın, arabanın, yazlığın vb. şeylerin zekâtını yani hak edişini vermeli…
Yaşamın anlamlı kılınması için…
Sokrates, sorgulanmamış bir hayat, yaşanmaya değmez, der.
Bu söz, hayata bakışın en geniş anlamı…
Anlam ancak Allah’ın (cc) anılmasıyla bir değer kazanır:
“Eğer O’nun ayetlerine inanıyorsanız, artık üzerine Allah’ın ismi anılanlardan yiyin!”(6/Enam, 118)
Ayeti insana anlamsal bir kişilik örneği sunar…
Ve insanın iç dünyasında saklı potansiyeli açığa çıkarmasını tavsiye eder…
Nitekim insan, duygu ve düşünceler dünyası…
Duygu inancın, düşünce ise bu inancın eylemsel yanı…
İkisi birlikte bir anlam örgüsü kurar…
İnsan varoluşsal olarak eşit, kazanç açısından farklılık gösterse de, bu kazancı kibir ve narsislik aracı kılmamalı…
Allah’ı (cc) anarak paylaşımcı eylemlerini ve sevgi, merhamet duygularını sürekli açığa çıkarmalı…
Ayrıca insan, eşitleyici bir varlık değil, paylaşımcı bir varlık…
O paylaştıkça her şey kendiliğinden eşitlenir.
Eşitleyicilikte ideoloji ve anlamsızlık, paylaşımcılıkta anlam ve değer var.
Sonuçta, insan değer ve anlam ile insanlık binasını yükseltip kazançları insanlığa katkı sağlayacak farklı anlam ve değere dönüştürmeli…