Ama kâh bir haberden , kâh forağraf karesinden, kâh bir haksızlık hukuksuzluktan , kimi zaman birinin benim namıma hakkı haykırışından, zulme, zalime kafa tutuşundan etkilenir, elime bir kalem önüme bir kağıt alır, heyecanımı, öfkemi, mutluluğumu, hayranlığımı, sevdamı , korkumu, şaşkınlığımı daha bir coşkuyla, daha bir duyguyla yerleştiririm kağıda. Yazdıkça rahatlar, rahatladıkça yazarım.
Dediğim gibi yazılarımı klasik yöntemle kaleme almışsam yüreğimi harekete geçiren bir şeyler olmuştur.
Sn. Süleyman SOYLU “size kahvaltı edecek terörist bırakmayacağız” dediğinde de buna benzer bir coşku ile oturmuştum yazıya yada “artık paralar PKK’ya gitmiyor ooohhhhh” dediğinde, memleketimin altını oyup PKK’ya destek olan belediyelere kayyum atandığında…
Ancak bu kez coşkumun adı , kalemimden akan duygu “ÖFKE” Ben duru görülere de, algı ile bulanmış beyinlere de sesleniyorum. Sn. SOYLU’nun sel bölgelerinde canını yada bütün varını kaybetmiş mağdurlara mazlumlara verdiği omuza, o omuzun o kaybetmiş insanlarda yarattığı sahip çıkılmış olmanın verdiği güven duygusuna tanık olmamış olabilirsiniz. Depremde çadır sakinlerinin arasında onlara kol kanat olurken , bir şehit babasıyla ağlarken, evi yanmış bir teyzenin sırtını sıvazlarken gösterdiği samimiyeti de görmemiş olabilirsiniz. Bu mazlum coğrafyanın yaralı herhangi bir çocuğunun başını okşar, moral verirken seyirci olmamış olabilirsiniz. Gittiği yerlere götürdüğü tevazusunu, samimiyetini bilmiyor olabilirsiniz….Ama pek çoğunuz onu sesi kısılana, göğsü patlayıncaya kadar vatanını severken, bayram seyran sınır boylarında gezerken, vatan evlatları için ihanet cambazlarına karşı öfke ile kükrerken , gayretle, cefa ile bütün zamanını, gücünü , emeğini seferber edip çalışılırken görmüşsünüzdür.
Sn SOYLU narko baronlarına , fetö terör örgütü yapılanmasına, pkk dağ ve şehir yapılarına karşı amansız bir mücadeleye başladıktan sonra bu memleketin ayağına pranga, sırtına kambur, yüreğine hançer olmuş tüm unsurlar; küresel çetelerin ve derin yapıların elinden çıkma pek çok proje ile ona karşı saldırıya geçti .
Amaçları yol arkadaşlarını ve dava adamlarını birbirine düşürüp zaafiyet yaratmak olan bunca saldırı, türlü yaşanmışlıklar ve güçlü bir politik öngörü ile hasarsız olarak atlatıldı. Ancak son günlerde yürütülen soruşturmalarda elde edilen veriler, hedefi legal yollarla düşürmedikleri, darbe ile deviremedikleri hükümeti çeşitli kumpaslar ve algılarla zaafiyete uğratmak olan bir dizi operasyonun daha varlığını teyit etti. Bu operasyonun bir kolu Soylu’ya uzanıyor olsada varacağı yer hepimizin malumudur.
Ben bu operasyonun ayrıntılarına girmeyeceğim. Ben sistematik bir şekilde Sn. Süleyman SOYLU’ya karşı yürütülen itibarsızlaştırma gayretini gören ve haksız eleştirilerin altındaki niyeti okuyabilen biri olarak, bir vatandaş olarak, insanların bir kahramanlık hikayesinin bir karanlık güç söylemine evrilmesi için algı yapan , sözde “hukuk” sözde “ temiz siyaset” söylemlerinin arkasına sığınıp bu söylemlerle insanların zihinlerini bulandıranların yapmaya çalıştıklarının altını bir kez daha çizeceğim.
Sn. Süleyman SOYLU darbe gecesi TRT bildirisinden hemen sonra TRT Binasına intikal etmiş , işin ucundan tutmamış, siyasi iradeye , halk iradesine yönelen tehdide karşı yüreği ile bileği ile canı, başı ile olayın içine dahil olmuştur. Kimileri gibi terliğinin içine kaçıp,salonunda ellerini ovuşturarak, kahvesini yudumlayarak olayın nereye evrileceğini beklememiş, darbeyi televizyondan izlememiştir. Bu memleketin belki 20 belki 50 yılının çalınmasına karşı canını ortaya koymuştur.
Yanında yöresinde kim vardır, o kimse hangi niyettedir, suçlu mudur, suçlu ve hükümlü ise neden dışarıdadır, suçsuz olduğu için dışarıda ise tanıdığımız her insanın adli sicil kaydını almayacağımız için bu algının dayandırılmaya çalışıldığı temeller ne derece saçmadır bunları izah etmeye çok da gerek görmüyorum , çünkü bunlar beni; yaşanan darbe olayının vahameti, mahiyeti, oluşu, sonuçları açısından düşündüğümde çok da enterese etmiyor. İnanın yanındaki adamların bir çetenin unsurları olması yada olmaması, durumun hassasiyeti nedeniyle umurumda bile değil. Sonuç itibarı ile olay legal kurumların dahli ile vuku bulan illegal bir olaydır. Darbeyi planlayan uluslar arası yapılar herkesin malumu ise de kullanılan aparat halkına silah çeken bir terör yapılanmasıdır. Ve olaydaki tek karanlık taraf o taraftır. Darbeyi bastırmaya yada engellemeye giden bir insan , kişisel bir çaba ile yanına darbeye dahil olmuş yada en azından hangi kısmının dahil olduğu puslu olan ve henüz belli olmayan yasal ve kurumsal unsurları mı , yoksa darbeye karşı bir duruşu olan sivilleri mi alır sizce? Olağanüstü şartların varlığında at izi it izine karışmışken takdir edilesi bir vatan millet aşkıyla aksiyon almış bir insandan beklenen ordunun yada emniyetin başına geçip onlarla hareket etmesi midir? Bir de şu var elbette, “sizin yanınıza düşmüş her insan birlikte hareket ettikleriniz midir? “
Şunu kendimize ve açıkça birbirimize itiraf edemedikten ve kabul edemedikten sonra mevcudiyetimiz her an tehdit altındadır. Kabul edin etmeyin, doğru bulun bulmayın; Gelişmiş ülkeler mevcudiyetlerini legal unsurlarla değil başımıza musallat ettikleri illegal yapılarla koruyor. Hatta o illegal terör yapılarını zaman zaman bizim legal kurumlarımızın içine sızdırılıp ağlar oluşturuluyor. Hal böyle iken biz vatana sahip çıkma refleksi ile canını dişine takan yiğitleri , elinden yüreğinden ne gelirse yapmaya çalışanları harcar, türlü gaye ve algılarla devlete can suyu olanları , birbirine düşürmelerine izin verirsek, gün gelir vatan için yüreğini değil elini taşın altına koyan kimseyi bulamayız.
O gün milli iradeye ve bu ülkenin geleceğine karşı yapılan darbeyi engellemek için beline silahını takıp canını ortaya koymuş herhangi bir bakanın yanına ilişmiş yada iliştirilmiş hiç kimse o bakanın kahramanlık hikayesini karalayaramaz vatandaşın gözünde. Bu hatırlatma da şurada dursun!!!!
