Sıfır derecenin altındaki soğuklarda hücre içinde buzlanma oluşacağından hücre zarar görür ve bitki ölür, bu bir genel kuraldır. Ancak, kışın çiçek açan kardelen gibi bitkilerde ya da kutuplar gibi sıfırın altındaki soğuklarda yaşayan bitkilerde soğuğa karşı özel mekanizmalar vardır. Bu tür bitkilerde kışa hazırlık olarak bir kısım özel maddeler ile “antifiriz proteinleri” adı verilen çok özel proteinler sentezlenir. Bu maddeler sayesinde hücre içerisinde buz teşekkülü engellenmiş olur, bitkilerde sıfırın altındaki soğuklarda zarar görmeden yaşayabilir..
İşte tabiatı iyi gözlemleyen insanoğlu bu canlılardan aldığı ilhamla antifiriz’i keşfetmişlerdir. Kışa girerken arabalarımızın radyatördeki suyun donmasını engellemek amacıyla antifiriz ilâve ederiz değil mi? Aksi takdirde, 0 0C altındaki soğuklarda donarak buza dönüşen suyun hacmi genişler ve bulunduğu kabı parçalar. Antifiriz ilâve edildiğinde ise donma derecesi azalmakta ve katılan antifiriz miktarına göre -50 derece soğukta bile donma olmamaktadır.
Gelişmiş bir beyne ve akla sahip olan biz insanoğlu bu antifiriz fikrini tabiattaki bitki ve hayvanları gözlemleyerek öğrendik. Peki, beyin ve akıldan yoksun olan bitkilerin soğuklara karşı kendi kendine koruyucu bir madde oluşturması ve bunu bütün türdeşlerinde var edecek şekilde genlerine yerleştirmesi nasıl mümkün olmuş olabilir? Eğer kışın soğuğu altında yeşil bir bitki görür ve karları delerek gün ışığına çıkan bir kardelene rastlarsanız, bu antifiriz sistemini ve onu bitkilere yerleştiren kudreti hatırlayınız.