Çünkü bunlar benim sorumluluğum. Kendimden bahsetmeyi pek sevmem aslında ama buradan şuraya geleceğim; çocuklarıma yemek yapmak, işimi sıdkla, ibadetimi aşkla yapmak sorumluluğu gibi bir şey şu an yapmak için yorgun bedenime, göz kapaklarımı örtmeye çalışan halsizliğime direncim… Yalana yalan demek, eğriyi doğrultmak, ihaneti hainin, yalanı yalancının yüzüne çarpmak. Doğrudan, iyiden, masumdan yana olmak….
Şu bir kaç gün gündemi takip edemedim bu gün bir bakayım dedim ilk gördüğüm haber çok acıttı yüreğimi; tazecik bir bahar dalı daha koptu dalından. Henüz yirmi yedisinde…. Hizmet şehidi kızımızın mekanı cennet, ailesi ve sevenlerinin sabrı gani olsun. Çok acı….
Sonra bu elim olayı algı malzemesine çeviren, istismar eden başka haberler. İçim almıyor bazen bunca edepsizliği, bunca fırsatçılığı, bunca hal bilmezliği… Onun için bir cevap vermek farz değilse de vaciptir herhalde…
Bakın sevgili dostlarım , tane tane anlatacağım sizin bilginizi, ilminizi, hissiyatınızı , medya cambazı satılmışların da üç kuruş etmeyen ederini pekiştirmek için. Olaki yüreği güzel olup yanıltılanı da bu yüreğinden, kaleminden, klavyesinden cerahat akan şarlatanlardan esirgemek için.
Bir önceki dönem İç İşleri Bakanı İstanbul Milletvekili Sn.Süleyman SOYLU’yu yakından uzaktan hemen hemen hepimiz tanıyoruz. Malum geriye doğru bir arşiv taraması yaparsanız bakanlık yaptığı dönemde başarı öyküsünden gayrısına rastlamazsınız. Vefa ile cefa ile sadakat ile gayretle yaptığı hizmetleri görmemek için hem kör hem sağır hem de vicdansız olmak gerekir. Selde, depremde, yangında hep o vardı. Yorgunluk bilmeden, dinlenmeden, vatandaşla hep yüzyüze, gönül gönüleydi. Diğer bakanlara en benzemez yanı halkın kısmen değil tamamen içinde olması haliydi. Şu an onu vurmaya çalıştıkları yer de tam olarak burası işte. Yanına giden herkesle kucaklaştı, fotoğraf çektirdi, herkesin derdini dinledi, herkese yardımcı olmak için uğraştı, üstten bakmadı, mesafe koymadı, sınır çizmedi, dayı oğlu, büyük abi, amca oğlu gibi oldu. Ağlayanla ağladı , gülenle güldü… Halkta bunca karşılığı olması da bundandır.
O Karadeniz’in mert bir evladıydı, aynı mertlikle katile katil dedi, devletin imkanlarıyla devlete tuzak kurup terör örgütlerine destek olan belediyelerin içinden geçti, yaptıklarını, ettikleri açık edip yerlerine kayyum atanmasını sağladı, terör örgütlerinin kökünü kazımaya ahtetti, yapılanları haykırdı, insanları uyandırdı, terörle iç içe geçenleri, kucak kucağa kirli ittifaklar kuranları, duvarlar ardındaki pazarlıkları, iğrenç alışverişleri ifşa etti, bayramını seyranını, tatilini ; senin , benim kardeşimin, evladımın asker ocağında, sınır boylarında geçirdi. Talihsiz bir dönemde yaptığı iki bakanlığı da özveriyle kendine zaman ayırmadan yerine getirdi. Bakanlığı dönemi bir pandemi, üç büyük sel, iki büyük , bir devasa deprem, onlarca yangın felaketine denk geldi. Gözüne günlerce uyku girmedi, aylarca olay bölgelerinde evinden uzakta bulundu, düşeni kaldırmadan arkasını dönmedi.
Yaptıkları bir İç işleri bakanından beklenenin çok üzerindeydi. Bütün hücreleriyle katilleri işaret edip savaş açtı ve beklenen oldu; küresel çete Sn.Süleyman SOYLU’nun üzerini çizdi . Hatırlarsanız onun ABD ‘ye girişini yasakladı önce . Sonraki adımı onu ciddi bir hedef olarak belirlediğinin kanıtıydı. Tutukluluk kararı verilen kaçak bir mafya eskisini alıp bildik CIA taktikleri ile SOYLU’nun üzerine saldılar. Fetö cemaat/ terör yapılanmasından aşina olduğumuz bir taktik olan bir iki doğru ile örüntülenmiş yalanlar silsilesi ile bakanı indirmeye çalıştılar. O tutmayınca bir başka soytarı daha sürdüler piyasaya. Muhammet Y.….Aynı kalemin yazıp çizdiği çok açık olan akıl almaz senaryolar…. Doğru olduğu farzedilse ( ki mümkün değil) herhangi bir insanın yada kıçı kırık bir mafya bozuntusunun bilmesine imkan olmayan ilişkiler ağı. Her biri saldırıların başladığı ilk günden itibaren senaristinin adını bağırıyordu…. ABD….. Ama sonuca ulaşamayanların sınırı olmadığı için bu kez sosyal medya kemirgenleri ve satın alınmış kalemlerle yol almaya karar verdiler.
Şu an orantısız ve asimetrik yapılan tüm saldırıların faili görebilen göz için net bir şekilde ortadadır. Her gün hakkında yapılan itibar suikastlarının tek sebebi elbette ki Fetö ve PKK’nın içinden geçip ABD ‘yi bu performansı nedeniyle zarara uğratması değildi. Çünkü ABD’nin yapıp Türkiyenin üzerine saldığı dalını budağını budattığı bu şerli yapıların herhangi bir şekilde zarar görmesi olası hesapları içerisinde olabilirdi. Öngöremedikleri bir şey değildi bu. Ancak istemedikleri diğer siyasi figürler gibi davranmayıp düşündüğünü dile getiren, gerçekleri gören ve gördüğünü söyleyen bu adamın halktaki karşılığı idi . Onun istikbalde İplerini ellerinde bulundurdukları diğer adayların karşısına çıkma ihtimaliydi. Amerika büyük projeleri için risk almaz birbirini destekleyen üç beş senaryoyu aynı anda harekete geçirir. Bunu bozabilecek tek şey farkındalıktır. 15 Temmuzdakine benzer bir farkındalık. Eğer saldırının amacını ve geldiği yeri bilirseniz ona yenilmeme ihtimaliniz en yüksek seviyeye çıkar.
Bunca fake hesaptan, bunca satılık kalemden, bunca besleme trolden aynı anda çıkan aynı cümlelerin nedeni bu korkudur. Bu koskoca korku. Korkuları büyüdükçe saldırıları şiddetlenen bu güruhun nihai hedefi ise Güçlü Türkiyenin önüne geçmektir .
Bu cevap ne aldıkları üç beş kuruşla ne yaptığını bilmeyen vasıfsız trollere ne de kalemiyle birlikte onurunu satmış kiralık yazarlaradır. Bu cevap onları kiralayanlara, satın alanlaradır:
Biz ne yaptığınızı da neden yaptığınızı da biliyoruz . Korkuyorsunuz ; korkun da zaten, çünkü izin vermeyeceğiz.
Züleyha ÇAĞLAYAN
