Kur’an-ı Kerim bize nasıl intikal ettiriliyor. Alemlerin Rabbi olan Cenab-ı Allah’dan CC, Hazreti Cebrail AS vasıtasıyla, İsm-i Azama mazhar olan Resul-i Ekrem ASV vasıtasıyla bizlere ulaştırılmıştır.
Harika bir mu’cize olup, i’cazı bizim tarafımızdan dile getirilmesi mümkün değildir.
Seradan Süreyya’ya kadar derler ya; yerden Süreyya yıldızına kadar taklidi de mümkün olmayan mu’cize bir eseri biz ancak anlamaya çalışıyoruz.
Onun için neden tekrar tekrar anlatmak için Nurları okumamız gerektiğini söylüyorum. Anlatmaktan aciziz de ondan. “Fehim ifhamdan esheldir (anlamak, anlatmaktan kolaydır)”
(HAŞİYE 2: Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânın
(ifadesi mu’cize olan Kur’ân’ın)
mânevî bir sırr-ı i'câzı
(mu’cize oluşunun bir sırrı)
şudur ki:
Kur'ân, İsm-i Âzama mazhar (ayna) olan
Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın
pek büyük ve pek parlak
derece-i imanını (imanın derecesini)
ifade ediyor.
Hem, mukaddes (her türlü çirkinlik ve eksiklikten arınmış) bir harita gibi,
âlem-i âhiretin (ahiret aleminin) ve
âlem-i rububiyetin
(Cenâb-ı Hakkın terbiye, idare ve hâkimiyetinin icra edildiği âlem) yüksek hakikatlerini (gerçeklerini) beyan eden,
gayet büyük ve geniş ve âli (yüce) olan
hak (gerçek) dinin mertebe-i ulviyesini (yüksek derecesini)
fıtrî bir tarzda ifade ediyor, ders veriyor.
Hem Hâlık-ı Kâinatın,
umum mevcudatın Rabbi cihetinde,
hadsiz izzet ve haşmetiyle hitabını ifade ediyor.
Elbette, bu suretteki ifade-i Furkan'a ve
bu tarzdaki beyan-ı Kur'ân'a karşı,
قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلٰٓى اَنْ يَأْتُوا بِمِثْلِ هٰذَا الْقُرْاٰنِ لَا يَأْتُونَ بِمِثْلِهٖ
"De ki: And olsun, eğer bu Kur'ân'ın benzerini getirmek için insanlar ve cinler bir araya toplanıp da hepsi birbirine yardımcı olsalar, yine de onun benzerini getiremezler." İsrâ Sûresi, 17:88.
sırrıyla
bütün ukul-ü beşeriye ittihad etse
(bütün insanların akılları bir araya gelse),
birtek akıl olsa dahi,
karşısına çıkamaz,
muaraza edemez.
اَيْنَ الثَّرَا مِنَ الثُّرَيَّا
Yer nerede, Süreyyâ yıldızı nerede!
Çünkü, şu üç esas nokta-i nazarında (bakış noktasında),
kat'iyen kàbil-i taklid değildir (taklit edilemez) ve
tanzir edilmez (benzeri yapılamaz)). HAŞİYE 3, Mektubat/200 (devam edecek)
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu