Çocuklar, orucun faydaları üzerinde durmaya devam ediyoruz.
Nefis nedir?
Nefis, kimde varsa, onun yaratılış gayesine ters ve zıt yönde sahibine gayret verir.
En iyi arkadaşı tembelliktir.
Bu özelliğiyle kulluk vazifesini terk eder.
Kendisini insan olarak yaratan, nimetlerle donatan ve hayatını devam ettiren Allah’ı tanımak istemez.
Sorumluluktan kaçmak için kendini saklamak ister.
Yani, onu görecek bir gözetleyicinin gözü altında bulunmak istemez.
Peki, ama Allah her şeyi görmüyor mu?
Elbette görüyor. Ondan rahatsız olduğu için Allah’ı (C.C.) inkâr eder ve dinden çıkar.
İşte Ramazan-ı Şerif’teki oruç, nefsi terbiye eder.
Nasıl?
Kendini özgür sanan nefse şöyle der:
Allah’ın sayamayacağımız kadar çok nimetleriyle ikram içindesin.
Oysa insan, dünyada servet ve iktidara sahip olsa da gafletle, hakkı olmayan şeylere sahip çıkmaya kalkar ve Allah’ın verdiği nimetleri hayvan gibi tüketir.
İşte çocuklar, Ramazan’da en zenginden en fakire kadar herkes, bu gerçeği anlar:
Nimetlerin, yiyecek ve içeceklerin sahibi insan değildir.
Peki, kimdir?
Nefis bir kuldur, abd’dir, yani köledir.
Kul ne yapar?
Allah’a ibadet eder.
Köle ne yapar?
Emredileni yapar. Emir verilmezse elini suya bile uzatamaz.
İşte o zaman nefsin şu düşüncesi kırılır:
"Ben kendimi idare edebilirim!"
Hayır, ey nefis!
Sen kendini idare edemezsin!
Ne kalbini ne beynini ne böbreklerini ne ciğerlerini yönetebilirsin.
Ne havanı ne suyunu ne de yiyeceğini yaratabilirsin.
O hâlde haddini bil!
Yaratan yalnızca Allah’tır!
İşte oruç, bize bu ve daha nice hakikatleri hatırlatır.
Böylece Ramazan-ı Şerif’te oruç, nefsin kötü huylarını terk etmesine, ahlaklanmasına ve isyan etmekten vazgeçmesine sebep olur.
İnsanı daima yasaklanmış zevk ve isteklere teşvik eden nefis, kendini unutmak ister.
Sonsuz acizliğini, fakirliğini, kusurlarını görmek istemez.
Oysa bu kadar çaresiz ve zayıf bir nefis, ölüme ve hastalıklara hedef olduğunu düşünmez.
Kendisini yaratan Hâlık’ını unutmak ister.
Hem hayatının ne için verildiğini hem de sonsuz ahiret hayatını unutur.
Fakat hasta olunca anlar. Ancak o zaman çok geç olur.
İşte o zaman fark eder ki:
Etten, kemikten ve kandan ibarettir.
Çelikten bir vücudu yoktur.
Dünya ebedî değildir, bu yüzden saldırmaya gerek yoktur.
Sonsuza kadar kalacakmış gibi servet edinmeye gerek yoktur.
İşte Ramazan orucu, dünyaya aşırı bağlanmanın gereksiz olduğunu bize şiddetle hatırlatır.
Hatta hiç düşünmek istemeyen en gafilleri ve inatçıları bile uyandırır.
Oruç bize neyi hatırlatır?
Açlıkla, midemizin ihtiyacını…
Allah’ın bize ikram ettiği nimetlerin değerini…
İnsan vücudunun ne kadar zayıf ve çürük olduğunu…
İnsan olarak ne kadar merhamete ve şefkate muhtaç olduğumuzu…
Kendini büyük görmek isteyen nefsin saltanatını nasıl yıktığını…
Çocuklar, işte böylece oruç bize Allah’a nasıl şükretmemiz gerektiğini öğretir.
Bu konular Ramazan Risalesi adlı kitapçıkta çok güzel anlatılmaktadır.
Biz bu konulara devam edeceğiz, inşallah.