https://search.google.com/search-console/

  • BIST 100

    10225,50%-1,28
  • DOLAR

    40,22% 0,13
  • EURO

    47,03% 0,37
  • GRAM ALTIN

    4349,44% 0,72
  • Ç. ALTIN

    6911,83% 0,15

Ayla YILDIRIM


MESELEMİZ KIYMET BİLMEK

Mühürlenmiş bir kapı gibidir geçmiş… Dönüşü mümkünsüz… Ancak, anahtar deliğinden bakarsın ardındakilere… Baktığın yerde ne sen varsındır, ne geride bıraktıkların… Gördüklerin bir pencereye sığacak kadar sınırlı… Geçen geçer işte… Yaşarken bilmek, görmek, anlamak gerek bazı şeyleri… İçinde sızı olmaması için kıymet bilmek gerek… Yoksa sana kalan onulması, düzelmesi, değişmesi mümkünsüz bir avuç hatıra! Anahtar deliğine sığabilecek kadar az, içini dağlayacak kadar çok!!!


 

“An” da kula verilen bir emanettir nihayetinde. Kıymeti ölçüsünde mukabele etmediğin herşey gibi o da hakkını vermediğinde aleyhine döner. O ve onun içindeki her şey de… Çünkü “an” “geçmiş” olmaya  ve “geçmişe”çevirmeye mahkum bir kavram…

İnsan doğası gereği mutluluğu, değerliyi, kıymetliyi, güzeli, daha iyiyi arar durur ancak bazen farkında olmadan tüm bunları geçmişe teslim eder. Nedeni bazen farkındalığının eksikliğidir, bazen vefasızlığıdır, bazen aç gözlülüğüdür, bazen sınır tanımazlığı,  bazense kıymet bilmezliği…

Kaçırdıklarımızın, kaybettiklerimizin, geçmişte bıraktıklarımızın ardından ahlanıp vahlanmak, pişmanlıkla kavrulmak, güçlü bir özlem duygusu ile örselenmek, pişmanlık yaşamak  çoğumuzun başına gelen şeydir. Çünkü “VAR” kabul ettiğimiz şeylerin değerini bilmez, “YOK” kabul ettiklerimize istek, özlem ve arzu duyarız. Hem de tüm aklî melekelerimizle zaman , geçmiş, an kavramlarını biliyor ve anlıyorken. İş işten geçtikten sonra kaybedilmiş bir malın arkasından vahlanmak, vakit sıkıntın olduğunda umursamadan geçirdiğin vakitlere üzülmek, vaktinde zaman ayırmadığın, barışmadığın, yaklaşmadığın yakınlarının ardından ağlamak gibi…. Faydasız olsa da engellenemeyen…

İnsanların sevgilerini , güvenlerini, çabalarını, gayretlerini, özverilerini, yüklerini görmemek insanın insana güveninin katlidir. Ne demişler “En ağır  yük taşıdığını kimsenin görmediği yüktür” Yani esas olan  değer taşıyanları, kıymetlileri geleceğe taşıyabilmek, anda bırakmamak , dolayısı ile geçmişe hapsetmemektir. Farkında olmak, iyiyi, güzeli, vefayı, cefayı, gayreti,  minneti, sevgiyi ayrımsamak ve ne olursa olsun hakkıyla mukabele edip yitirmemek gerektir.

Yoksa geçmiş bir anahtar deliğinin ardından ne sevdiklerimizi ne geride kalan kıymetleri iade edebilir bize.

Aldığın nefesin, yediğin lokmanın, üzerine giydiğin giysinin, arkadaşının, annenin, babanın, evladının, komşunun, işinin, sevdiğinin, eşinin senin için anlamını, senin onlar için ifade ettiklerini, senin üzerindeki haklarını ayrımsayabilmektir kıymet bilmek. Anınla birlikte ve hakkıyla taşıyabilmektir hepsini.  

Aslında ne çok şey olup bitti kıymet bilmeyi öğretecek son zamanlarda etrafımızda… Pandemi süresince vakitsizce, apansızca teslim ettik yakınlarımızı bir hastalığa… Söyleyecek çok sözümüz, gezecek çok yerimiz, yapacak çok işimiz varken… Yada bir deprem onbinlerce hikayeyi yarım bıraktı. Beklenmedik bir anda herşey geçmişe hapsoldu değil mi? Ya etrafımızda yanıp tutuşan ülkeler… Savaşların kopardığı yürekler, eller… Yürek burkan mahrumiyetler, kayıplar…

İşte sırf bu yüzden; 
Mevlana’nın dediği gibi; “Kıymet bilmek kaybedince ağlamak değil, yanındayken sımsıkı sarılmaktır” Bu insan da olsa, iş de olsa, aş da olsa, sağlık da olsa, bir hayal,  bir ide de olsa aynıdır.

Zaman kaygısızlığı ve kayıtsızlığı  affetmez!

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.