MURAT FIDAN

Tarih: 27.03.2023 01:06

MOLLA AHMED-İ CEZİRİ’NİN HZ. RESULULLAH’A (ASM) OLAN SEVGİSİ!

Facebook Twitter Linked-in

Asıl adı, Ahmed B. Mela Muhammed el- Boti el-Cezeri’dir. Meşhur lakabı olan Kürtçe ‘’Melayê Cizîrî’’ ile tanınmıştır. Cizre’nin hatırı sayılır bir ailesindendir. Mela, tüm dini ilimleri yaşadığı dönemin medrese usulüne göre tahsil etmiştir. Ana dili Kürtçe’nin yanında Arapça, Farsça ve Türkçeyi de çok iyi bilip kullanmıştır. İlmini Hakkâri, Diyarbekir ve İmadiye gibi şehirlerin önemli medreselerinde tamamlamıştır. Birçok yerde imamlık ve müderrislik yapmış büyük bir alim, şair ve edebiyatçıdır.

Kürt edebiyatının önemli isimlerinden biri olan mutasavvıf Melayê Ciziri, Hz. Resulullah’a (asm) duyulan sevgiyi dile getiren şiirler olan naatlar, hemen hemen bütün mutasavvıfların divanlarında yer alır. Hz. Resulullah’a (asm) karşı hissettiklerini, açık ve etkileyici şekilde dile getirmiştir. Bu sevgiyi dile getirmeyi kendisi için bir vefa borcu saymış, söz sanatıyla da süsleyerek yansıtmaya çalışmıştır. Melayê Cizîrî’nin aldığı güçlü eğitim; Arapça, Farsça ve Kürtçe’yi çok iyi bilmesi kendini dizelerde belli etmektedir. O, Kürtçe yazılmış şiirlerin Farsça yazılmış şiirlerden daha güzel olduğunu söylemiştir.

Melaye Cezirî de ismin önemini şöyle aktarır: İsmê te ye mektûbî di dîwanê qidem da
Her fek qelemê ‘ilme bi teqwîmê reqem da
Ya Resulallah (asm)! Allah’ın ezeli divanında ilk yazılan senin ismindir.
Allah’ın ilim kalemi, Ahsen-i takvimde bir şekilde bir harf yazdı o da senin adındır.
Mela, bu beyitte “Hakikat-ı Muhammediye’’ye işaret etmektedir. İlahi hakikat bir gizlilik içindeydi, bir şekilde kendini göstermek istedi, bu da ‘’Hakikatı Muhammediye (asm) şeklinde tezahür etti.

Doğu ve Güneydoğu'da önemli bir üne sahip olan ve halk arasında "Fakih-i Tayran" olarak bilinen, yazdığı Kürtçe şiirleri günümüze daha çok sözlü olarak ulaşan Molla Muhammed ile Molla Ahmed-i Ceziri arasında bir yakınlık ve bağın olduğu bilinmektedir. Ancak, bu bağın talebe-hoca ilişkisinden çok, birbirini seven iki dost ilişkisi olduğu tahmin edilmektedir.

Bazı kaynaklarda da belirtilen Molla Muhammed'in, Molla Ahmed-i Ceziri’nin talebesi olduğu şeklindeki rivayetler kesinlik ifade etmemektedir. Önemli bir Hakk aşığı ve âlim olan Fakih-i Tayran da Hakkari bölgesinde yaşayıp Eruh ve Cizre medreselerinde eğitim görmüştür.

Cizre'nin en önemli âlimlerinden olan Molla Ahmed-i Ceziri hazretleri ile bölgesel yakınlıkları, ikisi arasında bir yakınlığın vücut bulmasını kolaylaştırmış, dönemin ünlü iki âlimi olan bu iki zat arasında önemli bir bağ meydana gelmiştir.

Bölgede önemli bir konuma gelen ve saygı gören Molla Ahmed'e, Cizre Beyliği prenslerinden olan Emir İmadüddin Molla Ahmed’e hitap ederken üstad ifadesini kullanmıştır.

Dönemin idarecileri Molla Ahmed-i Ceziri hazretlerine maddi yardımlarda bulunmak istemişlerse de Molla Ahmed hiç önemsemediğini dile getirir. Çünkü, Allah'ın inayeti ve yardımı bütün mal ve mülkün üzerinde olup, hiçbir şeyle değişilmez. Kâinattaki bütün maddi varlıklar bir yana, Cenâb-ı Hakk'ın yardımı bir yana. Dolayısıyla, Yüce Rabbin yardımının hiçbir şeyle değişilemeyeceğini, her şeyden üstün olduğunu ifade eder.

Risâle-i Nur'da ismi zikredilen Molla için, "Ahmed-i Cizrî" ifadesi kullanılmış ve şu beytine yer verilmiştir: "Senin temaşana, hüsnüne, herkes her yerden koşup gelmiş / Senin Cemalinle nazdarlık ediyorlar." (Sözler, 2001, s. 2001) Molla Cizrî'nin ismi, Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerinden biri olan İbrahim Hulusi Yahyagil'in (rh) hatıralarında da geçmektedir.

Bir sohbet esnasında, büyük İslam âlimi Bediüzzaman Said Nursi (ra) hazretleri, Molla Ahmed-i Ceziri (rh) hazretlerinden söz ettiğini dile getiren Hulusı Yahyagil (rh) Ağabey, Molla Ahmed için, Bediüzzaman hazretleri tarafından; "Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî, Molla Ahmed-i Ceziri ve Mevlânâ Câmî, her üçünün de makamı birdir. Bunların üçü de mânen bir seviyededir" (Necmeddin Şahiner; Son Şahitler Bediüzzaman Said Nursî'yi Anlatıyor, YAY., C: I, İstanbul, 1993, s. 326) dediğini aktarmaktadır.

Ana dili ile birlikte dört dil bilen Molla Ahmed- Ceziri, şiirlerinin yer aldığı divanını Kürtçe olarak yazmıştır. Bu divanda yüz on dört şiir yer almaktadır. Şiirlerinde, Molla anlamına gelen ve halk arasında Mela şeklinde telâffuz edilen ibareyi mahlas olarak kullanırken, bazen de Nişanî mahlasını kullanmıştır. Halk arasında ise Mela-yi Cizrî olarak tanınıp şöhret bulmuştur.

Divanında yer alan şiirlerinden hareketle, Hafız-ı Şirazî'nin etkisinde kaldığı görülen Molla Ahmed, bazı âlimler tarafından; Molla Cami, Fuzulî ve İbnü'l-Farız (Farıd) ile mukayese edilmiştir. Tasavvufi yönünü ele alanlar ise kendisini, Mevlânâ Celâleddin-i Rumi'ye benzetmişlerdir. Molla Ahmed eserinde ilâhî aşkı, estetiği ve sevgi temalarını konu edinmiş, bütün tasvirlerinde ilâhî boyutu keşfetmeye yönelik bir düşüncenin içinde bulunmuştur. Kalbe önem verip, marifetin kaynağı olduğunu belirten Molla, yaradılış gayesinin mânâ ve derinliğini anlayanlar karşısında hayrette kaldığını da belirtmiştir.

Molla Ahmed-i Ceziri’nin üstün şiir kabiliyeti mütercim ve şârihleri tarafından vurgulanmış, hatta edebiyatta Molla Câmî, İbnü’l-Fârız ve Fuzûlî ile mukayese edilmiş, tasavvufta Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’ye benzetilmiştir (Ahmed b. Muhammed el-Buhtî ez-Zivingî, s. “c”; Hejâr, s. 11-12). Divanda felsefî estetik, ilâhî aşk, tasavvuf ve sevgi temaları ön plandadır. Sevgi ve güzellikle ilgili bütün tasvirler yalnızca ilâhî boyutun keşfedilmesine yönelik olup görünürdeki güzelliklere Allah’ın tecellisi olduğu için değer verilmiştir. Sevgiliye kavuşma uğruna çekilen eziyetler mâneviyatı güçlendiren lutuf ve ihsanlardır. Metafizik ve derunî içeriği, yoğun teşbih, temsil, kinaye ve istiareleri dolayısıyla eserin dili ağır sayılmakla birlikte fikir ve mesajları açıktır.

Molla Ahmed, divanında Şirazî'nin divanındaki bir gazele nazire de yazmıştır. Bunun dışında, Fatih Sultan Mehmed döneminde Arapça olarak yazılmış bulunan Bursalı Ahmed Paşa'ya ait bir şiiri, divanının sonuna eklemiştir. Şiirlerinin ekseriyetini gazeller teşkil ederken, bir kısım kaside ve terciibend de kaleme almıştır.

Molla Ahmed, 1640 yılında Cizre'de vefat etmiştir. Vefat tarihi, kendisi için Fakih-i Tayran tarafından kaleme alınmış bulunan beytin ebced hesabıyla terkibinden çıkarımda bulunulmak suretiyle anlaşılmaktadır. Vefatından sonra Cizre'de bulunan Kırmızı Medrese'nin alt katına defnedilmiştir.
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —