Acı çok büyük,giden canlar canımızı yaktı.Hala da canlarımız yanmaya devam ediyor.Bu acı unutulacak bir acı değildir.
17 aydırlı acımız dinmiyor. Giden canlar,yıkılan şehirler,biten hayaller ve anılar...
İmtihanın böylesini kaldırmak zor ama inancımız gereği ölümün ve kaderin hak olduğuna inanıyoruz ve Allah'tan sabır vermesini diliyoruz...
Peki hiç mi millet ve devlet olarak hatamız yada yanlışımız yok mu?
Japonya'da her gün depremler olurken neden kimsenin burnu dahi kanamiyor ve yapılar zarar görmüyor?
İşte isyanım buradan sonra başlıyor.Her gün kendi kendime sorduğum sorularla boğuluyorum.Neden,neden,neden???
Güzel bir söz var "deprem öldürmez, yapılar öldürür"
Şimdi soruyorum kim ve kimler suçlu?
Kimler hesap verdi?
Kimler ne gibi cezalar aldı?
Kimlerin ihmali var?
Nasıl bir memlekette yaşıyoruz, çıldırmamak elden değil,yapanın yanına kâr kalıyor...
Belediyelerin suçu yok!!!
Müteahhitler suçu yok!!!
Çevre bakanın suçu yok!!!
Mimar, mühendislerin suçu yok!!!
Taşaron ve işçinin suçu yok!!!
Sayın vekillerin ve parti teşkilatlarının suçu yok!!!
Gariban,yılların birikimiyle,ev hayali kuranların suçu, değili mi?
Allah en ufak ihmali olanın milleti bu hale getirenin belasını versin inş.Siz bu milletin hayallerini ve geleceğini yıktınız,tüm kazanımlarını heba olmasına sebep oldunuz.
Asrın felaketini yaşayan bir depremzede olarak çektiğimiz acı ve çileyi bizden iyi bilen birileri olamaz.
Uzmanlar yıllarca konuştular, ülkemizin deprem kuşağında olduğunu adeta kendilerini yırttılar ama dinleyen kim? Bırakın dinlemeyi hesaba alan olmadı,hiç bir tedbir almadılar yetkili kurumlar ve kuruluşlar.
Deprem uzmanları bunları hatırlatıp uyardığı zaman bazı belediye başkanları ve yöneticiler alay edercesine umursamadilar.Çünkü hesaplarına gelmediği gibi rantlarına da zarar gelecekti.
İstisnasız başta belediyeler olmak üzere kurumlara işi düşenlerin çoğunluğu maalesef bu ranta ortak ve rüşvetin bu kadar aleni döndüğü bir zamana şahit olmadık.Adeta bu kurumlarda çalışanlar başta inşaat,imar ve ruhsat konusunda rantın dibine kadar aldılar ve almaya devam ediyorlar.
Burada başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere tüm başkanlar hesap vermeliler ve hak ettiği cezaları almalılar.
Bu yıkıma göz yuman asıl sorumlu olan belediye imar ekipleri hatta yıkılan tüm inşaatlara onay veren,projesini yapan ve müteahhitliğini yapanlardan maddi ve manevi hesap sorulmalıdır.
Tabi Adaletin olduğu yerlerde !!!
Diğer bir konuda böyle bir felakette siyasilerin ve devleti yönetenlerin verdiği sözleri tutmamalarıdır.Millet devlete inanmak ve güvenmek zorundadır ama söylenen sözlerin,verilen vaatler yerine getirilmediği taktirde güven zedelenir,devletin itibarı sarsılır maalesef.
Bir yıl içerisinde bitirilecek denen konutlar ve iş yerlerinin %10 nu dahi bitirilemedi.Millet zor şartlarda hala konteynerde hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar.
Son Malatya ziyaretimde o kadar acı ve zor tabloyla karşılaştım ki içler acısı...
Yıkılmayan tehlike saçan binalar,esnafın mutsuzluğu, asayişin bozulduğu, adlî suçların arttığı, pahalılığın ve firsatçılıgin kol gezdiği bir manzara ile karşılaşmak beni son derece üzmüş ve hayal kırıklığına sebep olmuştu.
Ah güzel şehrim Malatya ne hallerde...
Gördüğüm ve konuştuğum herkesin mutsuzluğu ve umutsuzluğu yüzlerine sirayet etmiş bir vaziyette çaresizlik içinde olduklarına maalesef şahit oldum.
Peki şehri yöneten ve idare edenler ne yapıyor?
MaşaAllah (!) hiç bir şey olmamış gibi sosyal medyada boy pos gösterme yarışına girmişler.Adeta fenomen gibiler...
Büyükşehir Belediyesi'nin borç şikayeti, başarısızlığı ve beceriksizliği had safhada,adeta ağlama duvarına dönmüş vaziyette.
İlçe belediyelerinin de durumu farksız kendileri çalıp kendileri oynar vaziyetteler. Hepsi borç batağında ve iflasın eşiğindeler.
Sadece Yeşilyurt belediye başkanı İlhan Geçit halkla içi içe bir şeylerin yapması için canını dişine takmış vaziyette.Oda büyük bir borç batağında olduğunu söylüyor.
CHP li belediye başkanları da iktidar bize bakmıyor havasında. Sanki iktidar partisi belediyeler çok iyi bir durumdaymış gibi de...
İl teşkilatları da sosyal medyada süs bahçesi gibiler.
MTSO ara sıra çıkış yapıyor ama dinleyen kim?
Esnaf odaları esnafın yanında konuşuyor, sosyal medyada bir iki paylaşım gerisi gelmiyor.
Şahsen ben 30 yıllık tecrübeye sahip olan ESOB başkanının esnafın içinde bulunduğu bu zor günlerinde yeri göğü inletecegini bekliyordum kendisini iyi tanıyan biri olarak söylüyorum ama maalesef görmedim .
Bazı Milletvekillerimiz dostlar bizi pazardan görsün hesabı düğün,dernek,taziye ve bir kaç kurum ziyaretlerinden başka bir şey yok.
Abdurrahman Babacan, Mehmet Fendoğlu ve Sirac vekilimizi halkla daha çok iç içe görüyorum.Bu süreçte halkın yanında olmakta çok önemli. Ayrıca Veli Ağbaba'nın muhalefette olmasına rağmen halkla buluşmalarını doğru ve faydalı görüyorum.
Şimdi dile getirmek istediğim asıl konu " mücbir sebepler" konusu. Bildiğim kadarıyla 31 Ağustos'ta sona ereceği.
Akıl var mantık var milletin durumu ortada. İş yerleri,evleri yıkılmış,her şeylerini kaybetmiş,yardımlarla ayakta durmaya çalışan bu insanlar ne yapacak?
Mücbir sebep halleri sürerken,maddi manevi her şeyini kaybedenlerden neyi isteyecek ve alacaksınız? Açın da mücbir sebep hallinin ne olduğunu, hangi şartlarda devam ettiğini ve nasıl son bulacağını öğrenin ve bu millete ikinci deprem olacak olan ekonomik depremi yaşatmayın. İktidarı ve muhalefeti ile bir araya gelip bu sorunu kökten çözülmesini istiyoruz.
Ayrıca evlerine yerlesemeyenler ve kiracılara " kira yardımı devam etmelidir.
Mücbir hallerinin devamına karar verilmelidir.
İş yapamayan,para kazanamayan,evini,iş yerini kaybetmiş olanlara yeni destekler oluşturulmalıdır.
Sosyal devlet olmanın gereği de budur.
Millet olarak bu zorluğu birlik, beraberlik ve dayanışma ile aşabiliriz.
Devletimize olan inancımızı kaybetmeden devlet millet kaynaşmasını güçlü hale getirmeliyiz. İnancımızı ve umutlarımızı yitirmeden küllerinden doğan güçlü millet sevdası ile bu sorunların üstesinden gelebiliriz.
Sorunlarımızı,yapılan yanlışları tabi ki konuşacağız ama bunu meşru bir şekilde gündemde tutarak idareci ve yöneticileri harekete geçirerek yapmalıyız.
İnfiallere, teröre, kötü düşünceli kuruluşlara ve düşmanlarımıza asla prim vermeden demokrasinin imkanlarından yararlanarak mücadeleye devam edeceğiz.
Kalın sağlıcakla...