(ÖMER F. OYAL / Önceki Çağın Akşamüstü)
Haberleri izliyorum, Sayın Devlet Bahçeli arabada radyoyu açmış Ferdi Tayfur'u dinliyor.
Ferdi, fert derken
Müfredat geldi aklıma...
Milli Eğitim Bakanlığı, merakla beklenen yeni müfredatı kamuoyunun görüşüne açtı.
"Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" adını taşıyan müfredat beceri odaklı, sadeleştirilmiş içerikte öğrencilerin derinlemesine öğrenmesine imkan sağlamayı hedefliyor.
Müfredat Ne Demek?
Farklı iki anlamı ile beraber
- Bir bütünü oluşturan bireyler, fertler, ayrıntılar
- Eğitim ve öğretim programı demek.
Maarif, ‘marifetler, bilgiler’ anlamına gelmektedir.
Maarif, arefe kökünden gelmekte olup marifetin çoğuludur. Kelime anlamı itibari ile tahsille elde edilen bilgi demektir.
Sayın bakanın açıklamalarını incelediğimde müfredatın fert bazında ve toplum bazında iyi insan yetiştirmeyi hedeflediği,
-Sosyal bilimlerde çağın gerekliliklerinin göz önünde bulundurulacağı,
-13 farklı fen bilimleri alan becerisi tanımlandığı,
-Matematikte modellenebilen becerileri dikkate aldığı,
-Eğitimin her aşamasında, Türkçenin öğretimine, doğru kullanımına titizlikle dikkat edileceği, Türkçenin etkili kullanılmasına yönelik becerilerin kazandırılması da tüm derslerin ortak hedefi olarak belirleneceği,
-Bütüncül bir eğitim modeli benimsendiği,
-İçeriklerin sadeleştirildiği,
-Müfredat çalışmaları ile beceri odaklı yaklaşımın benimsediği,
-Yeni müfredatın özgün bir eğitim felsefesi içerdiğini,
-Yeni model ile milli bilince sahip, ahlâklı, erdemli, milleti ve insanlık için faydalı ve güzel olanı yapmayı ideal edinmiş, beden, zihin, kalp ve ruh bütünlüğüne sahip bilge nesiller hedeflendiği
-Yeni müfredatta, dünyada değişen durum ve ihtiyaçlara göre yeniden düzenlenebilecek şekilde esnek bir yapı benimsendiğini satırbaşları olarak not aldık.
Yeni müfredat, Eylül ayında başlayacak, 2024-2025 eğitim ve öğretim yılında her kademenin birinci sınıfında devreye alınacak.
Bu, okul öncesi, ilkokul birinci sınıf, ortaokul beşinci sınıf ve lise dokuzuncu sınıfların yeni müfredatla eğitim göreceği anlamına geliyor.
Müfredat tartışmaları süredursun ben bizim yeni nesle şöyle bir baktım da konformizm, rahat batması ve kendini değersiz hissetme ne yazık ki hayat sahnesinde onların önünde gidiyor.
Ben müfredat tartışmalarına o açıdan bakmak istiyorum.
Herkes masa başı işi istiyor,
Herkes üniversite mezunu olmak istiyor.
Çünkü bütün illerde üniversite açtık.
Apartman üniversiteleri ile masa başı iş isteyen, el becerisi olmayan, hobisi olmayan ,sadece pahalı cep telefonları ile bir kafede akşama kadar oturup latte içen, web'de sörf yapan bir işsiz ordusu oluşturduk.
Çocukları hiçbir zaman atanamayacağı bölümlerde gizli işsiz olarak okuttuk.
Üniversitelerimiz işsizliği öteleyen modern otoparklar oldu
Herkes araba, herkes güzel bir ev güzel bir iş, güzel bir hayat istiyor.
Herkes cennete gitmek istiyor ama kimse ölmek istemiyor.
Zanaat bitti, usta ,kalfa, çırak tekniker, teknisyen öldü, esnaf can çekişiyor. Tarımda iş gücü bulamıyoruz, sanayide işçi bulamıyoruz, berberde çırak bulamıyoruz.
Sonra da şikayet ediyoruz,bu Suriyeliler, Afganlar niye geliyor diye. Senin tenezzül etmediğin bütün işlerde Türkmenler, Moğollar, Suriyeliler, Afganlar ve siyahiler var.
Zorunlu eğitimi de şekil yönünden tartışmanın bence zamanı geldi çünkü zorunlu eğitim yüzünden mesleki eğitim, mesleki yönelim bitti.
Okumayacak çocuğu zorla sırada tutmak istiyoruz, zorla okula getirmek istiyoruz ve şiddetin, akran zorbalığının , ekran zorbalığının ve dijital zorbalığın önünü bizzat kendi ellerimizle açıyoruz.
Sayın Bakanımıza buradan seslenmek istiyorum; ne olur eğitimin odağına öğretmenleri alınız.
Çok doğru bir yerden başladınız, öğretmenler odası ziyaretleri ile bizleri onore ettiniz.
Ancak hâlâ öğretmenlik meslek kanunu eksik ,hâlâ Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği sakat, hâlâ veli popülizmi cimer olarak karşımıza dikiliyor ve hâlâ öğretmene şiddet caydırıcı yasalarla karşılığını bulmuyor.
Sayın Bakanım öğretmeni doyurmazsanız sistem çocuklarını yer.
Doyum derken psikolojik manevi doyumdan bahsediyorum.
Çok büyük bir camiayız ama yaptığınız iş kutsal deyip internet sitelerinde linç edilmemizin, veli şiddetine, öğrenci şiddetine uğramamızın hala önüne geçilemedi.
Milli Eğitim teşkilatına bakıldığı zaman şube müdürlerinin, şeflerin, memurların, hizmetli personelin ve tabii ki evlatlarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerin mutsuz olduğunu görüyoruz.
Bu mutsuzluk bazen ekonomik politik ve ideolojik nedenlere dayalı olsa da öğretmenler özelinde benim söyleyeceğim öğretmenler kendilerini değersiz hissetmekten dolayı daha çok mutsuz oluyorlar.
Hala bir performans değerlendirme sistemi yok.
Sicil Yönetmeliği iptal oldu, okul müdürleri sadece disiplin amiri.
İşi yapan da yapmayan da süreç ödüllendirmeye geldiği zaman da aynı terazide tartılıyor.
Doğrudur bizim cephe de bazen tamamen ideolojik bir körlükle sadece öğretmen ataması , ücretli öğretmenler , mülakat süreci üzerinden size yükleniyor.
Ben çocukları emanet ettiğimiz öğretmenleri seçerken mutlaka mülakat müessesesinin olmasını savunanlardanım ancak toplumda mülakat komisyonları oluşturma süreci ve şekline olan güvensizlik maalesef mülakatı formaliteye dönüştürmüştür.
Milli Eğitim herkesin gündeminde olan milli olması gereken, yerli olması gereken, değerler eğitiminin verildiği sistem olması gereken kocaman bir müessese.
Sayın bakanımızın paydaşları mutlaka bir konsensüs masasında bir araya getirmesi gerekiyor.
Bunun için daha çok liyakât, hakkaniyet ve adalet gerekiyor.
Artık bir pozisyona gelmek için cemaat ,cemiyet, bir lobi ve baskı grubu referansı olması gerekmiyor. Eğer bu illâ olacaksa süreçte en azından eşitler arasında birincilik ilkesinin değerlendirilmesi gerekir
Sayın bakanımız;
Orkestra şefi şu anda sizsiniz . Bu kocaman orkestrayı yönetmek için kalabalıklara arkanızı dönmeniz gerektiğini de biliyoruz.
Ama sırtınızı biz öğretmenlere dönmeyiniz, öğretmenlerin yanında olunuz.
Tokatlı Eğitim Gönüllüleri Derneği Başkanı olarak yeni müfredatın ülkemiz ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyoruz.
Vesselâm.