BÜLENT ERTEKIN

Tarih: 11.09.2024 12:45

Neden Dede Kışın Parkta Oturur?

Facebook Twitter Linked-in

Ne kadar da yürek yakan bir soru değil mi? Kaç dede vardır ki hava ayaz mı ayaz olsa da sıkışan, daralan göğsünü serinletmek ve ferahlatmak için parka gider. Aslında gider demek doğru mu, onu da bilmiyorum. Zira aşağıdaki makaleyi okuyunca o parka gitmek zorunluluğu hissedenin bizatihi siz, kendinizin olduğunu düşüneceksiniz.

Kim yazdı, hangi saikle yazdığını inanın çok düşünmüyorum. Bildiğim bir şey var ise birçok dedenin bu ruh ile tıpkı hikayede yazıldığı gibi "Allah'ım! Halimi sana arz ediyorum!" diye yalvardığını görebiliyoruz. Yazıyı WhatsApp grubundan paylaşan Kemal Arkun abime sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Ve diyorum ki, istifadeye mazhar olacak bu tür yazıları lütfen paylaşmaya devam edin.

Dede ve Yaşlılık: İçsel Dünyaları ve Sosyal Hayat

Birçoğunun hayat arkadaşı, canı, cananı, ne derseniz deyin. Canının yarısı, karısı vefat etmiştir. Tek başına yemeğini yapacak, çayını demleyecek durumda değildir. Gelininin ya da damadının yanına bir sığıntı gibi sığınmıştır. Bedeni ve ruhu artık gerilemeye başlamıştır. Uzuvları vazifesini tam yapamaz hale gelmiştir. Dermansız, çaresiz, mahzundur. Kırık kalbi hepten yumuşamış, gözyaşı gözünün kenarında hazır bekler. Gurbetten geleni görse, biri acı çekse, ölüm haberi alsa, o, hazırda bekleyen yaşı akıtır hemen! Tek sermayesi gözyaşlarıdır onun.

Yemeğini üzerine döker, takma dişi ağzından çıkar, dişi gıcırdar, damadın, gelinin, oğlunun, kızının, torunların küçük bir sözü gücüne gider. Üzülür, gözleri dolar, yutkunur! İçine atar acısını, çaresizliğini! Çoğu zaman sessiz sedasız oldukça ezik sofradan çekilir usulca... “Baba niye kalktın? Daha yeni oturmuştuk, doymadın ki!” der, kızı oğlu... “Doydum yavrum doydum, siz devam edin!” der. Der, demesine de kalbi paramparça olmuş hüzünle dolmuştur dedenin!

Dede ve Sosyal Yaşam: Camiler ve Parklar

"Allah'ım! Halimi sana arz ediyorum!" diye yalvarır Yaratana. Ve o dede yine usulca kendini dışarı atmanın hesabını yapar, inceden inceye... İç çeke çeke... “Evladım! Yavrum ezân vakti geliyor, ben yavaş, yavaş dışarı çıkayım…” der ve çıkar. O dışarı çıkış yanan yüreğine soğuk su sepmiş gibi gelir. Ya cami avlusuna ya da parka gider, oturur yaşlı bir arkadaş bulunur muhakkak! Tanımasa da selâm verip oturur diğer ihtiyarın yanına... Gündüzleri camidir, onların sığınacağı yer. Kalbinin ferahlık bulacağı mekân. Emeklilik maaşı olan bir nebze iyidir, ötekilerden... Nede olsa maaş hatırına âlâkadar olurlar... Ya yoksa? Yeryüzünün en sevimsiz, en istenmeyeni onlar olur.

Gençlere Mesaj: Yaşlılara Saygı ve Merhamet

Gençler! Varacağımız son menzil, son durak, son yer ihtiyarlık durağıdır bu hakikati unutmayın... Aman ha, parkta oturan yaşlıya, otobüsteki ihtiyara siz siz olun yer verin! Biz de o yaşlara geleceğiz! Son nefesimize kadar imtihan halindeyiz. Tanıdığınız tanımadığınız her güngörmüş ihtiyara bir selâm esirgemeyin, vaktiniz varsa hâl hatır sorun, sohbet edin, durumuna göre bir çay, bir çorba ikrâm edin... Muhabbet ve hürmetin bir faturası yoktur. Bitmeyen denizdir. Hiç olmazsa bir tebessüm edin, o da yeter…

Huzur dolu saadetler… (Alıntı)

Selâm ve dua ile


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —