Okuma süresi: 5 dakika
DAHA ÇOK SEVELİM DİYE Mİ?
Öyle sözler vardır ki, bırakın ayları, yıllar hatta yüzyıllar geçse de verdiği mesaj hiçbir zaman eskimez. Hâlâ diri, hâlâ canlı, hâlâ insanlık ve toplum için bir ders niteliğindedir.
Oysa bazı yalakalar, yüzyıllar öncesinde söylenen sözün sahibini bir kenara bırakıp, birini ya da birilerini parlayan yıldız, toplum nezdinde ilah veya vazgeçilmez hâline getirmek için, maalesef bu güzelim asırlık çınar gibi sözleri mutlaka birilerine yama ederler.
Aslında bu arkadaşların buna ihtiyacı da yoktur haaa. Dedik ya: yalakalık! Bir yere yaranacak, belki bir yere yamanacak. Böylelikle bir milletin zihinsel geçmişiyle adeta dalga geçmekteler veya geçmiş ile mazi arasındaki hakiki kahramanları ucuz birer insan hâline getirmeye çalışmaktadırlar. Allah onları bildiği gibi yapsın.
“Gerçekler, kimden gelirse gelsin kutsaldır; yalan atıflar, sevgiyi değil, sığlığı büyütür.”
Yazar grubumuzdan bir yazar kardeşimizin göndermiş olduğu yazıda da buna benzer bir hadise ile karşılaştık. Şaibeli, tetkik edilmesi ve doğruluğu kati olarak ispat edilmesi gereken bir söz idi.
Gelen makalede şu ifade yer alıyordu:
“Elime geçen iki kuruşun birine kurşun, diğerine kitap alırdım.” – Mustafa Kemal
İnternete girdim, hatta makalenin sahibi olan arkadaşımızı da arayıp “Sözün doğruluk derecesinin ne olduğunu kanıtlayan belgeler varsa gönderir misin?” diye mesaj attım.
Aşağıda ondan gelen bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Doğru (1)
Genellikle Mustafa Kemal Atatürk’e atfedilir; fakat resmî bir kaynakta (Nutuk, TBMM tutanakları, dönemin gazete demeçleri, Söylev ve Demeçler ciltleri vb.) yer almaz.
Doğru (2)
Yani halk arasında Atatürk’e mal edilmiştir; ancak doğrudan onun söylediğine dair belge bulunmamaktadır.
Doğru (3)
Bir başka kaynakta ise:
Atatürk’ün bu sözleri söylediğine dair iddianın yegâne tanığı ve kaynağı Cemal Granda’dır. Atatürk’ün 12 yıl boyunca uşaklığını üstlenmiş olan Granda, Atatürk’ün yanında bulunduğu süre boyunca gözlemlerini gizlice tuttuğu bir anı defterine not etmiş ve bu anılarını sonrasında “Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri” ve “Atatürk’ün Uşağı İdim” adlarıyla yayımlamıştır (Cemal Granda, 1973. Atatürk’ün Uşağı İdim, Hürriyet Yayınları, s. 267).
Bu sözün izine, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri derlemesinde rastlanamamaktadır (Atatürk Araştırma Merkezi, 2006. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-III, Divan Yayıncılık). Ayrıca Nutuk, Tamim, Telgraf ve Beyannameler gibi kaynaklarda da bu vecizeye rastlanmamıştır.
Dönemin hiçbir başka kaynağında, Cemal Granda dışında Atatürk’ün bu sözü söylediğine dair bir tanıklık yoktur. Üstelik Granda’nın kitabındaki bazı anıların doğruluk payı tartışmalıdır; zira eser, oldukça subjektif yorumlar içermektedir.
Dolayısıyla bu sözün gerçek bir ifade olmadığı gayet net şekilde anlaşılmaktadır.
Yazar kardeşimizden belge ve kaynak istediğimizde gelen başka bir bilgi ise şu şekildedir:
“Bazı araştırmacılar (örneğin Prof. Sina Akşin, Prof. İlber Ortaylı gibi isimler), bu sözü Atatürk’ün doğrudan değil, Atatürkçü düşünceyi yansıtan anonim bir özdeyiş olarak değerlendirir.”
Yahu beyler, efendiler!
Allah aşkına yapmayın!
Neden yapıyorsunuz bunu? Daha çok sevelim diye mi?
Oluyor mu peki?
Yetmedi mi gözümüzün içine baka baka?
“Adalet mülkün temelidir.” – Hz. Ömer’e
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” – Jean Jacques Rousseau’ya
“Köylü milletin efendisidir.” – Kanuni Sultan Süleyman’a
“Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.” – Juvénal’e
Latin edebiyatı uzmanları, sözün esasının “Juvénal”e ait olduğunu; orijinal hâlinin “Orandum est ut sit mens sana in corpore sano” yani “Sağlam bir bedende sağlıklı bir kafa vermesi için dua etmelisin” olduğunu belirtmişlerdir.
Yıllarca “Sizi nasıl da ayakta uyuttuk” deseniz, sahi bu yürek var mı?
Yoksa bazı mahfiller üzerinize çizik mi atar, yoksa mahalleden mi kovar?
Bu kadar mı?
Bitti mi?
Ya diğerleri?
DİĞERLERİ!
Örneğin Hz. Ali’ye ait olduğu bilinen: “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.”
Ya da Kazım Karabekir’e ait olduğunu kendi ifadelerinden öğrendiğimiz: “Ya istiklâl ya ölüm.”
Yeter artık!
Neden yapıyorsunuz bunu?
Daha çok sevelim diye mi?
Oluyor mu peki?
Sizce bir sözü yanlış kişiye atfetmek, tarihî bir yanlıştan öte bir manipülasyon mudur? Görüşlerinizi yorumlarda paylaşın.
