Yıllardır ağzımızda pelesenk olmuş bir cümle vardır. Hepimiz, iş veya kişi hangi konumda olursa olsun, şu sözü sık sık tekrar ederiz:
"İşin adamı işin başına geçmemiş."
Bununla birlikte, işin başına ehliyetli, liyakatli insanlar yerine, adama iş bulma mantığıyla hareket edildiği eleştirisi sıkça dile getirilir. Örneğin, bir mimarın gıda sektöründe görev alması gibi ironik durumlardan bahsedilir.
Bu tür hatalar sonucu, işler bir adım bile ileri gitmiyor, tam tersine karmaşa baş gösteriyor. Oysa, başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, bakan ve milletvekillerinin sürekli dile getirdiği bir prensip vardı: Ehliyet ve liyakat. Bu konuda halka teminat verildiği dönemleri hatırlıyoruz. Cumhurbaşkanımızın 2018 yılında Bosna'da yaptığı bir konuşmada dile getirdiği şu sözleri hatırlayalım:
"Ehliyet, liyakat önemli. Parlamentodaki prensiplerimize dikkat etmemiş, devamda hassasiyet göstermemiş arkadaşlarımızı listelere koymadık, koymuyoruz." (22.05.2018)
Ancak, bu konudaki hassasiyetin yeterince gösterilmediğini üzülerek görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız ve diğer yöneticiler, liyakat, ehliyet ve sadakat konularında çok hassas olacaklarını belirtmişlerdi. Fakat görülen ve duyulanlar, bu prensiplere uyulmadığını gösteriyor. Devletin en kritik birimlerine tecrübesiz insanların atanması, geleceğimiz için büyük bir risk oluşturuyor.
Bu durumu gözlemledikçe, ister istemez şu sorular akla geliyor:
Neden?
Niçin?
Verilen sözler nerede?
Devletin hafızası olan kurumlara ehliyetsiz insanların atanması, hangi mantığa hizmet ediyor? Eski alışkanlıklarımıza geri mi dönüyoruz? Bu durum düzeltilmezse, daha önce yaşanan yönetimsel hataların tekrarlanması kaçınılmaz olacaktır.
Sonuç olarak, şu soruyu tekrar sorma gereği hissediyoruz:
Nerde liyakat? Nerde ehliyet?
Selâm ve dua ile,