MEHMET NURI YARDIM

Tarih: 30.03.2023 01:13

ORHAN OKAY

Facebook Twitter Linked-in

 Bu ilim mahfillerinin sosyal alanlarındaki, bilhassa Türk Dili ve Edebiyatı ile Tarih bölümlerindeki tekâmülü görmemek mümkün değil. İstanbul’da Edebiyat Fakültemizden mezun olan sınıf arkadaşlarım arasında bugün pek çok profesör, dekan, hatta rektör bulunuyor. YÖK eski Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç da buna dâhil.
Gerek fakültemizde, gerekse diğer üniversitelerin edebiyat kısımlarında çok değerli hocalarımız iyi talebeler yetiştirdi. İsimlerini sayarsam bu sütun dolar. Nasip olursa, böyle bir çalışmayı derinleştirilerek ileride kitaplaştırabilirim. Şimdi birini hürmetle, muhabbetle, rahmetle anacağım: Orhan Okay. Bu hatırlayışa vesile olan Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy’a teşekkür ediyorum. Önümüze konulan Bir Başka Hoca Orhan Okay Kitabı şimdiden kaynak eserler arasına girdi bile.
Kitabın kapağını Hocamızın bir fotoğrafı kaplıyor: O müşfik, babacan, sevecen, çalışkan, dindar ve iyi mizacını yansıtan resmi. Şair ve yazar arkadaşım, meslektaşım Ömer Erdem’in hazırladığı eserin koordinasyonu Sertaç Güleç ve Nurullah Yaldız’a ait. Editörü Yusuf Turan Günaydın. Kitap tasarımını Abdüsselam Ferşatoğlu üstlenmiş. 288 sayfalık büyük boy kitabın yazarları arasında İnci Enginün, Necmettin Turinay, Turgay Anar, Nâzım Hikmet Polat, Mustafa Kirenci, Abdullah Uçman, Yılmaz Daşçıoğlu, Âlim Kahraman, Beşir Ayvazoğlu, Hüseyin Yorulmaz ve İsmail Bingöl de var. Başka isimler de…
Ömer Arısoy sunuş yazısında Orhan Okay’ın “iz bırakan” Hoca’lardan olduğunu söylüyor. Elhak doğrudur. Hiçbir öğretmen unutulmayı hak etmiyor ama başkaları nisyana uğrasa da Orhan Okay unutulamaz. Zira kalbine dokunmadığı öğrenci, ruhuna hitap etmediği okuyucu, hatırasından bahsetmediği meslektaşı yok gibi. Böyle mübarek bir âlimi istesek de unutamayız. O, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mehmet Kaplan zincirinin son halkasıdır. Ve elbette bu bereketli nesil, bugün de başka temsilcileriyle devam ediyor.
Ömer Erdem “Birkaç söz”de kendi yüreğine akseden Orhan Okay portresini çiziyor ve aziz hocamızı iyilik timsali olarak tavsif ediyor: “Benim Orhan Okay’ım bazen yanına iri kirazlarla gittiğim bir dost, bazen herhangi bir konuda aydınlanmak için telefonla aradığım rehber, dergi çıkardığımız zamanlarda katkısını istediğimiz yazar arkadaşımızdı.”   
“Kitaplar, Okul Sıraları ve Kürsüler Arasında Bir Ömür” başlıklı giriş, Hoca’nın farklı hatıralarından oluşuyor. Balat’ta başlayan müstesna yıllar. Eski Müslüman Türk evi, bütün ihtişamı ve zarafetiyle önümüze seriliyor. Hoca, hatıralarına ve mazisine bağlıydı. Çocukken oynadığı ve hasretle andığı oyuncakları bile, sizi alıp geçmişte yaşatmaya kâfi. Ailesi, okul yılları, ilk okuduğu kitaplar, sevdiği yazarlar, takip ettiği dergiler… İlk, ortaokul ve lisedeki hocaları. Müthiş bir hafızanın ürünü olan süzülmüş hatıralar demeti. Genişleyen çevre: Abdülaziz Bekkine, Celaleddin Ökten, Neyzen Tevfik, Süheyl Ünver, Nurettin Topçu, Rahmi Eray, Fethi Gemuhluoğlu, Necip Fazıl… Türkiye’de fikir sahasında yıldızlar karmasının bütün mensuplarıyla kurulan dostluklar… Üniversite hocaları, “Orhan Okay’ın Eserlerinde Şahıslar Kadrosu” konulu bir tez yaptırmalı. “Orhan Okay’ın İstanbul’u” ayrı bir tez mevzuudur. Eserde ben de duygu ve düşüncelerimi anlatmaya çalıştım. Ama mümkün mü? İlim biter, Orhan Okay bitmez. Zira o ilimden ötedir, hatta büyük ölçüde inançtır.
Hocalarına hürmette kusur etmedi, bu vefanın karşılığını gördü. Yaşarken efsaneydi, bugün ise bir abide şahsiyet! Sadece hatıralar faslı 44 sayfa. Ne çok bilgi var burada. Kitabın neredeyse bütün sayfalarını işaretledim, kırmızıya boyandı. Mehmet Kaplan’ın ilk doktora talebesi Orhan Okay’a yazdığı mektuptan birkaç satır: “Sevgili Orhan, Midhat Efendi’yi sevmene de memnun oldum. Sevgi konuyu daha iyi aydınlatır. Plânı inceledim. Güzel. Konuyu her cephesiyle ele alıyorsun. Tezin kalın olmasına aldırma. Midhat Efendi gibi çok yazan uzun ömürlü bir yazar daha az sayfada ele alınmazdı. Bu ağır yükü de ancak bir defa ele almak mümkündür. Yaptığın gerçekten kahramanlıktır.”
Eserdeki her yazı kıymetli, hepsinden örnek veremem. “Mektuplarının Işığında Bir Orhan Okay Portresi”nden birkaç satırı paylaşmam lazım. Yazarı Abdullah Uçman, hocam, dostum, ağabeyim ve komşum. Bir araya geldiğimizde eski hocalarımızı yâd ederiz. İslam Ansiklopedisi’nde onunla birlikte çalışma şansına erişti. Orhan Hoca’nın Abdullah Uçman’a yazdığı mektuplar harikulâde. 19 sayfalık yazı, su satırlarla bitiyor: “Her türlü kötülüğün, yalan-dolanın, hile ve hud’anın, fitne ve fesadın toplumumuzu bir ağ gibi sardığı bir zamanda Orhan Okay Hoca gibi her türlü menfaat endişesinden uzak, kapısı herkese açık, zarif, çelebi mizaçlı, derviş-meşrep ve aynı zamanda artık örneği kalmayan bir eski İstanbul beyefendisini tanımak, onunla yıllarca beraber olmak, ondan bir şeyler öğrenmek, hayatımın ve talihimin en güzel lütuflarından biridir.”
(Milat Gazetesi, 29 Mart 2023)
“Sözün faydası yoksa söyleme.”
MEVLÂNA
AYHAN SONGAR’IN ÖNEMLİ AÇIKLAMASI:
Türkiye’nin en büyük hekimlerinden merhum Prof. Dr. Ayhan Songar, 1974 yılında bir ankete verdiği cevapta şöyle demişti: “Bugün mücadele yurt dışına kaydırılmış olup ve gerek milletimiz ve gerekse onu idare eden kuvvetler ve teşekküller dünya efkârında küçük düşürülmeye çalışılmaktadır. Tarih bir defa daha tekerrür ediyor, içten ve dıştan düşmanlarımız bizi yıkmak için ittifak ediyorlar. Ama durum hiç de zannedildiği gibi karanlık ve ümitsiz değildir inancındayım. Elbette bu çalkantı da durulacak ve bundan da gene galip ve daha sağlam bir cemiyet doğacaktır.” (Vaziyet Sebep Çare 1974, Hazırlayan Suad Alkan, Uludaz Yayınları 2022)

“Büyük cevapları bulanlar, büyük soruları olanlardır; çınarlar saksıda yetişmez.”
M. SELAHADDİN ŞİMŞEK


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —