Misafir Kalemler

Tarih: 13.11.2024 16:03

Özbekistan Gezisi: Taşkent, Semerkant, Buhara ve Hive Hatıraları

Facebook Twitter Linked-in

Bir hafta Özbekistan’daydık. Sizlere kısaca aklımda kaldığı kadarıyla Taşkent, Semerkant, Buhara ve Hive hatıralarımı aktarayım. 
Resmen zaman tünelinde bir seyahat ettik diyebilirim. 
Yüzlerce medrese, tanaka/tekke, türbe ve saray var.
Hızır Camisi, Eyüp Çeşmesi, Şah-ı Zinde (hala hayatta olduğuna inanılan) gibi yapılar dini hayatın mitolojik olduğunu anlatmaya yeterlidir sanırım. Hızır buralara da uğramış. Eyüp de oralardan geçerken bastonunu oralarda bir yerlere saplamış. Bir pınar çıkmış. Son derece tuzlu bir su. Şifalı olduğuna inanılan bu suyu evlerine götürürlermiş. 
Özellikle Şah-ı Nakşibent ve Gücdüvani hangahları/anıt mezarları bizim orta ölçekli bir kasabamız kadar geniş mekanlara kurulmuş. Buhari türbesi de Buhara yakınlarında. Suudilerin de yardımıyla kendisine muhteşem bir anıt mezar yapılmış. Yanında da Buhari Araştırma merkezi var. Ki orta ölçekli bir üniversite kadar. Bu yıl ilk defa 10 öğrenci almış. 
Taşkent’te açık olan tek medrese sembolik. İçinde üç beş öğrenci var. Ezher Üniversitesi ile işbirliği halinde yeni bir külliye inşa ediyorlar. Türk İslamını sanırım tercih etmemişler. Özellikle İslam Kerimov zamanındaki Türkiye-Özbekistan arasındaki soğukluğun bunda etkisi olmalı.

Ülkede despotizm egemen. 1990’larda yaşanan Fergana olaylarından sonra devletin ana düşmanı İslamcı militanlar. Suriye’de İŞİD’e katılan Özbek cihatçılar mevcut yönetimin sıkı tedbirler almaya sevketmiş olmalı.
Örneğin Taşkent’te yeni cami görmek nerede ise imkansız. Hive hariç ezan sesi hiç duymadık. Ezanlar cami avlusunda hapörler olmaksızın okunuyor. Buhara’da sabah namazına gittim. İmam birinci rekatta Mülk suresini baştan sona okudu. İmamla namaz sonrası Arapça konuşabildik. Hive’de gittiğimiz Cuma namazında ise İmam hutbede hiçbir Özbekçe konuşma yapmadı. Sadece bir ayet okudu. Ebubekir, Ömer ve Osman ve Ali’ye dua edip indi.

Semerkant Timurleng’in saltanat merkezi. Özbekler Timur’la gurur duymakta. Ona “Emir Timur” diyorlar. Hocasının ayakları dibinde defnedilmiş. Nasreddin Hocamıza sahip çıkmışlar. Bizim nüktedan, sevimli hocamızı alaylı bir şekilde “maskara bir ihtiyar” şeklinde tasvir etmişler. Rehberimiz Nasreddin Hoca’nın Buhara’da doğduğunu söyledi.

Semerkant’ta Registan Meydanı görülmeye değer. Özellikle de geceleri. Ses ve ışık gösterisi var. Bu meydanda üç tane muhteşem medrese var. Tilyakâri ve Uluğ Bey Medresesi. Uluğ Bey on yıllık saltanatında 3 tane muhteşem medrese yaptırmış. Bilhassa Uluğ Bey rasathanesinin kalıntıları muhteşem. Uluğ Bey “Kayıp Aydınlanma” denilen bir islamî dönemin en önemli temsilcilerinden. Ne var ki bu bilgin hükümdar oğlu Abdüllatif Mirza tarafından öldürülmüş.
Özbekistan gezisinde öğrendiğimiz şeylerden biri de “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” ve yine “Türk’ün Türk’ten başka dostu düşmanı yokmuş”. Özbeklerin gurur duyduğu Aksak Timur’un Yıldırım Bayezid’e yaptıkları, kafeste gezdirmeleri vs. vs.

Cengizhan Orta Asya’yı yakmış, yıkmış. Bu barbarın elinden sadece iki eser kurtulabilmiş. Birisi İsmail Samani türbesi diğeri de dünyanın bence en güzel minaresi Kolon (büyük) Minaresi.

Semerkant/ Buhara İslamiyetin’ın Mekke /Medine ve Bağdat/Basra’dan sonra üçüncü merkezi dense abartı sayılmaz.

İmam Matüridî’nin mezarı Semerkant'ta. Bu mezar kayıp imiş. Bugün çingene mahallesinde. Daha önce burada bir Yahudi’ye ait içki fabrikası varmış. Rahmetli Bekir Topaloğlu’nun araştırmaları ve gayretleri neticesinde bu mezar bulunmuş ve buraya birkaç on yıl önce bir türbe yapılmış. Gerçekten Buhari ve Şah-ı Nakşibendî’nin türbeleri yanında Matürîdî’nin ki maket kadar kalmakta.

Buharî’nin mezarı da Buhara’nın dışında. Malumunuz olduğu üzere müfrit hadisçiler onu bile sapık ilan etmiş, Buhara’ya sokmamışlar. Buhara yakınlarında bir köye defnedilmiş.
Gerçekten bu kadim topraklar üç kadim islami geleneği bağrında barındırmakta. Birisi: Ehl-i Rey dediğimiz Matürîdî ve talebelerinin temsil ettiği “Akılcılar” İkincisi: İmam Buhari’nin temsil ettiği Ehl-i Hadis/Nakilciler. Üçüncüsü: Gücdüvâni ve Şah-ı Nakşibendî’nin temsil ettiği Ehl-i Mükaşefe değimiz “Sûfiler”
İsterseniz bir de bunlara Uluğ Bey gibi gözleme dayanan bilim adamı/devlet adamlarını ilave edebilirsiniz. Bunlara “Naturel teoloji” taraftarı da diyebilirsiniz.

Ülkenin en batısında olan Hive ise tam bir rüya kenti. Resmen Ortaçağ’da yaşıyorsunuz. Daracık bir yerde 61 tane medrese. Hive hanının sarayları. Sayısız minare ve mescit. Tarihi doku öyle korunmuş ki anlatamam. Bu konuda ülke puanımıza fark attıkları kesin.

Ülke uçsuz bucaksız ovalardan oluşmakta. Ülkeden Amuderya ve Serderya /Ceyhun ve Seyhun nehirleri geçmekte. Bu nehirler yüzlerce devasa kanalla ülkeyi yeşillendirmekte. Görebildiğiniz yer pamuk, pirinç, buğday, havuç tarlası. Bununla birlikte vahşi sulama dediğimiz salma sulama yüzünden ülke hızla çölleşmekte. Buğday bile pirinç gibi tarla sulanarak çimlendirilmekte. Ülke yazın çok sıcak olduğundan buharlaşma da çok fazla. Türkler birçok yeni sera kurmuş. Yolları çok bozuk. Bir Erdoğan’a ihtiyaçları var. Ülkemizdeki gibi meyve, içecek, ekmek vb. çeşitliliği yok. Tüm araçları Chevrolet. Andican’a kurulan montaj fabrikasında bu markanın tüm modellerini yollarda görebilirsiniz. Toprak devletin. Vatandaşa kiralıyor. Bununla birlikte çatısız, avlusuz ve doğal gazsız ev yok. Evler aynı model. Genellikle tek katlı ya da iki katlı. Alafranga tuvaletlerinin hiç birinde taharet musluğu yok. Türkler olarak temizlik konusunda ne kadar şanslı olduğumuzu söylemeliyim.

Özbekler’e Türklükleri unutturulmuş. Ruslar bunlara siz Özbek, siz Tatar, siz Türkmen, siz Tacik, siz Kazaksınız diyerek bölmüş. Dillerini anlamak epey zor. Harezm bölgesinde özellikle Hive’de ise Türkçe konuşmak, derdinizi anlatmanız mümkün. Yakın bir tarihte Kril alfabesinden Latince alfabeye geçmişler. Bu sayede biraz daha anlaşmamış kolaylaşacak.

Kısaca: Özbekistan kültür turizmi için en ideal ülke diyebilirim. Halkı sempatik, misafirperver. Hani bazen ülkemizi eleştiririz ya. Yatıp kalkıp halimize şükredelim. Ne demokrasi var, ne muhalefet. 
Özbekistan için “sahih bir dini uyanış” namına hiç ümidim kalmadı. Buhari ve Nakşibendî türbelerine zavallı Özbek köylüler ya da gençler gelmiş. Oradaki bir molla üç ayet okuyor, akabinde kısa bir dua ettiriyor ev sonra aleni para topluyor.

Oralarda din sadece muhteşem bir tarihin “tatlı hatırası”
En çok vatanımdaki ezan sesini özledim.
----
Eski bir seyahat izlenimleri...

Saadettin Merdini
(Fakültemiz mezunu, Çanakkale Çan'lı bir arkadaşımızın hatıraları)
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —