Güvenilir haber kaynağınız Medya90.com

  • BIST 100

    9935,96%0,50
  • DOLAR

    34,70% -0,05
  • EURO

    36,75% 0,63
  • GRAM ALTIN

    2929,46% -0,99
  • Ç. ALTIN

    4829,40% -0,23

Mustafa Altınsoy


Özel Okullar 3: Sorunlar ve Öneriler

ÖZEL OKULLAR 3:


 

3. Sorunlar ve Öneriler

Konuyla ilgili Özel Okullar 1 ve Özel Okullar 2 başlıklı önceki yazılarımda özel okulların fonksiyonları ve misyonları üzerinde durmuştum. Bu yazımda ise sektörün sorunları ve öneriler üzerinde durmaya çalışacağım.

Veli Talepleri ve Para Dengesi 

Özel okul sayısının artmasıyla beraber parasal ilişkilerin getirmiş olduğu bazı ahlaki sorunlar ortaya çıkmıştır. Birbiri ardına açılan özel okullar, rekabet edebilmek için her gün yeni kavramlar üretmiş, pedagoji bilimini neredeyse teknolojiyle aynı hızda koşturarak daha çok vitrine yöneltmiştir. Özel okulların kayıt ofislerinde öğretmen kadrosu, akademik başarılar ve öğretim programından çok yüzme havuzları, kulüpler ve yemek menüleri sorgulanmaya başlanmış, bireylerin eğitimi parayla satın alabilme hazzıyla birlikte, olumsuz sonuçları çok sonra görülecek “sonradan görme” etkisi özel okulların yapısını değiştirmiştir.

Elbette özel okullar velilerin taleplerini göz önüne almalı ve değerlendirmelidir. Ama parayı ödeyen ebeveynler olsa da okulda asıl müşteri veli değil öğrencidir. Özel okulları sadece “Çocuklarının geleceğini güvence altına alma ve statü kazandırma” merkezi olarak gören velilerin talepleri eğitimi tartışılır hale getirdi. Yani “öğretmenin parasını ben veriyorum, dolayısıyla seni de okulu da ben yönetirim” anlayışı öğretmenin öğrenci üzerindeki etkinliğini azalttı. Çocuklarına iyi bir gelecek sağlamak için hiçbir masraftan kaçınmayanlar, bu arada iyi bir geleceğin satın alınamayacağı gerçeğini gözden kaçırmışlardır.

“Özel okulların birçoğu da sene sonunu getirememek gibi parasal kaygılarla velinin çok uygunsuz davranışlar sergileyen öğrencisine de herhangi bir yaptırım uygulayamamaktadır. Para problemini aşmayan kurumlar ya da aşırı parası olan kurumlar, sektörü ve eğitim anlayışımızı geri dönülmez kötü sonuçlara doğru sürükleyebilir.” (1)

Sektörün Yabancıları

Ülkemizin son 20 yıldaki ekonomik gelişimiyle beraber özel okul alanında bir büyüme olmuştur. Millî Eğitim Bakanlığının sektöre destek programının etkisi ve ülkenin ekonomik yapısının iyiye gitmesi sonucunda 2015’ten itibaren özel okulların oranı %7’leri geçti. 15 Temmuz sonrasındaki gelişmelerle özel okul alanında büyük patlama yaşandı. Ancak bir berber dükkânı için bile ustalık, çıraklık, kalfalık belgesi isteyen devletimiz, özel okul sahibi olmak için hiçbir kayıt, şart koymayınca eğitim alanında bilgisi olmayan, eğitime sosyal fayda ve itibar kazandırdığı gözüyle bakılan müteşebbisler sahaya yatırım yapmışlardır.

Konunun sadece parayla yürümediğini anlayan ve aradığını bulamayan sermaye sahipleri, bu sefer de sektörün içindeki duayen eğitimcilerden velilerin olmayacak taleplerini yerine getirmelerini isteyerek aşırı abartılı vaatler yapmışlardır. Bu sermayedarlar, pandemi sürecinde de istedikleri ekonomik kârlılık oranlarını da yakalayamayınca arkalarında bir sürü enkaz bırakarak sektörü terk etmeye başlamışlardır.

Yönetmelik ve Kanun Değişiklikleri

Millî Eğitim Bakanlığı tarafından son yıllarda yapılan düzenlemeler, “Büyük olanlar ayakta kalsın” mantığıyla daha çok sermaye sahibi okulların yaşaması üzerine odaklanarak yapılmıştır. Asgari ücretin sık sık artması, mali giderler açısından özel kurumları zor durumda bırakmış; öğretmen ve çalışanların maaşları genel giderlerin %70’i civarına ulaşmıştır. Maaşların son üç yılda altı kattan fazla arttığı bir yerde, kurumlar ücretlerini müdahaleler sebebiyle üç kat dahi arttıramamıştır.

Bu nedenle devletin bedava eğitim verdiği, aşırı rekabetin olduğu bir sistemde kârlılık yerine ayakta kalabilmenin mücadelesini vererek özel okulculuğu devam ettirmek epeyce zorlaştı. Yani Anadolu’da küçük sermayelerle ya da 3­-5 öğretmenin idealist düşüncelerle kurmuş olduğu, sıkıntı çeken ama idealist davranan özel okulların yaşama şansı azaldı. Sonuçta öğretmenine arzuladığı ücreti ödeyemeyen, eğitim materyallerini almakta zorlanan veya istediği kârlılığı yakalayamayan birçok kurum ya kapanıyor ya da el değiştiriyor.

Öneriler ve Teklifler

Boş derslikler: Metropol şehirlerde arsa temini ederek 1.500.000 öğrencinin hizmet alacağı okul binası yapmak ve okulun donanımını gerçekleştirmek için yüklü bir bütçeye ihtiyaç vardır. Oysa daha çok okul öncesinde olmak üzere mevcut özel kurumlarda 1.500.000 üzerinde kontenjan boşluğu bulunmaktadır. Yani özel okulların dersliklerinin yarısı boştur. Bu dersliklere kalabalık sınıfları olan resmi okullardan özel okullara öğrenci geçişi sağlanarak, resmi okullardaki kalabalık dersliklerin de ideal sayıya getirilmesi veya yaklaştırılması sağlanabilir.

Özel öğretim kurumları hem öğretmen istihdam eden hem de öğretmeni yetiştiren kurumlardır. Resmi okullardan özel okullara öğrenci geçişleriyle şu anda işsiz olan ve görev bekleyen yaklaşık olarak 100.000 öğretmenin özel kurumlarda istihdamı sağlanabilecektir.  Böylelikle devletin resmî kurumlara 8-10 yılda atayacağı öğretmen sayısını, özel öğretim kurumları 2-3 yıl içerisinde istihdam edecektir.

Merdiven altı yapılar: Özel öğretim kurumları, okulları ve kursları ile 400.000 civarında istihdam sağlayan, oldukça dinamik ve çağdaş bir yapıya sahiptir. Ancak hemen hiçbir sektörde bulunmayan birçok kural ve uygulama özel okullarla ilgili mevzuatta yer almaktadır. Bu nedenle özel okulların yeniden, başka bir mantıkla gözden geçirilip bu kurumların önündeki gereksiz engeller kaldırılmalıdır. Mevcut uygulamayla hiçbir resmi tarafı olmayan tehlikeli boyutlardaki merdiven altı yapılar, resmi-legal kurumların sayısından daha fazla bir miktara ulaşmıştır. Bu nedenle sektörün öncelikle ayakta durması ve daha çok istihdam için aşağıdaki bazı çözüm tekliflerimiz olacaktır.

Vergiler: Birçok sektörde KDV sıfır veya %1 iken ülkemizin en önemli hizmet sahası olan eğitimde özel öğretim kurumlarındaki KDV kaldırılabilir veya %1’e indirilebilir. Özel kurumda çalışanın SGK maliyeti resmi kurumda çalışanın maliyetinin üç katıdır. SGK’lı olmaktan kaynaklanan bu durum eğitim sektörüne sağlanan pozitif ayrımcılıkla düzeltilmelidir.

Teşvikler: Devletin bir öğrenci için harcadığı yıllık ortalama yatırım maliyetleri ve organizasyon giderleri hariç 50.000 TL civarındadır. Bu miktar özel öğretim kurumlarında çocuğunu okutacak öğrenci velisine verilebilir.

Yine pozitif ayrıcalıkla özel kurumlardaki bütün öğretmenlere çalıştığı sürede devlet memuru gibi muamele edilmelidir. Özel kurum öğretmeni ve çalışanı kartı yoksa MEB’e bağlı Öğretmenevinde bile öğretmen kartı olmayan sair vatandaş muamelesi görmektedir.

Vakıflara bırakılmalı: Eğitimde özelleştirme oranı artırılarak vakıflara bırakılmalı. Yani paralı eğitim değil, idaresi devlet eliyle değil, ama devletin kontrolünde vakıflar eliyle eğitim seçeneği artırılmalıdır. Kendi programını, tercih hakkını ve kimliğini kendisi belirleyen ve niteleyen okulların açılmasına izin verilmelidir. Avrupa’da olduğu gibi özel okullar kâr amacı gütmeyen kuruluşlar olarak Osmanlı’da da uygulandığı üzere vakıflar eliyle yürütülmelidir. Kurallara uymayanlar rehabilitasyon ve müeyyidelerle Türkiye’nin hedef ve idealleri istikametinde çalışacak bir çizgiye getirilmelidir. Bu yapıldığı takdirde ülkede gerçek anlamda eğitim halka mal olmaya başlayacaktır.

Genel Eğitim Anlayışımız

Maalesef devlet okullarında olduğu gibi özel okullarda da yıllarca çocuklarımıza din ve ahlaki umdelerden bahsetmek yerine sadece dünyevi ve sınav başarısı odaklı eğitim yapılmaktadır. Bunun sonucunda 12 yıl okulda tuttuğumuz gençlerimizin arasında Besmele çekemeyen, Kelime-i şehadet getiremeyen, gusül abdestini bilmeyen yüzbinlerce genç var. Değerleri öğretemeyen, millî şuur veremeyen, öğretmenini mutlu etmeyen, öğrencisinin gönlünü ve zihnini inşa edemeyen bu sistemin gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Dünyayı değiştirmek için kullanabileceğiniz en güçlü silah eğitimdir. Eğitimdeki temel paradigma, durumu kurtarmak değil insanın inşası olmalıdır. İster devlet okulu olsun ister özel okullar olsun sınav eksenli okul olma misyonları devam ettiği sürece, eğitimde “İnsan yetiştirme” dediğimiz misyon hayat bulmayacaktır. Devletimiz temelden bir ıslah programı uygulayarak millî bir eğitim hedefi doğrultusunda devletine, milletine sadakatle çalışan, talebe yetiştiren özel öğretim kurumlarını teşvik ve disipline edilmelidir.

Ben sadece özel eğitim sektörünün bazı problemini ve kendi düşüncelerimi yazdım. Şüphesiz sektörün içindeki kılcal damarlara girdikçe birçok sorun olduğu yakından görülecektir.


 

Yazarın Diğer Yazıları


YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.